MİLLİ GÖRÜŞÜ KİM TEMSİL EDİYOR?

Dört Halife dediğimiz Hulefa-i Raşidin döneminin ardından İslam alemi, daha doğrusu Müslümanlar hiçbir zaman birliği sağlayamamış, bir idare altında toplanamamışlardır. Sembolik de olsa başta bir halife her zaman olmuş, ama farklı devletler kurulmuş, zaman zaman bu devletler beyliklere ve kabile devletlerine dönüşmüş, tekrar birliği sağlamak için kanlar dökülmüş, kanlı savaşlar yaşanmış, düşmanlar da bu zafiyetimizden istifade ederek Kudüs gibi en kutsal topraklarımızı işgal etmişlerdir. Tarihe baktığımız zaman müslüman toplumlar çok zaman gerçek düşmanla değil birbirleriye savaşmışlar, birbirinin ayağına basmış, birbirinin kuyusunu kazmışlardır. Bugün de aynı kavgalar, aynı tartışmalar, aynı bölünmeler sürüp gitmektedir. Etrafımızda halkı müslüman devletlerin başına gelenleri düşündüğümüz de, memleketimizdeki sulh ve sükune şükrediyoruz. Bunca terör tehdidi altında olsak da, çevremizdeki bunca savaşlara rağmen Anadolu'da insanlar sulh ve sükun içinde, güvenlik içinde yaşamaktadır. Son yıllarda bu sulh ve sükunumuzu, bu ekonomik ve siyasi güvenliğimizi sağlayanlar da "milli görüş” çizgisindeki hükümetlerdir. Milli Görüş çizgisindeki hükümetler, dışarıda ve içeride birilerine korku salarken, içerideki milli ve yerli olanlara da özgüven vermektedir.

Evet, 1950'lerde dikilen ve kökleşen Milli Görüş veya Milli Duruş dediğimiz ağaç, bu günlere kadar kurumadan geldi. Kurutmak isteyenler oldu ama başaramadılar. Rahmetli Menderes'le birlikte dikilen bu fidan, Rahmetli Erbakan ve Rahmetli Özal'la büyüdü ve Sayın Erdoğan'la zirveye ulaştı ve meyvesini bolca verdi. Sayın Erdoğan, AK Partiyi kurup iktidara taşıdığı günlerde "milli görüş gömleğini çıkardım” dese de, parti yönetiminde ve politikasında hep o özü muhafaza etmiştir. Bugünlerde Sayın Erdoğan "milli görüş”ü "yerli ve milli duruş” olarak tarif etmeyi tercih etti. Gel gör ki bu milli görüş veya milli duruş ağacının gölgesi, meyvesi kıskanıldı, bu ağacı kurutmak için yeni oyunlar ve tezgahlar kurulmaya başlandı. Sonuçta Milli Görüş veya Milli Duruş ağacından bugün beş sürgün çıkarıldı, bu sürgünlerin engellenmesi de mümkün olmadı.

Evet, Milli Görüş hareketinin 2000'lerin başındaki son temsilcisi Saadet Partisi idi. Kökleri çok eskilere gitse de, isim olarak bu hareket, yetmişli yılların başından iki binli yılların başına kadar Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet isimleri alarak geldi. 2002'de bir kırılma ve evrilme yaşandı, bu hareketin kökünden gelen güçlü bir sürgün ana ağacı gölgede bırakı. Bu yeni sürgünün adı Adalet ve Kalkınma Partisi oldu. 17 yıl boyunca bu sürgün ağaç güçlenerek büyüdü, gölgesiyle, meyvesiyle bütün dünyanın dikkatini çekti, diğer İslam ülkelerinde uyanışa yol açtı. Evet, bu ağacı emperyalist güçler kıskandı, ama İslam toplumları bir ümit olarak gördü.

Karamollaoğlu'nun Saadet Partisi, Erdoğan'ın AK Partisi, Fatih Erbakan'ın Yeniden Refah Partisi, Davutoğlu'nun çınar yapraklı Gelecek Partisi ve Babacan'ın Bilmece Partisi, Milli Görüş hareketinin çekirdeğinden çıkmış ağaçlar. Hepsi de Ak Parti ağacından bir yaprak koparmak için vazifeli.

Birileri bugünlerde sevincinden dört köşe. Ak Parti ağacının bu kadar uzun süre ayakta kalması, gölge yapması, meyve vermesi, birilerini rahatsız ediyordu, birilerinin önünü kesiyordu. İşte onlardır sevicinden dört köşe olanlar. Bunların bir kısmı dışarıda, bir kısmı içeride. Atalar, "kurt bulanık havayı sever” derler. Bugünlerde milli siyasetin havası, suyu bulandı, birileri de bu bulanık suda balık avlamak istiyor.

Bir de bu yeni partileri, babasına kızıp evini ayıran evlatlara benzetiyorum. Geniş bir evde işbirliği, güç birliği yaparak gül gibi yaşayan evlatlar, "ev benim olsun küçük olsun” duygusuna kapıldı ve evlerini ayırdı. Ama düşünmediler, bu kurtlar sofrasında ayakta kalmak o kadar kolay değil.

Beyler, baba evinden daha güvenli, daha sıcak bir ev yok. Terk eden kaybeder, kurda kuşa yem olur. Baba evi dediğimiz büyük ev bugün Ak parti. Bu ev çökerse, bu ağaç kurursa, emin olun diğer ağaçlar ayakta kalmayacak. Ayrılış gerekçeniz hiç inandırıcı değil. Buradan soruyoruz, baba evinden bu kaçış neden, baba evinde niçin rahatsız oldunuz? Amacınız baba olmaksa, baba bir tane olur, o da Sayın Erdoğan. Güç birliği yapmak, aynı sofrada yemek yemek daha doğru olmaz mıydı? Yeni binalar, yeni merkezler, yeni il ve ilçe başkanlıkları, yeni teşkilatlar israf olmayacak mı? Bunlar birer Mescid-i Dırar değil mi? Dünya İslam alemi gözümüze bakarken, bölünmenizin, ayrı baş çekmenizin, makam-mevki sevdasına kapılmanızın, nefsinize yenik düşmenizin, Ak Parti ağacını kurutma planlarının içinde olmanızın vebali yok mu, bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Birileri tıs tıs gülüyor, ellerini ovuşturuyor, unutmayın.


Yazarın Diğer Yazıları