ABD’ye Ne Oldu?

Son günlerde ABD, büyük bir manevra yaparak, Surye politikasında değişiklik sinyali verdi.  Tramp, Suriye'den askerini çekeceğini söyledi, gerekçe olarak da DAEŞ'i bitirdiğini, yendiğini belirtti. Biliyoruz ki DAEŞ'ı kuran da kendisi, besleyip büyüten de kendisi. DAEŞ bahanesiyle Suriye'ye gelen ve güney sınırımızın dibinde bir Kürt koridoru oluşturmak için YPG - PYD terör örgütüne yirmi bin tır dolusu silah dağıtan da kendisi. Ne oldu da askerini çekmek istedi, PYD, YPG ve PKK'yı yalnız bırakmaya karar verdi? Belli ki Türkiye gibi bir gücü karşısına almak ve kaybetmek istemedi. Belli ki Sayın Erdoğan'ın kararlılığı ona geri adım attırdı. Belli ki Türkiye gibi Ortadoğu ve İslam aleminin lideri ve hamisi konumundaki bir ülkeyi Rusya'nın kucağına itmek istemedi. Belli ki NATO'nun en güçlü ikinci ordusunu küçük hesaplarla küstürmek işine gelmedi. Belli ki Kuzey Suriye'de kurulacak bir Kürt devletinin Türkiyesiz yaşatılamayacağını anladı.

     195O'li yıllardan beri müttefik bildiğimiz, NATO'da birlikte olduğumuz, savunma ittifakı kurduğumuz, yıllarca silahımızı, uçağımızı aldığımız, Marşall yardımlarından faydalandığımız, Rusya ve Boğazlar korkusuyla yanına konuşlandığımız, okullarında binlerce öğrencimizin okuduğu, her yıl binlerce turistimizin gidip geldiği, son yıllarda başkanlık rejimini de örnek aldığımız ABD, Türkiye gibi bir partneri bulamazdı, belli ki yanlışını gördü. Önce papaz Brunson'dan dolayı Türkiye'ye karşı koyduğu vize yasağını ve çelik vergisini kaldırdı, sonra da Suriye politikasında değişikliğe gitti. Tabii ki burası Amerika, ne yapacağı belli olmazdı.  

    Evet, ABD bizi yıllarca uysal koyun gördü, güttü, buyurdu, ne dediyse yaptırdı, sözünün üzerine laf ettirmedi. Nihayet ekonomisini toparlayan, yüzde yetmiş oranında silahını yapıp ülkesini NATO baskısından ve bağımlılığından kurtaran,"dünya beşten büyük” diyerek BM'deki haksız yapıyı açıkça eleştiren, boyun eğmeyen, emir dinlemeyen, rica etmeyen, "kabile devleti değiliz” diyen, el açmayan, "ticaret ortaklığına varım”diyen, kompleksi olmayan, aşağılanmayı sineye çekmeyen, Osmanlı'nın devamı bir büyük bir devletin başkanı olduğunun bilincinde olan, mazlum ve mağdurlara kucak açan,dışta ve içte Osmanlı'nın mirasına sahip çıkan, IMF'ye borcunu ödeyip bir daha kapısını çalmayan, yüz yıl önce terk etmek zorunda bırakıldığımız Ortadoğu ve Kuzey Afrika topraklarına tekrar selam gönderen bir Tayyip Erdoğan çıkınca, o buyurgan ABD'nin feleği şaştı, önce bu adamın yolunu nasıl kesebiliriz diye planlar yaptı. Gezi olaylarını tertip etti olmadı, 17-25 Aralık yargı darbesi yaptırmak istedi olmadı. MİT krizi çıkardı olmadı. 15 Temmuz askeri darbeye teşebbüs etti yine olmadı. Tayyip Erdoğan hepsinde ayakta kaldı, dik durdu, milletinin yanında yer aldı, milleti de ona sahip çıktı.

    Biliyoruz ki, bugüne kadar Türkiye'ye atılan her kazıkta ABD'nin parmağı var, her darbe ve darbe teşebbüsünde Amerika'nın  eli var, haberi var. Oradan sinyal gelmeden bu ülkede hiçbir sivil hükümet devrilmedi, darbe teşebbüsü olmadı.

     Yine biliyoruz ki, ABD'yi Yahudi lobileri ve düşünce kuruluşları yönetir. Başkanları da onlar yönlendirir, Başkanların ABD'nin dış politikasını değiştirme yetkisi yoktur. ABD derin devleti günü birlik düşünmez, yüzyılın planını yapar, dünyada yapılan her askeri darbenin ya yanındadır ya arkasındadır. Saddam'ın olmayan nükleer silahlarını bahane ederek Irak'ı harabeye çeviren ABD'dir. Daha dün Mısır'da yaşanan darbeyi de yaptıran ABD'dir. Arap baharını ateşleyen,Libya'yı bölüp parçalayan, Suriye'yi bu ateşin içine atan da ABD'dir.

  Bugüne geldiğimizde, Tayyip Erdoğan'ı, O'nun şahsında Türkiye'yi içeriden düşüremeyince, güneyden ve doğudan terör koridoruyla çevirme planını devreye soktu. Güneyde terörü besleyen uydu bir devletçik kurmak için bulduğu terörist yapıları sahaya sürdü. Türkiye'yi ileride bölebilecek, İsrail'den sonra Ortadoğu'daki çıkarlarının bekçisi olacak bu yeni bir Kürt devleti için yirmi bin tır silah gönderdi. Sonra kurulacak Kürt devletinin yaşayacağı coğrafyayı tespit etti, Erbil'den Lazkiye'ye uzanan ve Türkiye'yi Ortadoğu'dan, İslam coğrafyasından, enerji kaynaklından koparan bir koridoru yeni devlet için en uygun saha olarak PKK-PYD-YPG üçlü terör çetesinin kulağına fısıldadı. Bugüne kadar Türkiye böyle bir niyetin farkında olarak hep uyardı, yanlış yapmayın dedi, bugün ise ABD'nin bileğinden tuttu. "Bu kadar tokat yetti artık” dedi. "Bu sefer vuramazsın, gerekirse bileğini büker, parmağını kırarım” dedi. Evet, Türkiye şamar oğlanı olmadığını tüm dünyaya ilan etti.

   Evet, Türkiye,"askıya alınan vize, vız gelir bize” dedi. "O vize silahı bizde de var” dedi. Bizim ABD halkıyla hiçbir derdimiz yok. Bizimle uğraşan bir avuç Ermeni ve Yahudi lobisi, onların etkisinde bir avuç bürokrat bizi yolumuzdan çeviremez dedi.  ABD derin devleti çark etti, Türkiye karşısında gururunun incinmesini istemedi. Türkiye'nin bundan böyle Rusya ile iş tutacağını, NATO'dan ayrılacağını, yeni ittifaklar kuracağını düşündü. Türkiye'yi bu yoldan döndürmenin yolu güç kullanmak, ekonomik baskı yapmak değil, birlikte çalışmak dedi ABD.

    Evet, ABD yüz yıl önce tasarladığı planlarının peşinde koşarken, attığı taşların hedefe varmadığını gördü.  Çünkü bu planların içinde Tayip Erdoğan gibi bir kararlı yiğidin çıkacağını hesap etmemişti. Planlarında revizyon yapıp önce Tayyip Erdoğan'ı bertaraf etmekten vazgeçti. Bulunmaz Hint kumaşı gibi sarıldığı Fetö terör örgütünün elebaşını ve onun çetelerini de teslim etmeyi düşünmeye başladı. Hasılı sınırda "yürü” emrini bekleyen askerimize dua etme zamanı. Allah var keder yok.


Yazarın Diğer Yazıları