İmam Hatip Konusu

Yirmili yıllarda açılıp sonra kapatılan imam hatip (medaris-i eimmeti'l hutaba) okullarını saymazsak, ellili yılların başında bakanlar kurulu kararıyla açılıp bu günlere kadar gelen, modern medreseler diyebileceğimiz İmam Hatip Okulları cazibesini, ilgisini, itibarını ve kalitesini giderek kaybediyor. Bakanlar, başbakanlar hatta cumhurbaşkanı bile çıkaran İmam Hatip Okullarının tekrar yemişli, seksenli ve doksanlı yıllardaki görkemli günlerine kavuşması için ne yapabiliriz, işte buna kafa yormalıyız.

Evet, İmam Hatip Okullarının inişli çıkışlı bir serüveni vardır. Gelen hükümetlere göre imam hatip rüzgarı yön değiştirmiştir. Uzun zaman imam- hatip öğrencileri ikinci sınıf muamelesi görmüş, itilmiş- kakılmış, önlerine türlü engeller konmuş, ölü yıkayıcı diye alaya alınmış, mazlum ve masum bir nesil olmuş. Bu mahrumiyetlere ve mazlumiyetlere rağmen bu mütedeyyin millet çocuklarının bir kısmını bu okullarda okutmaya devam etmiş, öğrencileri bütün bu engelleri aşarak, sabrederek, anarşiye karışmayarak, isyan etmeyerek, vatan ve millet bütünlüğünü koruyarak bu günlere kadar gelmişlerdir. Çok şükür bugün o eski engeller, o mazlumiyet halleri yoktur, hatta Ak Parti hükümetlerinde makam ve mevkiler için güvenilen, tercih edilen konuma gelmişlerdir. Belki bugünlerde Ak Partiyi ve iktidarını ayakta tutan, başarılarına imza atan bu okulların yetmişli ve seksenli yıllardaki öğrencileridir.

İmam Hatip Okullarının tarihine şöyle bir baktığımızda; ellili yılların başında, Demokrat Parti döneminde, Milli Eğitim Bakanı Merhum Tevfik İleri'nin ve Hacı Üveyiszade gibi bir grup güzel insanın gayretiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla, ilk yıl (1951'de) yedi adet olmak üzere, 4+3 yıllık olarak açılmış, ilk kademesini okuyanlar imam, ikinci kademesini de okuyanlar vaiz ve müftü olarak görev almışlardır. İkinci devreyi okuyanlar da ön kayıtla üç yıllık açılan Yüksek Enstitülerine devam ederek üniversite tahsili yapmışlardır. Yetmişli yılların başında lise fark derslerini de vererek belli üniversitelerin diğer bölümlerine de gidebilmişlerdir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da lise fark dersleri vererek üniversite okuyanlardandır. 1972 yılında ilk devreleri (orta kısımları) kapatılmış, sadece lise kısmı bırakılmış, 1974-75 öğretim yılında da İmam Hatip Okullarının adı İmam Hatip Liseleri olmuş, yabancı dille eğitim veren üniversiteler hariç bütün üniversitelerin kapıları açılmış, ancak imam hatipli öğrencileri kabul emek üniversite yönetiminin inisiyatifinde kalmıştır. İlk olarak da imam hatipli öğrencileri Erzurum Atatürk Üniversitesi kabul etmiştir.

Evet, 1976-77 yılında kızlar da bu liselere alınmaya başladı. Artık üniversiteler imam hatipli örencilere tamamen açıldı ve bu okullarda okuyanların yüzde yetmişi üniversite eğitimi almaya başladı. Diğer yüze otuzu da Diyanette imam, müezzin ve Kur'an kursu öğreticisi olarak görev aldı. Doksanlı yılların ikinci yarısına yani 28 Şubatçıların zulmüne kadar bu okullardan mezun olanlar aç ve açıkta kalmadı, ya üniversite okuyarak avukat, doktor, mühendis, maliyeci veya öğretmen olarak görev aldı, ya da DİB personeli oldu.

Maalesef 28 Şubatçıların zulmü ve baskısıyla birlikte imam hatipli öğrencilerin önü kesildi, puanlarında oynamalar yapılarak neredeyse üniversite okumaları imkansız hale geldi, ilahiyat fakültelerinde okuyanların sayısı da beş yüzün altına düştü. Evet, İmam-Hatip Liselerinin önce ilk devreleri kapatıldı, sonra katsayı engeli getirilerek (daha doğrusu puanları çalınarak), başörtü yasağı konularak önleri kesildi ve 1996-2006 arasında bu okullar fetret dönemi yaşadı. On yıllık bir dönemde bir nesil heba oldu. Ak Parti hükümetlerinde Sayın Erdoğan'ın da elini taşın altına koymasıyla bu okulların önün açıldı, katsayı engeli ve başörtü yasağı kaldırıldı, 4+4+4 kademeli sisteme geçilerek imam-hatip ortaokulları da açıldı, ancak bir daha seksenli ve doksanlı yıllardaki ivmeyi, ilgiyi ve cazibeyi bu okullar yakalayamadı. Fen, Sosyal Bilimler ve Anadolu liselerini hatta sağlık liselerini kazanamayan öğrenciler zoraki- mecburen bu okulları tercih eder oldu ve İmam Hatip Liselerinde kalite de, kantide de düştü.

Evet, İHL Sayın Cumhurbaşkanımızın aşkıdır, gözdesidir, göz ağrısıdır ve yetiştiği okuldur. İktidarı döneminde bu okulların önünü açmak için her fedakarlığı göstermiş, her riski göğüslemiştir. 4+4+4 kademeli eğitim sistemini öncelikli olarak imam- hatip okullarının önünü açmak ve cazibesini artırmak için getirmiştir. Ama eski cazibe, ilgi ve kalite yakalanamamıştır. Burada suç kimindir? Suç başta biz velilerindir. Bu okullara hep üvey olarak, son tercih edilen okul olarak baktık. Bu okullardan mezun olan anneler- babalar bile çocuklarını bu okullara vermek istemedi, hala bu bakış devam ediyor. Bu okulları çocuklarımıza önermedik, teşvik etmedik, sevdirmedik. "Bu okullardan çıkanlar sadece imam olur, ölü yıkayıcı olur, başka bir yere giremez, ileri de, başka iktidarlar döneminde tekrar üvey muamelesi görür” korkusunu ve algısını kaldıramadık önümüzde bu okulların mezunu bir Cumhurbaşkanı olduğu halde.

Evet, yüksek puanla öğrenci alan belli imam hatip okulları dışında, kalbur altı dediğimiz kabiliyeti düşük öğrenciler bu okullarda okuyor. Kabiliyetleri düşük olunca üniversiteleri de kazanamıyorlar, kaliteli din görevlisi de olamıyorlar. Öncelikle en zeki evlatlarımızı bu okullarda okutmalı, üniversiteleri kazanamazlar algısını kaldırmalıyız. Bu okullara seçkin öğretmenleri tayin etmeli, mezun olanlara istihdam garantisini vermeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları