İtikat Derslerinin Önemi

15 Temmuz 2016 günü akşamı bu ülke bir uçurumun kenarından döndü. Öyle bir uçurum ki düşeni, uçanı paramparça edecek bir uçurum. Allah bu milleti paramparça olmaktan, Suriye gibi bir iç savaştan ve dış işgalden korudu. Nasıl korudu? Bu milletin başına cesur, dini bütün, güven veren, sevilen bir lider vererek korudu. Bu millete feraset ve basiret vererek korudu. Bu milletin kalbine cesaret vererek korudu. Bu millet, o ferasetiyle, o basiretiyle, o cesaretiyle tehlikeyi sezdi, kendini uçuma sürükleyen o karanlık eli kırıp attı ve kendini güvenli limana çekmeyi başardı.

   Evet, 15 Temmuz 2016'da dünya tarihine geçecek bir kahramanlığı sergiledi bu millet. Kendi içinden çıkan ihanet şebekesini gördü, tankların-topların önüne çıkarak bir darbeyi darbeyle önledi. Bu millet bir kez daha asaletini, özgürlük aşkını, demokrasiye bağlılığını gösterdi, liderine, hükümetine, devletine, bayrağına, vatanına, hürriyetine sahip çıktı.

   Evet, ihanet çok pahalıya mal oldu. 251 şehit, iki bin iki yüz yaralı- gazi, milyarlarca liraya mal olan maddi yıkım bıraktı. En önemlisi de, cemaat denilen yapılara karşı bu millette büyük bir tepki, şüphe, kuşku oluştu. Artık millet, insanlara, cemaatlere, dernek ve vakıflara yardım ederken, zekat -sadaka verirken kırk kere düşünmeye başladı.

  FETÖ dediğimiz ihanet çetesi, başta dini bir cemaat olarak ortaya çıktı veya öyle görüldü. Bu çetenin başı, insanların dini duygularını kullanarak önce kendini günah işlemeyen, hata yapmayan, keramet sahibi, peygamber vekili, mehdi, kurtarıcı olarak tanıttı, inandırdı, her türlü sahteliği mubah gösterdi ve devlet içinde paralel bir devlet kurmaya kalkıştı. Sonunda bu millet en büyük darbeyi onlardan yedi. Çok şükür şimdilik def etmeyi başardı. FETÖ ihanet çetesiyle kalmadı, ayın kulvarda yürüyen, aynı ihaneti yapma ihtimali taşıyan başka örgütler ve cemaatlerle de karşılaştı bu millet. Cemaat adı altında devlete, hükümete tuzak kuran, temiz dini duyguları sömüren başka yapıları, başka sahte şeyhleri de gördük. Şu günlerde Adnan Oktar çetesiyle meşgul yargımız ve güvenlik güçlerimiz.

   Anlıyoruz ki bu milleti dışarıdan silah gücüyle yıkamayacağını, parçalamayacağını anlayan dış güçler, bizi içeriden yıkmaya, parçalamaya çalışıyorlar, bizden görünen, dini duygularımızı kullanan maşaları bulup temiz inançlarımızı bozmak ve bizi güçsüz bırakmak istiyorlar. Çünkü bizi bin yıldır ayakta tutan ehlisünnet inancımız. Dini duygularımız kullanarak kurtarıcı gibi görünenler, belli bir güce ulaşınca hep sonunda ihanet etmişlerdir. Geçmişte bu kurtarıcılar, bu sahte şeyhler padişahlarımızı da çok uğraştırmışlardır.

  Pekiyi çare nedir? Çare, insanlara sağlam bir iman-itikat kazandırmaktır,  gerçek dini öğretmektir. Dini yarım-yamalak bilenler, itikat esaslarını tam olarak kavramayanlar, bu sahtekarların ağına-tuzağına düşmekten kurtulamazlar. Önce insanlar kerametle istidracı ayırmalı, her insanın keramet gösteremeyeceğini bilmelidir. Bazı insanları şeytan olağan dışı güçlerle donatır, insanlar onları keramet sahibi-evliya-mehdi olarak yorumlar. Halbuki o sahte şeyh, gücünü şeytandan, cinden alır. Gençlerimize neyin şirk, neyin kehanet, neyin tevhid inancı olduğunu iyi öğretmeliyiz. Fani, aciz insanları gaybı bilen, kalplere nüfuz eden ilah gibi görmemeli, Allah'ın sıfatlarını kullara vermemelidir. Bu da sağlam bir dini bilgiye bağlıdır.

   Evet, hükümetimizin önünde duran en büyük sorun eğitim konusu. Bu memleketin çocukları sağlıklı bir dini eğitim almalıdır. Onun için imam-hatip okullarının yaygınlaşması önemlidir. İmam- hatip okullarından sağlam dini bilgisini alanlar, bu sahte din bezirganlarına inanmazlar. Kimin gerçek alim, neyin gerçek din, neyin keramet, neyin istidraç olduğunu iyi bilirler.

  O halde bütün cemaatler,  dini eğitim veren vakıf ve dernekler diyanetin kontrolünde olmalı, devlet bunları iyi denetlemeli, dini kullananları, temiz itikatları bozanları, siyasete bulaşanları kapatmalıdır. Bütün okullarda itikat derslerine ağırlık verilmelidir.


Yazarın Diğer Yazıları