İdeal Olan Faizsiz Sistem

Geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankamız, politika faizini 625 puan artırarak faiz oranını %24'e çıkardı. Bu da reel sektörde ve hükümetten şok etkisi yaptı.

Evet, batının kapitalist sisteminin gereklerine ve gerçeklerine göre, dışarıdaki ve içerideki rantiye kesiminin de etkisi ve talebi doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanının ve Hükümetinin faiz karşıtlığına ve hassasiyetine rağmen alınan bu faiz kararı, reel sektörde büyük bir tepkiyle karşılandı. Bundan böyle krediyle çalışan yatırımcının ve üreticinin durumu daha zor olacak, istihdamda daralma olacak, yeni yatırımlar beklemeye alınacak, stagflasyon dediğimiz enflasyonlu durgunluk yaşanacak. Bu da belki yerel seçimleri etkileyecek.

Fiyat istikrarını sağlamak, para politikasını belirlemek, kur ataklarını önlemek ve ayarlamak, büyümeye göre para basmak ve piyasaya vermek, resmi faiz oranlarını tespit etmek gibi görevleri olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bağımsızlığını ispatlarcasına radikal bir karara imza attı. Merkez Bankamızın kendisini la yüs'el görerek, bütün ekonominin sorumlusu olduğunu düşünerek aldığı bu karara Sayın Erdoğan haklı olarak tepki gösterdi ve sabır taşım çatlamak üzere dedi. Sayın Erdoğan haklıydı. Çünkü karşıda yüzde elliden fazla insanın seçtiği bir hükümet ve onun başkanı vardır. Ekonominin sorumluluğu ona aittir ve seçimlerde faturayı o ödeyecektir. Yani davul Sayın Erdoğan'ın sırtındadır, tokmak Merkez Bankasının. Her ne kadar kendi kanunuyla bağımsız olsa da Merkez Bankaları, Hükümetle uyumlu ve istişareli çalışmak zorundadır. Bu güne kadar aldığı kararlarında ve öngörülerinde hiç isabet etmemiştir. Son alınan faiz kararının sadece dövizde olumlu bir etkisi görülmüş, dolar 6400'den 6000' lere düşmüştür. Öbür taraftan reel sektör- yatırımcı sıkıntıya düşmüş, piyasa adeta kilitlenme noktasına gelmiştir.

Evet, Merkez Bankamız, "denize düşen yılana sarılır” hesabı doların ateşini söndürmek için belki böyle beklenmedik bir oranda faiz kararı almıştır. Belki iyi niyetle doları düşürmek için faiz yılanına sarılmak zorunda kalmıştır. Öbür taraftan Merkez Bankamızın Yönetim Kurulu üyeleri, rantiyecilerin baskısı altındadır, faizi de milli parayı koruma, enflasyonu düşürme ve kurları aşağı çekme aracı olarak görmektedirler. Batılılaşma hareketlerinin başladığı Osmanlının son döneminden beri bu zihniyet hiç değişmemiştir. Halbuki Sayın Erdoğan'ın dediği gibi, enflasyon sebep değil sonuçtur, faiz ise enflasyonun baş sebebidir. Rabbimizin haram kıldığı faize hiçbir Müslüman müsbet-olumlu bakamaz, kurtuluş reçetesi olarak sunamaz. Ancak hükümetten bağımsız olan Merkez Bankamızın yükselen kurla mücadele araçlarından birisi maalesef faiz silahıdır, faizlerin yükseltilmesidir. Bankalardan kaçan, yatırımdan korkan, dövize yönelen, yurt dışına çıkan sermayenin tekrar bankalara çekilmesi, ekonomiye kazandırılması, Türk parasında tutulması için faizlerin yükseltilmesi bir çare olarak düşünülmüştür.

Evet, bankalar, para alıp satan, yatırımcıya sıcak para temin eden kurumlardır ve ekonominin en önemli ayağıdır. Yatırımcı bankaya, banka da yatırımcıya ihtiyaç duyar. Yatırımcıyı düşünmeyen banka, bir gün gelir parasını satacak insan bulamaz. Dolayısıyla reel sektörle finans sektörü birbirini düşünmek zorundadır, devlet de her iki sektörü düşünmek zorundadır. Merkez Bankası faizleri yükseltmekle bankaların güçlü kalmasını, ayakta durmasını sağlamıştır. Ancak reel sektörün işini zorlaştırmıştır. Her ikisini de birlikte kurtaran bir reçeteye ihtiyaç vardır, o da İslam'dadır, faizsiz sistem üzerine kurulmuş finans sektöründedir.

Evet, kapitalist ekonomide bir başkasının aleyhine de olsa herkes sermayesini koruma ve artırma peşindedir. Özellikle para babaları, kriz ortamlarında sermayesini koruyacağı, riski olmayan limanlara koşarlar. Bugün için paranın yönelebileceği liman dört tanedir: Faiz, borsa, döviz ve altın. En risksizi de yüksek faizdir. O sebeple kapital sermaye, para, tasarruf, mevduat; cazip teklifler sunan, enflasyonun üzerinde faiz vereceğini vaat eden bankalara akacaktır.

Devletini, milletini, insanını, davasını düşünen, bunlar için riske giren vatandaş bugün çok azalmıştır. "Devletim yaşasın yeter ki, onun sayesinde varım, onun sayesinde kazandım, bugün biraz zarar etsem ne olur” diyen, duyarlı, milli ve dini duyguları yüksek vatandaş maalesef çok azdır. Ortalığı fırsatçılar, stokçular, sömürücüler, bulanık suda balık avlayanlar, puslu havayı seven kurtlar kaplamıştır. Bu tür fırsatçılara karşı bir devletin yapacağı da acı reçete sunmak ve faizleri yükseltmektir. Çünkü insanlar kendi milli parasından uzaklaşmakta ve dövize yönelmektedir.

Sayın Erdoğan, her Müslüman gibi faize haram diyen bir liderdir. Faizin bu millete, bu devlete hayır getirmeyeceğini de çok iyi bilmektedir. Hükümeten bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankamız, Türk parasından kaçışı önlemek için faiz denilen yılana sarılmıştır. İnanıyorum bu sarılma uzun sürmeyecek, puslu hava geçince bu faizler düşecek, bazı Avrupa ülkelerinde ve Japonya'da olduğu gibi faizler eksi puanlara kadar gerileyecektir. Bir zaman gelip insanlar bankalara faiz için değil, parasını muhafaza etmesi için bırakacaklardır. Bankalar sadece faizle para alıp satan kurumlar olmaktan çıkacak, para transfer eden, yatırımcıya ortaklık yapan, "mudarabe” sistemiyle yatırımcıyı fonlayan, yaptığı hizmetten komisyon alan kurumlara dönüşecektir. O günler yani faizsiz bankacılık sistemi uzak değildir.

Evet, Rabbimiz, Kur'an-ı Kerimde, faiz alıp verenlerin, faize bir ticaret gözü ile bakanların kabirlerinden şeytan çarpmış gibi kalkacaklarını, onların Allah ve Rasulüne harp açtıklarını bildirir. İnancımıza göre, iflasların, bereketsizliğin, yokluğun, kıtlığın, kuraklığın, afetlerin sebebi faizdir. Faiz haramdır diye inanan, ancak "çaresiz kaldım ve bu bataklığa düştüm” diyen müslümanın imanı zarar görmez ama büyük bir günahı da işlemiş olur. Faiz alıp vermenin mazereti-kılıfı yoktur. Öbür yandan Rabbizimin affı, rahmeti ve mağfireti de geniştir, ümitsizlik yoktur. Duamız; bu faizli sistemden dolayı ve faizlerin bu kadar yüksek olmasından dolayı Rabbimiz bu millete büyük felaketler yaşatmasın. Laik bir devletin laik kanunları, kapitalist ekonomi maalesef faize cevaz veriyor. Bizim görevimiz, faizsiz bir sistemin kurulması için mücadeleye devam etmek.


Yazarın Diğer Yazıları