Dörtlü İttifak Boş Durmuyor

AK Parti ve onun lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün en az dört cephede mücadele ediyor. Bu dört cepheden boca edilen iftiralar, yalanlar adeta Türk insanını, özelde Ak Partilileri biliyor, birleştiriyor, tahkim ediyor. Bu dört cephe; Avrupa ülkeleri (haçlı güruhu), onların sözcüsü Ana muhalefet partisi CHP, İftiracı Medya ve içeriden ve dışarıdan destekli terör örgütleri. Bu dört  cephenin tek silahı yalan ve iftira. Bu dört cephenin taşeronluğunu da maalesef bir kısım Medya yapıyor. Erdoğan'ı sandıklarda ekarte edemeyeceğini anlayan bu dört cephe, daha doğrusu bu dörtlü ittifak,  bol iftira atıyor, çamur at izi kalsın diyor, iftira ve yalanlarla Erdoğan'ı gözden ve gönülden düşürmeye çalışıyor. Diktatör ve tek adam dedikleri Cumhurbaşkanı, bu iftira ve yalanların bir kısmını en sert üslubuyla cevaplıyor, kızarır mı diye yüzlerine çarpıyor, bir kısmını sineye çekiyor, ya sabır diyor, çok azını da mahkemeye veriyor.

  İftira ve yalan dinimizde günah-ı kebairden (en büyük günahlardan) sayılmıştır. Dinimiz, iftira atmayı ve yalan haberi yasakladığı, haram kıldığı gibi, bunlara araştırmadan inanmayı da yasaklıyor. Hucurat suresinde Rabbimiz,"Ey iman edenler, size bir Fasık (günahkar) bir haber getirdiğinde araştırın, yoksa cehaletle (bilmeden) bir topuma çatarsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz” buyuruyor. Kur'an'ın bazı sureleri ve ayetleri var ki, neslimize mutlaka okutulmalı, bazı ayetlerin mesajı adeta gönüllere yazılmalıdır.  Örnek olarak, Hucurat Suresinin ayetlerinin her biri birer ahlak yasasıdır. Okullarımızda bu surenin tefsirini okutabilirsek ahlak dersi olarak yetecektir.

  Bir insan edebi, güzel ahlak örneklerini, insan hakkını ve hukukunu öğrenmek istiyorsa Hucurat suresini okumalıdır. Gıybet, iftira, tecessüs  ve suizan hastalıklarının ilacı oradadır. Irkçılık mikrobunun panzehiri oradadır.

     Yine Hucurat Suresinde buyrulur: "Ey iman edenler, zannın çoğundan (veya çokça zandan) sakının. Zannın bir kısmı günahtır. Ve casusluk yapmayın (gizli kusurları araştırmayın). Birbirinizin de gıybetini yapmayın. (Gıybet yapmak suretiyle) ölü kardeşininiz etini yemeyi sever misiniz? Tiksindiniz değil mi? O halde Allah'tan korkun, Allah tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir.”  Ayette  gıybet etmek ölü eti yemeye benzetilir. Gıybetin bir ilerisi iftiradır.

    Peygamber Efendimize sorulur: Bir kimsede var olan bir eksiği arkasından konuştuğumuzda gıybet olur mu? Efendimiz, "Bir insanın sevmediği şekilde bir kusurunu söyleyerek arkasından konuşmak gıybettir.  Söylediğiniz kusur onda yoksa iftiradır” buyurur. Aişe Validemiz Efendimizin yanında bulunuyorken, bir şey sorup yanlarından ayrılan bir kadının arkasından "boyu ne kadar kısa imiş” deyince, Efendimiz, "Gıybet ettin, tükür ya Aişe” der. Aişe validemiz tükürünce ağzından bir et parçası düşer.

    Evet, bugün adeta toplumun özelde sosyal medyanın müzmin hastalığı yalan ve iftira. İnsanların yüzüne söyleyemediğimiz birçok suçları arkalarından konuşmayı toplum olarak pek severiz. Gıybetin temelinde kıskançlık ve kibir vardır. Başkalarının başarılarını hazmedemeyen veya çekemeyen insanlar, onları gözden düşürmek için gıybet silahına sarılıyorlar, bununla da kalmıyorlar, iftira atıyorlar. Sonuçta birbirine güveni olmayan, birbirine kuşku ile bakan, birbirinin kuyusunu kazan bir toplum oluşuyor.

   Evet, yalan her kötülüğün anasıdır. "Yalan günaha götürü, günah da cehenneme götürür”. İftira ise daha büyük günahtır. Yuvaları yıkar, hayatı zindana çevirir. En büyük iftira da insanın namusuyla oynamaktır. Bunun adı dini literatürde "kazif”tir ve İslam hukukunda cezası seksen değnektir.

     Medya dediğimiz görsel ve yazılı basının büyük kısmı, toplumu bilgilendirme görevini bıraktı, günümüzde yalan ve iftira makinasına dönüştü. İftiranın en büyüğü de Sayın Tayyip Erdoğan'a yapılmakta, her Allah'ın günü gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında, internet hesaplarında kendisi ve aile efradı karalanıp durmaktadır. Kendisine amiral gemisi diyenler olsun, okyanus medyasının yayın organları olsun, açıp bakınız, haber diye sunulanların çoğu yalan ve iftira manzumesi. Yazarlarının on parmağında on kara, Cumhurbaşkanını ve aile efradını dillerine dolamaktan başka mevzuları yok.  Bunlara cevap verdiğin zaman, yalakalıkla, yandaşlıkla suçluyorlar. Yaptıkları sorgulanınca basın özgürlüğüne sığınıyorlar. Yargıya gittiğin zaman da, iftiranın adı eleştiri oluyor, buna tahammül edilmeli deniyor.

    Biz de diyoruz; eleştiriye evet, iftiraya hayır. Medya bilgilendirmeli, eleştirmeli, yanlışa yanlış doğruya doğru demeli, ülkesinin siyasetçisini başkalarına şikayet etmemelidir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanına yapılan hakarete, iftiraya seyirci kalmak, hatta alkış tutmak, kendi vatanına ve milletine ihanettir. Cumhurbaşkanı, denizin ortasında giden bir geminin kaptanı mesabesindedir. Gemi ve her bir yolcu sahili selamete çıkıncaya kadar o kaptana emanettir.  

     On dört yıldır tecrübe edilmiştir ki, Sayın Tayyip Erdoğan'ın kaptanlığına kimse laf söyleyemez. Türkiye gemisini nice dalgalardan kurtarmış, su aldırmamıştır. Ailesi mazbut, kendisi mazbut, İslam dünyasının güvendiği, inandığı ikinci bir lider yoktur. Batılılara ve içerideki uzantılarına göre Cumhurbaşkanının tek suçu, dindar olmasıdır, İsrail'e, Amerika'ya, diğer emperyalist güçlere eğilmemesi, aksine meydan okumasıdır(!) Tek suçu, mazlum Müslümanlara sahip çıkmasıdır, dünya beşten büyük demesidir(!) Tek suçu, doksan yıldır bu ülkenin kaymağını yiyenlere, "yediğiniz yeter artık, bu kaymakta yetmiş yedi milyonun hakkı var” demesidir(!) Bunca iftira karşısında Sayın Cumhurbaşkanı sağlığını koruyorsa onu ayakta tutan inancıdır. İftiranın en büyüğü peygamberlere yapılmıştır. İftiralar karşısında pes etmemek için çelikten bir irade gerekir. O irade de cumhurbaşkanımızda vardır.

   Etrafa bakın, iftira kampanyasının önünde gidenler, geçmişte kaymağın başında olanlardır, pijamasıyla başbakanları karşılayanlardır, gazete manşetleriyle hükümet düşürenlerdir.  O günler geride kaldı, doğruya doğu diyenler çoğaldı, amiral gemisinin ağzının payını veren yeni amiral gemileri çıktı, medya çeşitlendi, yeni medya patronları geldi. Meydan boş değil artık. Birileri iftira ve çamur atarken, birileri de o çamurun izlerini temizliyor çok şükür. Birileri tuzak kurarken, birileri de o tuzakları bozuyor, boşa çıkarıyor. AK Parti bugün yüzde ellilerin altına düşmüyorsa, bunda müspet medyanın rolü büyüktür.


Yazarın Diğer Yazıları