60 Yıllık Anılarım Tazelendi

Değerli okurlarım bu gün değişik bir yazı kaleme aldım, benim evim Meram Osmangazi Mahallesinde bu Mahalle Selver den ayrıldı ve yeni mahalle oldu denebilir. Burada 28 yıldır filan ikamet etmekteyim, rabbim bu mahalleye yakın sayılan Lalebahçe'de kiracı olarak ikamet ederken buradan bir arsa nasip etti aldık yaptırdık 1990 yılında buraya yerleştik bahçeli müstakil bir hanemiz var çok şükür. Denebilir ki İsmail Bey bunları neden yazıyor acaba, haksızda sayılmaz okuyanlar. Efendim evinim çevresi çok şükür camilerle çevrili sayılır Huzeyfe Cami, Şems Cami, güney yönümde Lalebahçe yolu üzerinde Hatipoğlu Cami,

Kuzey yönümde de biraz aralı olsa da Atiker petrol yanındaki Arı oğlu Cami var. Zaman buldukça bu camilerde gerek Cuma gerekse vakit namazlarımı eda etmeye çalışırım.

Geçenlerde bir Cuma günü yine bu Arıoğlu Camisine Cuma namazı için gittim, cami çıkışı Hatıp yolu ana caddesi kavşağında durup bir kaldırıma oturdum. Güneye, kuzeye, doğuya batıya, doğru şöyle bir göz gezdirdim gözümün önünden çeşitli modellerde lüks araçlar geçiyor, kalabalık insanlar sağa sola gidip geliyor aklıma bundan tam 60 yıl önceki buraların durumu geliverdi. Sene 1958 idi. Aslında 1955 de başlamıştı bu yollardan yüklü merkeplerle Konya ya yayan 40-45 km yolu köyden gidip gelişlerim. O yıllarda buralarda ne ev vardı ne bark vardı buralar alabildiğine bahçe ve tarlalardı. Bulunduğum yerden Karahüyük göbeğine kadar dar bir şose yolun bütün sağı solu büyük büyük iğde ağaçları ile donatılmış sebebi Altın apa barajı yok yağmur kar yağınca Selbasan çayından taşan azgın seller tarlaları bağçaları basmasın ekine meyveye zarar vermesin diye koruma amaçlı olduğunu duyuyorduk Konya'nın yirlisi olan böyük emmilerden. Zaten bu yolun adı da halk arasında sıra iğdeler idi. Belirli yerleri vardı köylülerin dinleme ve buluşma için isimlendirdikleri

, Goca pelitler, Selbasan çayı, Deleğin Arifin yeri gibi. O zamanlar buralardan ne mi geçerdi şehirden köylere doğru köylerden şehre doğru akın akın atlı eşekli ayakları çarıklı ya da maddi durumu iyi ise insanlar Sille lastiği denen gara pabuçlu kadınlı erkeli yolcular görülürdü. Ha birde Burunlu BMC Austin, BMC Morris Markalı üzerleri kapaklı çöp kamyonları geçerdi. Şayet kış ve ya güz ise mevsim kamyon yanımızdan geçti mi hem merkeplerin üzeri hem de biz insanların üzeri çamura bulanır birbirimizi tanıyamazdık. Yaz günü ise kırmızı siyah beyaz havalara çıkan toz bulutundan rengimiz değişirdi.

Köylü çocuğuyum o kamyonlar geçerken yollar dar eşeklere çarpacak diye onları yolun kenarına almaya çalışmak başlı başına bir işkence idi benim gibi köy çocuklarına birde başımızdaki emmiler ve ağabeyler amanın giderken sağdan gideceğiz gelirken soldan geleceğiz şehrin kuralı bu diye tembih de derelerdi. Kamyonlar çöp arabası idi şimdiki karahüyük göbeğinde Haz bahçenin olduğu yerden dutlu kırına askeriyeye doğru buralar çöplüktü kamyonlar çöplerini oraya dökmek için gider gelirdi.

Bir gün yine Gonyaya geliyorduk kafile kalabalıktı benim iki eşeğim vardı diğer yanımdaki ablaların emmilerinde yüklü hayvanları vardı hasılı 30 kadar patates soğan ve diğer satılık emtiaların yüklü olduğu merkepler. Köyümüzün zengin sayılan ailelerinin bazılarında at arabası vardı bunlar ya köyde bakkal idiler ya da kalabalık aileler idi. At arabası sahibi olmak öyle kolay değildi Harmanda at ile düğen sürmeye heves ederdik de Babam merhum 50-60 lira verip bir tek at bile alamazdı. Neyse konuya dönelim benim şerit şimdi 60 yıl geriye saymaya devam ediyor ya durmasın, köyümüzden on km filan ayrılmıştık şehre doğru arkamızdan atları yalın kılıç kamçılayıp gelen bir köylümüz var Tırıl Hasanı abi (Allah Rahmet eylesin mekanı cennet olsun) yanımızdan geçerken ağırlaştı ve benim emanet edildiğim adama dedi ki, ağa ben Ismayılı arabayla götürsem siz bunun merkeplerini sürer gelirmisiniz? Yorulmasın yazık daha çok küçük dedi. O emmi de olur Hasan oğlumda bu çocuğu biz nasıl bulacağız Gonyada? Haa ben bunu Karacığan kiremit fabrikasına varmadan tavukçuların oradaki tek evin önüne bırakayım orda sizi beklesin dedi. Onlarda sevap olur hadi götür dediler ben at arabasına bindim Sanki uçuyoruz öyle rahatım ki önce hasan ağamın Hatıptaki akrabalarına uğradık öğle yemeği yedik sonra yine yola düştük, Hasan ağam Bu günkü meram sanayi girişinde o halen duran Beyaz tek katlı evin önünde indirdi. O zamanlar meram sanayi filan yok her yerler bağlık bağçalık, beni iyice tembih etti Hasan ağam aman Ismayıl buradan bir ere ayrılma köylülerimiz mutlaka buradan geçecekler burada bekle dedi. Yukarda da belirttiğim gibi buralarda kimseler yok ancak çöp kamyonları ve köylüler merkepler gelir geçer. Çok ekledim korktum acaba beni unutup giderler mi diye hiç oturmuyorum köyden gelenleri takip ediyorum et Kominesinin bacaları ile Karacığan fabrikasının o minare gibi fırın bacası bana büyük korku veriyor. Neyse ikindi vakti beklediğim köylülerim geldi yürü bakalım şimdiki Karatay belediyesinin yanındaki eski garaja bitişik olan küçücük hal binasına merkeplerin yüklerini hale yıktık merkepleri Hakimiyet'i Milliye okulunun bahçe duvarı demirlerine bağladık. Şayet emtialar erken satılırsa geri döneceğiz köye neden? Eşekbaşı 25 kuruş adam başı 50 krş han parası o parayı vermemek için. Ben dua ediyorum satılamasa mallar diye yanımdaki adamda aman satılsın Guzum han parasından gurtuluruz yolda bir handa bir iki saat yatırız orası bedava diyor. Onun dediği oldu mallar satıldı akşam olmadan hemen alınacak şeyleri aldık gün inerken yola çıktık. Beybes köyünde bir odaya geldik gecenin karanlığında bir köy odasında yattık sabah olmadan yine yola düştük öğleyi geçerken köye gelmiştik. İşte böyle bir şeridin geri sarması oldu hatıralarım canlandı dostlarım. Hatıralarla selamette kalınız.

Yazarın Diğer Yazıları