Liderlerin Üslubu

Bugüne kadar siyasetçilerde üç çeşit konuşma üslubu tespit ettim: Yüksek sesle bağırarak konuşma, esprili konuşma, sakin, kibar ve saygılı konuşma. Her üç konuşma üslubunun da müşterisi var. Kimi seçmen bağıran, çağıran, yüksek perdeden konuşan siyasetçiden hoşlanır. Konuşmanın içeriğinden ziyade coşkuyu sever. Kimi seçmen esprili, güler yüzlü, hoş sohbet siyasetçiden zevk alır. Kimi de sakin, saygılı, sabırlı siyasetçiyi tercih eder.

Siyasetçinin tek sermayesi konuşmasıdır, hitabetidir. Siyasetçiyi hitabeti pazarlar. O sebeple herkes başarılı siyasetçi olamaz, konuşma ve ikna yeteneği, üslup şekli fıtrattan gelir. Herkes yüksek sesle konuşamaz, herkes, espri yapamaz, hazır cevap olamaz, herkes sabırlı, saygılı, geniş yürekli olamaz. Ama başarılı bir siyasetçide her üç üslup da olmalı. Yeri geldiği zaman yüksek perdeden konuşmalı, seçmeni coşturmalı, yeri geldiği zaman espriler yapmalı, seçmeni sıkmamalı, yeri gelince de sabırlı ve sakin olmalı, her türlü eleştiriyi saygıyla, sabırla karşılamalı, polemiğe girerek muhatabına sermaye vermemelidir

Sayın Erdoğan iyi bir hatiptir, bıktırmaz, usandırmaz bir üslubu vardır. Sıcak ve samimi tavrıyla ve diyaloglarıyla meydanları saatlerce dindirebilmektedir. O yüzden oy potansiyelini hep yüzde elli bandında tutabilmiştir. Yeri gelince rakibiyle dalga geçmekte, yeri gelince doğallığıyla ruhları okşamaktadır. Yeri gelince özellikle mahremine yapılan saldırı ve iftiralara kaşı, en sert biçimde cevap vermektedir. Yeri gelince de rakibini muhatap bile almamaktadır. Konuşmasında şiire çokça yer vermekte, şiirin mana ve coşkusuyla seçmeni etki altına almaktadır. Sayın Erdoğan'ın kişiliğini ve üslubunu üç kelimeyle özetleyebiliriz: Samimi, kararlı, güçlü.

Benim burada acizane tavsiyem; şu konjonktürde polemiğe, tartışmaya girmemektir. Her eleştiriye, her sataşmaya cevap yetiştirmek yerine hizmetleri anlatmak daha doğrudur. Sayın Erdoğan'ın saatlerce konuşabileceği malzemesi vardır. On altı yıldır yapılan hizmetleri bile anlatmaya kalksa saatleri alır. Rakipleri küçümsememek gerekir. Rakip adayların da temsil ettiği büyük bir kitle vardır. Rakip adaylara saygı ile hitap etmek, onları sevenlere saygı demektir. Aksi halde liderlerin birbirlerine karşı nefret söylemleri halkın üslubuna da yansımakta, birbirine tahammülsüz bir halk oluşmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de, "Onların kutsalına sövmeyin. Aksi halde onlar da sizin kutsalınıza söver, kendi kutsalınıza sövmüş, sövdürmüş olursunuz” buyuruyor Rabbimiz. Maalesef partisini din gibi gören bağnaz ve fanatik bir kitle vardır. Bu insanlarla tartışmak faydadan çok zarar vermekte, adeta gerçeklere gözlerini kapamaktadırlar. Bunlara Kur'an'ın ifadesiyle ve tavsiyesiyle "selam” deyip geçmek gerekir.

Evet, halk yeteri kadar gergin. Liderlerin gergin konuşmaları halkın daha çok ayrışmasına sebep olmaktadır. Siyasetçiler halkın ruh sağlığını da düşünmeli, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı üsluptan sakınmalıdır.

Maalesef muhalefet liderlerinde samimi ve güven veren bir üslup göremiyoruz. Muhalefet liderlerinin konuşmalarını üç kelimede özetleyebiliriz: Polemik, iftira ve inkar.

Sayın Muharrem İnce, yüksek perdeden konuşan bir siyasetçidir, esprilidir ve hazır cevaptır. Geçmişteki CHP'nin yanlış imajını düzeltmek ve korkuları gidermek çabasındadır. Doğru bir üsluptur ama yapılan hizmetleri toptan inkar etmesi, güvenilirliğini yok etmektedir. Ayrıca samimiyetsiz bir yüz ifadesi vardır.

Sayın Akşener'de de akıcı bir konuşma, samimi bir üslup göremedik. Yüz ifadesi de samimiyetsizdir. Her ikisi de Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamı, sorumluluğu taşıyabilecek tecrübede ve vizyonda değildir. Konuşmaları yalan, iftira, inkar ve polemik üzerine kuruludur. Yapılan hizmetleri inkar etmeden de pekala muhalefet yapılabilir, takdir etmek lideri küçültmez aksine büyütür.


Yazarın Diğer Yazıları