Halk Hekimliğinde Bin Derde Deva Otlar – II

Yaban eriği (Yonuz eriği) çok önemli bir antibiyotik idi. Kış günlerinde boğazımız indiği zaman (anjin) anacığımız güz mevsiminde olgunlaşan bu eriği toplar, tespihe dizer gibi dizer, kurutur sonra kışın havanda döver boğazımıza sarardı. Sabaha bir şeyimiz kalmaz, nefesimiz açılırdı. Ayrıca kocası ölüp de çelebisi ile evlenen kadınların bu boğaz hastalığının da bu bitkiyle geçtiğine inanılırdı.

İnsanların bir yerinde kol, kalça, bel omuz herhangi bir yerinde çıkık oluşursa onu çıkıkçı ustası çekerdi. Hastalığın çabuk kaynaması ve ağrısı dinmesi için yarma lapası sarılırdı

Kırılmış arpa tanelerinin kaynatılarak suyunu içilmesi kurdeşen kaşıntı hastalığına iyi gelirdi.

Bir adamın kaza geçirmesi ve berelenmesi halinde çok beresi var da ölümcül ise doktora getirme zorluğundan dolayı bir koyun keçi kesip onu deriye çekerler ve bereyi almasını sağlarlardı. Böyle bir olay kışın karlı ulaşım zorluğu yıllarında olursa adamı hayvan fışkısının içerisine gömerler bir müddet orada yattıktan sonra çıkarırlardı. Bunun da faydası olurdu. Ayrıca bereyi çabuk alması için hakiki bal ile de sarılırdı bereli yer. Vücudun herhangi bir yerinde kırıklar oluşmuşsa köyde bu işten anlayan iyi sınıkçı ustalar varsa diğer civar köylerden şehirlerden bile bu ustalara hastalar gelirdi. Tıp çok ileri değildi.

Beyaz ve karadut yazdan toplanır kurutulur kışın ve yazın ağızda oluşan aft (ağız eskisi) beyazı kaynatılmış suyu ağızda bekletilerek su yutulurdu. Kara dut ise kurusu ve ya yaşı yenerek ağızdaki hasatlığın giderilmesinde ya da rahat yemek yeme de faydalı olurdu.

Seğerek tedavisi, bitkisinin tohumu yazdan hasat edilir kış günlerinde soğuk algınlığı olan kimselerde ve ya ağrılardan devamlı ağlayan küçük çocuklarda süt ile lapası yapılır ağrıyan yerlere sarılır, hastalığın geçmesine faydalı olurdu. Bilhassa bebeklerde karnına veya sırtına sarılınca hem rahatlar hem de gazının çıkmasında etken olduğunu söylerdi analarımız.

Vücudun herhangi bir yerinde yaralanmadan dolayı apse olursa bunun çabuk deşilip iltihabın dağılması için bir soğan bütün olarak pişirilir onun orta yerinden bir yarımına kullanılmamış sabun ve yoğurt karışımı yapılıp o şişliğe sarılınca oranın çabucak deşilmesine faydalı olurdu.

Kiraz, vişne ve karpuzu çekirdeği ile yiyerek tüketmenin faydası da karında oluşan su toplanmasını ve şişliği mideyi harekete geçirerek indirir vücudu rahatlatır derlerdi ve denerdik doğru çıkardı.

Bezeme hastalığı… Her tarafında sırtlarda kol ve bacaklarda oluşan demir para büyüklüğünde zuhur eden kabarcıkları kaşıntı ve yanma gibi verdiği rahatsızlığı bu bezeme ocağı sahipleri evlerinde daima bulundurdukları aşı toprağı denilen kırmızı toprağı bir kapta ıslatır, onu elinde bir bez ile bu kabarcıklar üzerine sürer sureler okur ve hasta şifa bulurdu.

Sakız yapımı… Bizler kırsalda kendi bildiğimiz otları kesip kanatarak sütünün çıkmasını sağlardık o sütler kurduktan sonra her kökten teker teker toplardık. Buna bez kulak sakızı sakızcık sakızı kaya sakızı derdik. Bu sakızların çiğnemesi acı olurdu, ama o acılık vücuttaki bakterilerin ölmesini sağlar ve çok dayanıklı olurdu yaz günlerinde ya beze sararak yada bir kutuda muhafaza ederek saklar aylarca çiğnerdik ağızda çokça tükürük üretirdi.

Çok çalışmadan ve ya rutubetli yerlerde gece gündüz oturup kalmak ile oluşan kalçalardaki ağrı ve hatta adım atamayacak derecede ağrı ve tutulmaya bizde tengi denir. Bazı yerlerde kengi derler. İşte bu hastalığında bir ocağı olur ocak sahibi hastayı yüzün koyu yatırıp kalçada ağrıyan yerlere kuvvetlice basarak tedavi ettiğine inanılırdı.

Bunun yanında Evliya köyünde bir gümüş iğne yapılan ocak vardı.

 

Kuşburnu, gülburnu, itburnu, pestil yapılmasını ve hoşafının şifası da çok önemli idi C vitamini açısından vücudumuza zindelik verirdi ama onun yapılmasını bilmek pestile çevirmek ustalık isterdi onu yapanlara da Hazreti Mülk Avrat denirdi.

Bu hastalık genç yaşlı kadın erkek her kişide oluşan bir hastalık genelde kol ve bacaklarda gövdenin karın boşluğunun sağında solunda oluşan bir şişliğin deşilmesi ile hastalık sanki bir dürtme gibi bir yerden batar diğer yerden çıkar üst deriyi sanki çürütür kovan bir hal aldırır. Bunun için ya gözsüz (körsü) ocağına gidilir. Ocakta ona toprak yalatılır ocak evinden bir su ile yaranın çevresi mesh edilir. Ya da hastanın haberi olmadan kahvesine ve ya yemeğine o öldürülerek gözsüz'ün etinden bir parça konur yedirilir sonra hastaya söylenir sana gözsüz eti yedirdik diye o kişi tiksinir hastalıktan şifa bulur yaraları kapanır.

Demreği el ve ayakların kollarda oluşan bir bölüm yerde sivilceler oluşur ve çok şiddetli kaşınır. Buna Tükürerek şifa veren ocaklar vardır onlara giderek okutulur yazılır şifa aranır. Ayrıca kuru mısır tanesinin kızarmış bir demir maşa ile yağı çıkarılıp kaşınan yere sürülürdü hastalık geçerdi.

Siğil ise el üzerinde ayaküzeri ve altlarında sert şişlikler ile meydana gelir onu da siğil okuyan evler vardır o evlerin adamları okur bazı dualar okur. Hastaların o eve giderken götürdüğü biraz sarı ve ya siyah üzüm okunarak ocak sahibi tarafından mezarlık kenarına toprağa gömülür hasta şifa bulurdu. (Devam edecek)


Yazarın Diğer Yazıları