DAVA NEDİR? DAVA ADAMI KİME DENİR?

İlk İnsan ve ilk Peygamber Hz. Âdem (a.s.)'dan itibaren başlayıp kıyamete kadar sürecek bir mücadele söz konusudur. Dolayısıyla bir mücadelenin olduğu yerde iki taraf bulunmaktadır. Biz Müslümanlar bu mücadeleyi hak ile batıl olarak tanımlamaktayız.Bir yanda mutlak doğruyu savunan taraf (Hak), diğer yanda ise mutlak doğruya giden yoldan insanı çevirmek isteyen taraf (Batıl) bulunmaktadır. Hak ile batıl bir arada bulunmaz. Siyah ile beyaz kadar farklılık arz ederler. Birinin olduğu yerde diğeri yoktur. Onun içindir ki sürekli mücadele ederler. Öncelikle Dava Nedir? Her insanın zihninde farklı anlamı olan bir kelimedir. Gerek anlamı ve gerekse zihinde oluşturduğu çağrışımla insan için pek çok anlam ifade etmesi bir yana aynı zamanda çevresinde oluşturulan deruni anlamla birlikte kutlu bir hale bürünen bir kelimedir. İnanılıp öne sürülerek savunulan düşünceye DAVA denir.

Öncelikle çok net olarak ifade etmeliyim ki; biz Müslümanların ‘Dava' dediği hakikat İslâm'dır. Dava dediğimiz ana unsur bizim inandığımız değerler bütünüdür, inanç sistemimizin tamamıdır. Biz buna dava diyoruz. İster siyasette, ister sivil toplumda, isterse ticarette, nerede olursak olalım dava şuuruyla hareket etmek suretiyle İslâmî bir yaşantıyla hayatımızı sürdürerek örnek olmak zorundayız. Dava İnsanların samimi fedakarlıkları ile gönüllerde yankılanmakta, ihanet edenler sebebiylede yaralar almaktadır. Para, pul, mevki ve makamı nefsani çıkar amacı görüp tabulaştırmadan, bunları dava'ya hizmet eden bir araç olarak görerek, gönüllere dokunucu hizmetler üreten Müslümanlar olduğumuz sürece dünyanın her türlü imkânlarının, nimetlerinin Allah'ın bir lütfu olarak bizlere sunulacağı unutulmamalıdır. İnandığımız değerleri, davamızı savunurken en vazgeçilmezimiz; İmanımızın gereği salih amelleri samimiyet içinde hiçbir riyakarlığa düşmeden bütünüyle yaşayıp güzel ahlâka ulaşmamız ana gayemizdir. Söylemimizle eylemlerimiz tutarlı olmalıdır. İyi niyetli, samimi olunmadığı sürece dünyevi maddi çıkarlar sebebiyle bir takım fitnelerin kaynatılması da kaçınılmaz olacaktır. İslâm, samimiyeti emretmektedir. İmanımızı korumak ve kollamak için bu güzelliklerin de farkında olmamız gerekmektedir. Biz Müslümanlar dava şuuruyla çalışırsak, tabi ki nefs-i emmare, şeytan gibi iç ve aynı zamanda dış düşmanlarının birtakım olumsuzluklarıyla da karşılaşacağımız aşikardır. Akıl nimetimizle, eşref-i mahlukat olma özelliğimizle imtihanımızı kazanmak durumunda olduğumuzu bilmek zorundayız. İmanımızın gereklerini hayatımıza hakim kılarak kulluk görevlerimizin farkında olmak zorundayız. Çünkü bizim yaratılış gayemiz Allah(c.c.)'a kulluktur. Her davranışımızdan hesaba çekileceğimiz hakikatini unutmadan yaşamalıyız. Özetle dava; iyinin, güzelin, doğrunun ve faydalı olanın yeryüzüne hâkim olmasıdır.

Dava Adamı Kime Denir? Dava'nın başarılı olması için mücadele eden ve davasına karşı olanlara yaşayışıyla, sözleriyle iyi örnek olup hakikati çok iyi temsil edene de Dava adamı denir. Dava adamı; inandığı değerleri hayatının her anında öncelikle yaşayan ve yaşatılması için çabalayan insandır. Dava adamı; Hak uğruna yaptığı mücadelede önüne çıkan engeller karşısında korkarak mücadeleden vazgeçen değil, tam tersine her engelle birlikte mücadele azmini arttıran insandır. Şamil Basayev ‘in çok özlü bir şekilde ifade ettiği gibi: "Bir dava, uğrunda ölünecek kadar değerli değil ise, uğrunda yaşanacak kadar da değerli değildir!” Âyet-i Kerimede: "Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzab Sûresi âyet:23)

Dava adamı; Kemiyetin keyfiyete yani, niceliğin niteliğe galip gelemeyeceği Şuurunda olan kalabalıktan korkarak kalabalığın arasına katılan değil, O kalabalığın karşısına çıkarak gidilen yolun yanlışlığını korkusuzca haykırandır.Tufanı görmeden karada gemisini yapan, yanacağını düşünmeden ateşe atlayan, yarılmasını beklemeden Kızıldeniz'e dalan, kendi değerlerini hakim kılmak için müşriklerin öldürme girişimlerine aldırmadan, korkmadan yapması gerekenleri uygulayan, Nemrut'ların, Firavunların, Ebu Cehillerin beşeri güç ve kuvvetlerini ayaklarının altındaki karıncalar kazar zayıf bulup Kâbe'de, bulunduğu her yerde, hakkı haykırıp İslam'ı yaşayıp tebliğ edendir.

İslam'ı; Kur'an ve Sünnet'ten yani ana kaynaklarından doğru anlayıp yaşayan, yaşanması içinde mücadele eden dava kardeşlerimizin her birine Selam olsun.Es-Selamü Aleyküm. Sıhhat ve afiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları