İttifak Mı? İltihak Mı?

Son günlerde yine ittifaklar gündeme geldi, yeni ittifak arayışları ortaya çıktı. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesi Türkiye halkı adeta iki kanat oldu, iki çekim gücü ortaya çıktı. Bir tarafın önünü AK Pati çekerken, bir tarafın önünü de Cumhuriyet Halk Partisi çekti. Bir tarafta %50+1'i bulmak için AK Parti, MHP ve BBP güç birliği oluşturdu ve adına da Cumhur İttifakı dedi. Karşı taraf da CHP, İP, SP ve HDP zoraki bir araya gelerek daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı noktasında birleşerek bir karşı ittifak oluşturdu, adına da Millet İttifakı dediler.

Evet, Cumhur İttifakı aslında doğal bir birliktelikti. Asgari müşterekleri çoktu. Aynı tabana ve halk kitlesine hitap ediyorlardı. İkisi de yerli ve milli duygulara sahipti. İkisi de kültürel değerlere önem veriyor, tarihinin her dönemine saygı duyuyordu. Geçmişi inkar etmiyor ve referansını en az bin yıllık tarihinden alıyordu. Bu milletin ve bu devletin var oluşunu Cumhuriyetten başlatmıyor, Türkiye Cumhuriyetini tarihte kurduğu en az on altı devletin devamı olarak görüyordu. Milli ve manevi değerler baş tacıydı ve Batının sadece ilmine ve tekniğine talipti. İki Parti de Cumhurbaşkanlığı sistemi dediğimiz tek başlı sistemden yanaydı ve tarihteki güçlü devletlerimiz hep tek baş tarafından yönetilmişti, koalisyonlu parlamenter sistem yavaştı, hantaldı ve ayrıştırıyordu. Her iki parti sadece nüanslarda ayrılıyor, millet kavramında, devrim kanunlarında ve dış politikada farklı düşünüyordu. MHP Türk birliğinden söz ediyor, millet kavramından Türk Milletini anlıyor, "Türk'ün Türk'ten başka dost yok” diyordu. Türk dilinin resmi dil olarak tek eğitim dili olmasını, diğer yerel ve etnik dillerin aile içinde ve özel kurslarda öğrenilmesi taraftarıydı. AK Parti ise millet kavramını daha geniş çerçevede anlıyor, tüm İslam ümmetini bir millet olarak görüyor, bizi bir ve beraber tutan esas unsurun din olduğunu savunuyor, sadece sınırlarımız içinde kalan Müslüman ahaliyi ve vatandaşımızı değil, tüm İslam coğrafyasını kucaklamak istiyordu. Taş düştüğü yerden kalkardı, hilafet de bu topraklarda ilga olmuştu, bir baş bekleyen İslam ümmeti yine bu topraklardan ayağa kalkacaktı. Sadece Türkiye coğrafyasını düşünmek doğru değildi, Osmanlı bakiyesi bütün mazlum İslam coğrafyasına sahip çıkmak gerekiyordu, İslam kardeşliği bunu gerektiriyordu. Suriyeli mültecilere bu niyetle kapılar açılmıştı. AK Parti, katı laiklik uygulamalarını, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan zulüm, baskı ve yasakları eleştiriyordu.

MHP ise kurucu kadronun eleştirilmesine, ilk yıllarda yapılan yanlışların üzerine gidilmesine karşıydı. Özellikle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yapılan zulüm ve baskıları, CHP kadrolarına ve ikinci Cumhurbaşkanı İnönü'ye bağlıyordu.

Açıkça söylenmese de Sayın Davutoğlu'nun AK Partiden ayrılış gerekçelerinden birisi de Ak Partinin MHP'leşmesiydi, MHP'ye kaymasıydı. Şu soru soruldu hep: AK Parti mi MHP'ye kaydı, MHP mi AK Partiye kaydı? Hayır, hiçbir parti başka bir partiye kaymadı, sadece yanaştı, dayanışma içine girdi, daha doğru ifadeyle iki parti de birbirine "iltihak” etmedi, birbirinin içinde erimedi, yok olmadı, sadece "ittifak” etti, güç birliği yaptı.

Evet, AK Parti ile MHP, Cumhur İttifakı içinde yer alırken felsefesinden, ideolojisinden, amacından ve davasından vazgeçmedi. Kimliklerini ve tüzel kişiliklerini korudu. Halen Ak Parti ile MHP "millet” kavramının içini doldururken ayrı düşünüyor. Ak Parti "millet”i "ümmet” ile özdeş görürken, milleti din üzerinden tarif ederken, MHP, "millet” kavramını dil ve tarih üzerinden tarif eder. Millet kavramı aslında Arapça kökenli bir kavramdır, ümmet, din ve yol anlamlarına gelir. Kuran'da İslam ümmetine "Millet-i İbrahim'in denir. Dinimiz ırkçı bir yaklaşımı, dil ve soya dayanan bir ayrımı reddeder. Kur'an'a göre bir Müslüman'ın üst kimliği İslam'dır, insanlar tanışmak ve bilişmek için kavimlere ve kabilelere ayrılmıştır. Üstünlük takva iledir.

Hülasa AK Parti ile MHP'nin ayrılıkları ayrıntılardadır. Temel meselelerde, milli ve manevi değerimizin korunmasında, devletin ve milletin âli menfaatlerinde, yeni yönetim sisteminin işletilmesinde, başkanlık sisteminin gerekliliğinde aynı düşünüyor, birlik içinde hareket ediyor, bu birliğin bozulması da beklenmiyor.

Millet İttifakına gelince, tam bir yamalı bohçadır. Birbirine zıt partiler, gruplar, fikirler, ideolojiler, sadece Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığında bir araya gelmişler, dereyi geçinceye kadar güç birliği yapmışlardır. Küçük bir rüzgarda dağılacaklar, tuz- buz olacaklardır. Nitekim bu günlerde bu dağılma emarelerini görüyoruz. İttifak etmişler ama intibak edememişlerdir. Çünkü aralarında zehirleyen bir parti vardır, o da HDP'dir. "Benzemezler İttifakı”nın daha baştan çürük bir temel üzerinde kurulduğu ve dağılacağı belliydi. Tabanlardan ziyade tavanlar ittifak kurmuştu, bu ittifakta tabanlar gönülsüzdü. Nitekim bu gönülsüzlük bugün kayyum atamalarında, Suriye operasyonuna bakışta ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı sistemi ittifakları zorunlu kılıyor. Dolayısıyla ittifaklar hep olacak. En küçük partilerin bile pazarlık gücü olacak. Küçük partiler kapanmayacak, belki yeni partiler kurulacak. Türkiye gerçeğinde yüzde otuzları hiç geçmeyen ve solu temsil eden CHP, sağa açılma ve sağ kesimden oy devşirme ihtiyacı duyuyor. Ama içindeki radikalleri ve seküler kesimi de tutmak ve memnun etmek istiyor. Bu kakofoniden bir senfoninin çıkacağını hiç sanmıyoruz.


Yazarın Diğer Yazıları