Fetih Gönüllerden Başlar

"Fetih”, lügat olarak "açmak” demektir. İnsanların kalplerini İslam'a açmak da fetihtir, coğrafyaların kapısını Müslümanlara açmak da fetihtir. Fetihte kalem ve kelam, hal ve kal kılıçtan önce gelir.

Kur'an-ı Kerim'de Fetih Suresi vardır. İlk ayetinde, "(Ey Habibim), biz sana açık bir fetih verdik” buyrulur. Mekke'nin fethinden önce müjde ve işaret olarak Hudeybiye muahedesi ilk fetih olarak zikredilir. Müslümanların aleyhine gibi görünen Hudeybiye Muahedesinden iki yıl sonra Mekke'nin fethi gerçekleşmiş, hem Mekke'nin toprakları, hem de Mekke müşriklerinin kalbi İslam'a açılmıştır. Artık fetihler durmamış, devam etmiştir. Daha sahabiler döneminde Doğuda ta Orta Asya'ya kadar, Batıda Afrika üzerinden İspanya'ya kadar gidilmiştir. Abbasiler döneminde Uzak Doğuda, Kuzey ve Güney Asya'da Türkler, Afganlılar, Hintliler ve diğer kavimler, Müslüman olmaya başlamıştır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Afrika içlerinden Avrupa'nın ortalarına kadar fetih gerçekleşmiştir. Önemli fetihlerden biri de İstanbul'un fethidir ki, 1453'deki bu fetihle adeta Avrupa ile Asya'nın anahtarını devralmışlardır Müslüman Türkler. Bütün bu fethedilen topraklara önce erenler-dervişler gitmiş, halkın gönlünü kazanmışlar, ilk iman tohumlarını onlar ekmişlerdir. Askerlere ise bu yeşeren tohumları korumak ve büyütmek kalmıştır.

Tarih boyunca toprakların fethinden önce hep gönüller fethedilmiştir. Önce gönüller fethedilmeseydi toprakların fethi gerçekleşemez veya kalıcı olamazdı. Müslüman Türkler bu coğrafyaları fethetmeden önce bu topraklarda yaşayanların gönüllerini fethetmişler, yüzlerce sene kalabilmişlerdir.

Örnek olarak, Mekke'nin fethinden önce birçok insan Mekke'de gizli olarak Müslüman olmuşlardı, dinlerini açığa vurmak için İslam mücahitlerini bekliyorlardı. Kur'an bunlara "mustaz'aflar” diyordu. Bunlardan biri de Efendimizin amcası Abbas'tı, Mekke'nin fethinden birkaç gün önce Medine'ye hicrete karar vermiş, yolda İslam askerleriyle karşılaşmış ve son muhacir unvanını almıştır.

Yine Avrupa'nın fethinden önce adeta Hıristiyan kral ve papazların, derebeylerin zulmünden bunalan Avrupalı, İslam askerlerini kurtarıcı olarak görmüş, dört asır boyunca dinlerine ve dillerine dokunulmadan adalet içinde Osmanlının himayesinde yaşamışlardır.

İstanbul'un fethinden önce de İstanbul içinde bir hayli Müslüman nüfus oluşmuş, adeta baskı ve zulüm gören İstanbullu Ortodokslar, "Kardinal-papaz serpuşu görmektense İslam sarığını görmeyi tercih ederiz” demişlerdir.

Evet, özellikle Müslüman Türk Milleti, gittiği her coğrafyada adaletiyle sevilmiş, önce gönülleri fethetmiştir. Gönüller fethedilince artık toprakların fethi kolay olmuştur. Bugün Suriyeli muhacirleri almak, barındırmak ve himaye etmek de aslında bir gönül fethidir. Bu gönüllerin fethi gönül coğrafyamızın tekrar fethine de yol açacaktır.

Bugün yeni gönüllerin fethine ihtiyaç vardır. Özellikle siyasetçiler için gönüllerin fethi daha bir önemlidir. Çünkü siyasetçiyi getiren de, götüren de, kalıcı kılan da halktır. Halkın gönlünde taht kuran, o topraklarda da tahtını kurar. Siyasetçinin lügatinde "hayır” kelimesi yer almamalıdır.

Göz kamaştıran binalar yapmak, aşınmaz asfaltlar dökmek, duble yollar açmak, köprüler kurmak, gönüllerin fethi için yeterli değildir. Gönüllerin fethi selam ve kelamdan geçer. Atalar, "tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişlerdir.

"Ne hazin manzara ki şu çeşmenin tası yok,

Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok” demiş Merhum Akif.

Kalpler ve gönüller cam kâseye ve saksıya benzer. Kırıldı mı bir daha yama tutmaz. Peygamberimiz, "Kalpten kalbe yol vardır”, "Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurur. İşte o kalpten kalbe giden yolu açık tutmak önemli olan.

1071 ve öncesinden Anadolu'yu nasıl fethetmişsek, bugün de yeni bir fetih hareketi başlatmalıyız. Bu fethin adı da "gönüllerin fethi” olmalıdır. Bu halk sevdi mi tam sever, 15 Temmuzda olduğu gibi sevdiği lideri için, vatanı için, bayrağı için tankların önüne yatmayı göze alır. İşte o tankların önüne yatacak kadar sevgisi coşkun olanların adetlerini çoğaltmamız gerekir. Bize yüzde kırk- elliler yetmez. Yüzde yüzün sevgisini kazanmak Peygamberlere bile nasip olmamış ama hiç olmazsa kahir ekseriyetin sevgisini kazanmalı, üzerimizde plan yapanların planlarını bozmalıyız.


Yazarın Diğer Yazıları