3 Aralık Dünya Engelliler Günü

Onlara önce "ma'lül” demişiz, Arapça kökenli bu sıfatı Türkçeleştirmek istemişiz ve "özürlü” kelimesini bulmuşuz. "Özürlü” sıfatını da çok kaba ve incitici görmüşüz ve bundan böyle "engelli” diyelim diye karar almışız. Evet, kanunlarımızda onların adı artık "engelli”dir. Yazılarımızda, konuşmalarımızda hep "engelli” demeyi tercih ediyoruz. Onlar eksikli, kusurlu varlıklar değil, sadece birazcık fiziksel ve psikolojik desteğe, maddi ve manevi yardıma, himayeye, şefkate, merhamete, ilgiye, sevgiye, saygıya, hoşgörüye, empatiye ihtiyacı olan insanlar. Rahat iş bulup çalışamıyorlar, rahat konuşamıyorlar, rahat göremiyorlar, rahat duyamıyorlar, rahat gezemiyorlar, rahat ulaşamıyorlar, rahat kazanamıyorlar. Çünkü engelleri, zorlukları, güçlükleri var. Kimisi ta doğuştan getirmiş engelini,  kimisi bir kaza veya hastalık sonucu engelli olmuş, kimi de kötü beslenmenin, kötü alışkanlıklarının kurbanı.     O halde engelli kim, önce bir tarifini yapalım:     Aslında dezavantajlı kesimlerin tamamına "Engelli” desek daha doğru olur. Bizlerin maddi ve manevi yardımına, rehberliğine, sevgisine, ilgisine ihtiyaç duyan her insan engelli sayılabilir. Engelli olmak için İnsanların fiziksel, ruhsal ve zihinsel bir engellinin olması şart değildir. Bizden şefkat bekleyen bir çocuk da engellidir, kendi işini yapamayan cahil insan da bir engellidir. Gurbette vatansız, çaresiz kalmış mülteciler de bir engellidir.    Bizim kadim kültürümüzde anneler, babalar, çocuklar, yaşlılar  ve engelliler Allah'ın iyalidir, emanetidir. Onlar yılda bir günde veya bir haftada değil, her gün hatırlanır, her gün görülür gözetilir, her gün yanlarında olunur. Onlar bir köşede unutulmaz, terkedilmez, itilip kakılmaz, en büyük ikram ve hürmet onlara gösterilir. Çünkü onlar rahmete ve berekete vesiledir, Rabbimizin emanetleridir. Çünkü Peygamber Efendimiz buyuruyor: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz”. "Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin”.   İstatistikler gösteriyor ki toplumun yüzde on ikisi engellidir. Çocukları ve yaşlıları da kattığımızda toplumun yüzde ellisi dezavantajlıdır, korunmaya ve kollanmaya muhtaçtır. Engellilerin bir kısmı iş görebilecek nitelikte ve kabiliyettedir, istihdama elverişlidir. Bu kesimin öncelikli sorunu iş ve aştır. Bir kısım engelli var ki yatalaktır, evinde bağımsız yaşayacak gücü yoktur, hayatta kalabilmek için bakıma ve desteğe muhtaçtır. Çok şükür bugün bakıma ve desteğe muhtaç kesime, yani ağır engelliye devletimiz her türlü hizmeti sunmaktadır, bu insanlar her zaman korunup gözetilmektedir. Bunlara yapılan maddi destek yetmez, bunlar zaman zaman ziyaret edilmeli, gönülleri alınmalı, yalnız olmadıkları hissettirilmelidir. Bu da idarecilerimizin görevidir, komşuların görevidir. Efendimiz, "Sizler zayıflarınız sayesinde rızıklanıyorsunuz” buyurur.        ENGELLİLERİN SORUNLARI NELERDİR?    1. Engelinin maaş (maddi destek-sosyal yardım) sorunu vardır. Bakıma muhtaç ağır engellilere evde bakım ücreti getirilmiş ve ayda bin lira civarında bakım ücreti verilmektedir. Gel gör ki asgari ücretin üçte birinden fazla geliri olan engelliler bakım ücretinden mahrumdur veya bakım ücreti verilen birçok engellinin 2022 sayılı kanundan aldığı engelli maaşı (sosyal yardımı) kesilmiştir. Halbuki bakım ücreti evin gelirinden sayılmamalıdır. Bakım ücreti o engelliye bakana aittir. Engellinin kendine verilen engelli maaşı bakım ücretinden dolayı kesilmemelidir. Bu yüzden binlerce engelli mağdur olmuş, engelli maaşından mahrum bırakılmıştır. 2002 sayılı kanundan verilen engelli maaşı kesilirse, sadece verilen bakım ücreti engelli karı- kocanın ihtiyacını karşılamaz. Yetkililer bu soruna acilen çözüm bulmalı. En azından her engellinin asgari ücret miktarında bir geliri olmalıdır.       2. Çalışabilecek engellilerin istihdam sorunları vardır: Hükümetimiz beş bin civarında engelli öğretmen ataması yapmış, son yıllarda kamuda engellilerin istihdamı giderek artmıştır.  Özel sektör de elini taşın altına koymalı, istihdama elverişli engellileri iş ve aş sahibi yapmalı,  %3-4 oranında engelliyi istihdam etmelidir.       3. Toplumun engellilere karşı eğitim ve duyarlılık sorunu vardır: Aramızda engellilerin de olduğu, onların da bizim kadar rahat yaşama haklarının bulunduğu unutulmamalıdır. Onlar uzaylı değildir, bizim ya babamız- annemizdir, ya kardeşimizdir, ya evladımızdır, ya da komşumuz veya bir yakınımızdır. Unutmayalım ki her birey bir engelli adayıdır. Peygamber Efendimiz (sav)buyurur: "Kim bir yaşlıya saygı duyarsa, yaşlanınca ona da saygı duyan gençler yaratır Allah”.  Engellilerin öncelikle kabullenmeye ve saygıya ihyacı var. Onların da umutları var, sorunları var, istekleri var, diyecekleri var. Umutları sönmemeli, sorunlarına çözüm aranmalı, isteklerine kulak verilmeli, sesleri dinlenmeli.     Evet, engelliler toplumdan saygı ve duyarlılık bekliyor, empati yapılmasını istiyor. Onlar topluma yük değil, rahmettir.  Kanunların zoruyla değil, vicdanların sesiyle engelliye sahip çıkılmalı, herkes bir engelli adayı olduğunu unutmamalıdır.    4. Engellilerin yasal hakları kağıt üzerinde kalmamalıdır: 5378 sayılı engelliler kanunu engellilere birçok hak vermiş, yerel idarelere sorumluluklar yüklemiştir. Şu gerçek ki, kâğıt üzerindeki kanunlardan önce toplumun duyarlılığı çok daha önemlidir. Dünyanın en mükemmel kanunu da olsa, bu kanunu uygulayacak olan insandır. İnsanlar, özellikle yetkililer duyarsız olursa kanunlar kâğıt üzerinde kalır. Nitekim engelliler kanununun birçok maddesi kâğıt üzerindedir. Örnek olarak, imar kanununa göre dört katın üzerindeki binalarda asansörün ve giriş rampalarının yapılması şarttır. Birçok rampa görüyoruz ki yüzde kırk beş eğimi var. Bu rampadan hiçbir engelli aracının çıkması mümkün değildir. Bunlar dostlar alışverişte görsün kabilinden göstermelik yapılmıştır. Belediye yetkilileri de bu rampalara onay vermişlerdir.    Engelliler için kaldırımlara yapılan geçitlere insanlar arabasını park ediyor. O geçidi ne araba sahibi görüyor,  ne de kimse onu uyarıyor.   Yol kenarlarına yapılan kaldırımların yüksekliği sekiz santimi geçmemesi gerekiyor. Bakıyoruz yirmi santim yüksekliğinde kaldırımlar var. Engelliler istiyor ki kaldırımla yol sıfıra yakın seviyede olsun, yaya geçitleri sadece bir çizgiyle ayrılsın. Bilmem ne gerek var yüksek kaldırımlara. Yüksek kaldırımlardan sadece ortopedik engelliler ve gözleri görmeyenler şikâyetçi değil, çocuk arabasıyla yürüyen kadınlar da mustarip bu kaldırımlardan. Yolların yükseltilmesi dolayısıyla ev ve bahçe kapıları, garaj kapıları neredeyse yarım metre derinde kaldı. Kaldırımlara dikilen sık ve saçaklı ağaçlar da ayrı bir engel. Bir metreden geniş kaldırımlara ağaç dikilebilir,  dar kaldırımlardaki ağaçlar kaldırımın fonksiyonunu yok etmektedir.       Engelli istihdamı noktasında birçok kurum ve kuruluşumuz, birçok işverenimiz hala ayak sürümektedir. Engelliyi bir yük olarak telakki etmektedir. Kanunlarımız her işyerinde %3-4  oranında  engelli istihdamını emretmiştir. Bu kanunun uygulanıp uygulanmadığı noktasında denetim eksikliği vardır. Her işveren veya kurum kanunun öngördüğü orandan fazlasını gerekirse zekatına sayarak istihdam etmelidir. Uygun olan engelliler de iş, aş ve eş sahibi olmalıdır, mutlu olmak, üretmek, kazanmak onların da hakkıdır.   Belediye Başkanlarımız engellileri dinlemeli, alt ve üst yapı hizmetlerini yaparken engellilerin görüşünü de almalıdır.  Her vatandaş engellilerle empati yapmalıdır. Arabasını park ederken, dükkânının önüne eşya koyarken, buradan bir engellinin de geçeceğini düşünmeli, kul hakkına riayet etmelidir.      3 Aralık Dünya Engelliler Günü hayırlara vesile olsun.

Yazarın Diğer Yazıları