Bu Ülke Hepimizin

Türkiye Cumhuriyeti Devleti denilen gemide bir okyanusun ortasında hep birlikte seyahat ediyoruz. Gemi su alır da batarsa, ister Ak Partili, ister kara partili olsun, kurtulan olmayacaktır. İlk işimiz, bu geminin batmaması için dua etmek, birlik ve metanetimizi korumak, gemiden delik açtırmamak, açılan deliği kapatmak için elimizden geleni yapmak, kaptana yardımcı olmak, gemide kavga çıkarmadan huzur ve sükunu sağlamak, huzuru bozanlara fırsat vermemek.

10 Ağustos döviz krizinden sonra insanlardan bazı hayıflanmalar, bazı pişmanlık sözleri duymaya başladık. "Yükselmeden önce şu kadar dolarımı bozdurup ev almıştım, şu kadar zarar ettim”. "Şu kadar dolarımı yedi bini geçince bozduraydım şu kadar kâr edecektim”. "Keşke dolar alıp bekletseydim”. "Bankadaki mevduatımı keşke dolarda tutsaydım”. "Keşke dolar bozdurup ev- araba almasaydım”. "Türk parsında kalmakla şu kadar zarardayım”. Keşke dolarla borçlanmasaydım” gibi sızlanmalar, hayıflanmalar, pişmanlıklar, keşkeli konuşmalar devam edip gidiyor. İşte bunların sebebi, nasibe inanmamaktır, rızkın sahibi Allah'a güvenmemektir, alın teri- el emeğini bırakıp emeksiz para kazanmaktır, hasbi değil, hesabi davranmaktır. Ama hesabi davrananlar uzun vadede kaybetmişlerdir. Çünkü vatan elden gidince kazanan olmaz.

Hani eskiler demiş ya, "Nasip ise gelir Hint'ten, Yemen'den/ Nasip değil ise ne gelir elden”. "Mevla rast getirirse işini mermere geçirir dişini/ Mevla rast getirmezse işini, leblebi kırar dişini”. Bir Allah dostunu anlatırlar. Çarşıda yangın çıkmış, Allah dostunun dükkanı yanmamış. Kendisine "çarşıda yangın çıktı, senin dükkanın kurtuldu” diye haber verilince, bir anlık gafletle "Elhamdülillah” demiş. Bir anda üzerindeki o manevi güzelliklerini, derecesini kaybetmiş. Söylediği "Elhamdülillah” sözüne karşılık kırk sene tövbe ederek ancak eski derecesine kavuşabilmiş. Yani başkasının zararına üzülmeyip de kendisinin dükkanının kurtuluşuna sevinmesi, şükretmesi, hamd etmesi bir Allah dostu için olacak şey değil, büyük hata. İşte o Allah dostu bu büyük hatasına karşılık kırk yıl göz yaşı dökmüştür.

Bir kısım insanımız da Türkiye'nin battığına, yandığına, üzülmüyor da, kendi kaybettiğine, karından ettiği zarara üzülüyor maalesef. Halbuki Türkiye batarsa o elinde kalan parasını da kaybedecek, farkında değil.

Sayın Erdoğan'ın dediği gibi, dolar bugün çıkar, yarın iner. Bugün zarar ederiz yarın kazanırız, Allah bir kapıyı kapatır bin kapıyı açar. Allah var keder yok. "Men âmene bir kader, emine mine'l keder”. Yani "kim kadre iman ederse kederden emin olur” buyrulur. Allah yedirmek istemezse küpünden çıkarır. Doludan, selden, sudan, depremden nice mallarımız gitti, nice canlar kaybettik. Nice insan bir günde sıfırladı. Dövizden kaybedenlerin çoğu var ki, sadece servetlerinin bir kısmını kaybettiler. Belki de haram kısmı elden çıktı. Belki Allah malımızı temizledi. Belki vermediğimiz zekatlar çıktı. Belki ileride daha çok kazandıracak. Yeter ki tevekkül etmeyi, sabretmeyi bilelim, milletimiz ve devletimiz sağ olsun diyebilelim.

Evet, dışarıdan büyük bir ekonomik ve finansal saldırıyla karşı karşıyayız. Derecelendirme kuruluşları notumuzu indiriyor, bizi IMF'ye muhtaç etmek için elinden geleni yapıyor, yatırımcıları yanlış yönlendiriyor. Önce bizi denize atıp sonra yılana sarılmamızı istiyorlar. Çok şükür faize haram, IMF'ye hayır diyen bir maliye bakanımız var. Bizim yanımızda duran Katar, Pakistan ve Azerbaycan gibi dostlarımız var. Avrupa devletleri de bugünlerde bize yaklaşıyor. Çünkü müşterek tehdit algısı ABD'den geliyor. ABD'nin karşısında durabilecek tek NATO ordusu bizim. Avrupa'nın ekonomik ve teknolojik gücü, bizim askeri gücümüz anca ABD'yi engelleyebilir, Avrupa ve Asya kıtaları üzerindeki baskısını kaldırabilir.

Evet, atalar "elden gelen övün olmaz, o da vaktinde gelmez” demişler. Önce kendimize güvenmeli, ithalatımızı en aza indirmemenin, cari açığı sıfırlamanın yolunu bulmalıyız. Stratejik ürünlerin üretimine ağırlık vermeli, pahada ağır, kiloda hafif ürünler yapıp satabilmeliyiz. Bugün Almanya'yı ayakta tutan üç-beş araba markasıdır. Uzakdoğu ülkelerini ayakta tutan bilişim teknolojisidir. Bizler de özellikle bilişim teknolojisinde atağa geçmeli, başta cep telefonlarının ithalatını sıfırlamalıyız. Bugün oluk oluk para akıttığımız ithalat kalemlerinin başında telefon ve bilgisayarlar geliyor. İşte Sayın Berat Albayrak'ın yırtındığı konular bunlar, yatırımcılara yönelik verdiği telekonferansta özetle bunları söyledi. Bu ülke sadece Berat Albayrak'ın ülkesi değil, bu ülke, bu gemi hepimizin.


Yazarın Diğer Yazıları