Her Mevsimin Kendine Has Güzelliği

Her mevsim kendine has özellikleriyle güzel. Yaz güneşiyle ve tatiliyle, kış karıyla- kayağıyla, ilkbahar yağmuruyla ve yeşiliyle, sonbahar sararan ve dökülen yapraklarıyla, ekinleri çimlendiren bereketli yağmurlarıyla güzel. Son yıllarda mevsimlerin o kadim özelliklerinin değiştiğini görüyoruz. Geç gelen ve kar yağmayan kışları yaşıyoruz. Çevre kirleniyor, atmosfer ısınıyor, sular çekiliyor, dünya giderek yaşanmaz hale geliyor. Bugünkü nesil gelecek nesillere kötü bir miras bırakıyor, Kur'an'ın ifadesiyle "karada ve denizde fesat yayılıyor".

Şükür, korkumuz gitti, karın ucunu gördük. Rabbim bereketli yağmurlarının ardından karlarını da yağdırdı. Bunca günahlarımıza, isyanlarımıza ve nankörlüğümüze rağmen nimetini esirgemedi, biz kullarına merhamet etti. Dua edelim ki karın ve rahmetin devamı gelsin. En güzel dua, verilen nimete şükür duasıdır. Bir Ayet-i celile'de, "Başınıza gelen musibetler kendi ellerinizle kazandıklarınızdandır. Çoğunu da affeder” buyurur Rabbimiz. Unutmayalım ki içimizdeki mazlumların, mültecilerin, dışarıda Afrikalı, Suriyeli, Filistinli, Myanmarlı mağdurların dualarıyla bu yağmurlar ve karlar yağıyor. Özellikle mültecileri bir yük gibi görsek de, aslında onlar rahmettir, berekettir. Aslında onların rızkı bir süre bu topraklara verilmiştir.

Kar, beyazlığıyla saflığın, duruluğun, temizliğin ve bereketin simgesidir. Karın ve buzun olmadığı kışların ardından gelen bahar ve yazda zararlı böcekler sebze ve meyvelerimize daha çok musallat olur. Çünkü kar ve buz olursa zararlı böcekler ölür, karın altındaki toprak beslenir ve faydalı bakteriler ürer. Kar yağmazsa sular göllenmez, yeryüzüne taşan suların devamı gelmez, kuraklık belasıyla karşı karşıya geliriz. Biz bu kuraklığın acısını 1940-47 arasında yaşadık. İnsanımız ot ve ağaç yapraklarını kaynatarak karnını doyurdu, nice yavrularımız da açlıktan öldü.

Yazarlar, şairler karlı kış günlerinde daha çok üretir, daha çok içine ve evine kapanır ve büyük eserler otaya çıkarır. Ben şahsen kışın daha çok okurum ve yazarım, daha çok üretirim. O yüzden kış mevsimini severim, uzun kış gecelerinde dostlarımla sohbeti hep özlerim.

Kış mevsimi, ömrümüzde yaşlılık günlerimizi ve ölüm uykusunu da simgeler. İlkbahar çocukluğumuz, yaz gençliğimiz, güz olgunluğumuz, kış da ihtiyarlığımız ve ölüme yürüyüşümüzdür. Güz ve kış mevsiminde ağaçların yapraklarını döktüğü gibi ihtiyarlayınca bizim de saçlarımız dökülür, belimiz bükülür, bir rüzgar eser ve kökümüz sökülür, misafirlik dünyamızdan gerçek dünyamıza geçeriz. Evet, ihtiyarlık bir nasiptir, bir nimettir. Rabbimiz bize ihtiyarlık nimetini bahşederek tövbe etmemize ve vasiyet yapmamıza imkan tanımıştır, çocuklarımızın mürüvvetini görme fırsatı vermiştir, torun sevmeyi nasip etmiştir, gençliğin hayhuyundan duruluğa ve vakara erdirmiş, tefekkür, tezekkür ve teşekkür etme lütfuna kavuşturmuştur.

Hülasa şükür ve zikir mevsimine girdik. Bol okumalıyız, Kur'an'la hemhal olmalı, çok şükretmeliyiz. Dostlarımıza ikram etmeliyiz, sılay-ı rahim yapmalıyız. Kışın o uzun gecelerinde ziyaretleşmeli, gönül amalı, gönül kazanmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları