Aile Konusu

 

Bizi biz yapan değerlerimizin başında aile gelir. Toplumun en küçük birimi ve çekirdeği olan aile sağlam kaldıkça, o toplum geleceğe sağlıklı ve güvenle yürür, hiçbir dış ve iç etken o toplumu sarsamaz, birlik ve beraberliğini bozamaz.

Hep boşanmaların arttığından, çocukların erken yaşlarda uyuşturucuya alıştığından, huzur evlerinin dolup taştığından, yeni huzur evlerine ihtiyaç duyulduğundan, kadın sığınma evlerinin yetmediğinden, kadın cinayetlerinin giderek çoğaldığından, şiddeti önlemek için kadının beyanıyla erkeklerin evden kovulma ve uzaklaştırma cezasına çarptırıldığından bahsederiz. Bütün bu yanlışların temelinde aile kurumunun giderek bozulması, yozlaşması ve dağılması yatıyor. Ailelerin temeli sağlam atılmıyor, aile kuran anne- babalar, bireyler yetkin değil, çocuklarına güzel örnek olamıyor, güzel eğitim veremiyor. Medyanın ve diğer iletişim araçlarının mahremiyete zarar vermesiyle birlikte aile, kutsallığını, esrarını kaybediyor. Dört duvar arasında kalması gerekenler mahkemelere taşınıyor, gazetelere yansıyor, dost sohbetlerinde konuşuluyor.

Hükümetimiz, aile politikasını yeniden gözden geçirmeli, erkekleri evden uzaklaştırma cezalarının şiddeti önlemediği, aksine kadın cinayetlerine yol açtığını görmeli. Zina kanunu tekrar ele alınmalı, ailenin bütünlüğüne zarar veren maddeler kalkmalı, gönüllü de olsa nikahsız birliktelikler suç kapsamına alınmalı, belli şartlar da olsa ikinci evlilikler de resmiyet kapsamında düşünülmelidir.

Evet, görücü usulü ile evlilikler bitme noktasında. Artık gençler telefonla ve internetle tanışıyor ve evleniyor, bölge farkı ve etnik yapı gözetmiyor. Bu tür uzaktan, farklı bölgelerden evliliklerin bir faydası da oluyor; kültürel değerlerimiz, gelenek ve adetlerimiz harmanlanıyor, etnik ayrışma ve ayrımcılık kalkıyor.

Her zaman söyleriz; evliliğin de bir ehliyeti olmalı, bir eğitimi olmalı, eğitim sonunda belge verilmeli ve o belgeyi alanlar evlenmeli. Henüz evliliğin kutsallığını, önemini kavramamış çocuklar evlendiriliyor ve üç ay geçmeden kavgalar başlıyor, mahkeme kapısında soluk alıyorlar. Başlarında hakem olabilecek, sözü dinlenen o eski oturmuş ve duruşmuş aile büyükleri yok, çekirdek aileler yaygın, yeni evlenen gençler aile büyükleriyle birlikte oturmuyor. Bu da aile içi dayanışmayı, eğitimi, denetimi, kaynaşmayı kaldırıyor. Gelin kaynanaya, damat kayınbabaya ısınmıyor, dünürler birbirine gelip gitmiyor.

Çözüm olarak; aile eğitimi okullardan başlamalı, anne-baba kursları düzenlemeli, zinayı düzenleyen kanunlar, taciz ve tecavüz suçları tekrar gözden geçirilmeli, televizyonlarda örnek aile dizileri yayınlanmalı, kötü diziler, zinayı özendiren filmler yasaklanmalı, evlilik programlarına bir çeki- düzen verilmeli, ailenin mahremiyetini yok eden programlar- diziler yasaklanmalı. Kadın istihdamına verilen teşvikler gözden geçirilmeli, öncelikle evin erkeği iş sahibi yapılmalı, ev kadınlığı özendirilmeli, ev kadınlarına, çocuk büyüten kadınlara belli miktarda maaş verilmeli, ev kadınları da emekli yapılmalıdır. Maalesef kadın istihdamı çoğaldıkça evlilikler zarar görüyor, para gören bir kısım kadınlar evde erkeğini saymıyor, evdeki hiyerarşik yapı bozuluyor, anarşi başlıyor.

Müslüman ve sağlıklı bir ailede her bireyin konumu ve görevi farklıdır. Kadın çocuğunu büyütmekten ve eğitmekten sorumlu, erkek evin iaşesinden, geçiminden ve güvenliğinden sorumlu. Çocuklar eğitim alırken boş zamanlarında baba ve anneye yardım etmelidir. Anneler- babalar çocuklarının ilk öğretmeni olduklarının farkında olmalıdırlar. Bugün roller değişti, çok evde kadın kazanıyor, erkek harcıyor. Evi hizmetçiler temizliyor, çocuklar kreşlerde büyüyor. Çocuklar başıboş sokaklarda, eğlence yerlerinde, gecenin geç saatlerine kadar dolaşıyor. Körpe çocuklar ana sütü görmüyor, mamalarla büyüyor, sezeryanla doğuyor, bir kısmı yuvalara bırakılıyor. Çocuğu için fedakarlık göstermeyen anne ve babalara çocuklar da saygı duymuyor. İşte bütün bu yanlışlar Peygamberimizin aile hayatı örnek alınarak, Kur'an ve sünnetin ışığında düzeltilmeli. Avrupa yasalarıyla, feminist yaklaşımlarla bu yanlışlar düzelmez, aksine daha da bozulmaya devam eder.

 


Yazarın Diğer Yazıları