Terörle Mücadele Tam Gaz

Suriye'nin kuzeyi, Fırat'ın batısı dediğimiz bölgede Afrin, Elbab ve İdlib harekâtlarıyla sınırlarımız en az elli km. dışarıdan güvenlik içine alındı. Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturularak mülteci akını durduruldu, tersine göç, geriye dönüş başladı. Yine Fırat'ın batısında kalan Münbiç'te ABD ile işbirliği yaparak devriye faaliyetine başladık. Sıra Fırat'ın doğusundaki PYD ve YPG'nin dağıtılmasına geldi. Güney hudutlarımızı boydan boya çeviren terör koridoru tamamen yok edilinceye kadar harekât devam edecek.

Evet, Tunceli, Şırnak, Hakkari ve Diyarbakır kırsalları dağ taş vuruluyor. Son taşın ardındaki son terörist kalmayıncaya kadar mücadeleye sürecek. Terörle mücadelede hükümet hiç bu kadar kararlı olmamıştı.

Yetmişli ve seksenli yıllardaki sol terör örgütlerini saymazsak son 34 senedir, 1984'den beri, PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Hiç son üç senede olduğu kadar terörle mücadelede başarı gösteremedik, teröristi etkisiz hale getiremedik. Son üç yıldır adeta teröristlere nefes aldırmıyoruz, inlerinden başlarını uzatamaz oldular. Terör örgütleri ve destekçileri, terörle bu devleti sarsamayacaklarını ilk defa anladılar ve ümitleri tükenmeye başladı. O yüzden katılım azaldı, uluslararası destekleri azaldı. Bütün bu başarının arkasında kendi yaptığımız silahsız ve silahlı insansız hava araçları var. Artık şehirde değil dağda bile gezemiyorlar, inlerde barınamıyorlar, yol kesemiyorlar. Artık ininden başını uzatan teröristi İsrail'in ve ABD'nin yardımına, yazılımına, aracına, istihbaratına ihtiyaç duymadan görüyor ve imha ediyoruz.

Daha önceki yazılarımda da ifade ettim, tekrarlamakta fayda var:

Son otuz dört yıldır, kanımızı, canımızı, malımızı, paramızı, zamanımızı çalan, sömüren, harcatan terörün sonuna doğru yaklaşıyoruz. Her gün onlarca teröristi etkisiz hale getirirken, kırmızı ve gri listede aranan onlarca elebaşını imha ederken, çıkılmaz dağlardaki terör yuvalarını yok ederken, terörün kan ve can damarlarını keserken, askerimiz de haliyle kayıp veriyor, az sayıda olsa şehitlerimiz oluyor. İnanıyoruz ki şehitlerimiz cennetin en yüce makamlarını kazanırken, Rabbimiz tarafından ağırlanırken, teröristler Kayya kuyusunu boyluyor. Bu devlet bir dönem "çözüm süreci” başattı, o Kayya kuyusuna yuvarlananları da kazanabilir miyiz diye şefkat elini uzattı ama o eli ısırdılar, kıymetini bilmediler. Devlet de tekrar güvenlikçi politikasına döndü ve imha etmeye devam ediyor. Bugün için başka yolu da yok. Karşıda beyni yıkanmış, mankurtlaşmış, yürekleri taşlaşmış bir yapı var.

Devlet ve Hükmet bugün terörle mücadele noktasında daha kararlı, daha atak, savunmayı bıraktı, hücuma geçti. Askerimiz en ulaşılmaz dağlara ulaşıyor, teröristlerin inlerini bombalıyor, barındıkları mağaraları imha ediyor, hayat damarlarını kesiyor, adeta kaçacak delik arıyor PKK'lı teröristler. İnsansız hava araçları sayesinde görülmeyen noktalar görülüyor, takip ediliyor, çıkılmaz dağ tepelerine helikopterlerle ulaşılıyor ve kafasını gösteren terörist avlanıyor.

Evet, devletimiz bugün en az dört cephede savaşıyor. Bunlar; PKK, PYD-YPG, FETÖ ve DEAŞ. Hem yurt içinde hem yurt dışında organize olan, yuvalanan, beslenen bu dört terör örgütü bütün dünyadan destek görüyor. Bizi cephede yenemeyeceğini bilen güçler birilerini vekil yaparak, yani vekalet savaşıyla karşımıza çıkıyor, bizi bölmek parçalamak ve güçsüz düşürmek istiyorlar. Bugün millet ve devlet el ele vererek, acılar ve kayıplar karşısında bağrımıza taş basarak, büyük bir dünyayı karşımıza alarak, devlet ve millet olarak tek başımıza mücadele veriyoruz. Rabbim güvenlik güçlerimizin üzerine sabır yağdırsın, yönetenlerimize feraset ve dirayet versin.

Evet, hamama girdik, terliyoruz, kayıplar veriyoruz. Bu vatan dediğimiz dünyanın en güzel gülünü elimizde tutmak için batan dikenlere katlanıyoruz.

Derler ya, "gecenin en karanlık kısmı şafağa yakın saatleridir”. Yani karanlığın koyuluğu ve kesafeti, şafağın doğacağının işaretidir. Terörle mücadelede en kararlı günleri yaşıyoruz. Köşeye sıkışan kedi misali terör odakları yüzümüze çırmık atıyor, pervasızca son gücüyle saldırıyor, Allah'a şükür ki ülkenin başı olan Cumhurbaşkanımızın ve Hükümetimizin kararlı tutumu seksen milyona güven veriyor, "Bu da geçer Ya Hu!” diyoruz.

TERÖRLE MÜCADELEDE HÜCUMDAYIZ

Terörle mücadele stratejimiz değişti, savunmada değil artık hücumdayız. Artık saldırıyı beklemek yok, onlar saldırmadan yerinde imha var. Tıptaki ifadesiyle, bir taraftan hastalığı tedavi ederken, yaraları sararken, bir taraftan da hastalık gelmeden önleyici ve koruyucu hekimliğe, tedbirlere ağırlık veriyoruz.

1984 yılından beri terörle amansız bir mücadele içindeyiz. Tam otuz dört senedir süren bu mücadelemiz yeni bir safhaya geçmiş durumda. Hükümetimiz her zamankinden bugün daha kararlı. Diyarbakır, Kilis, Şırnak ve Hakkari gibi sınır illerimizde artık yollar kesilmiyor, haraç toplanmıyor, insanlar PKK terör örgütüne karşı ayaklanıp nefret kusuyor. Yapılan gösteriler, telin yürüyüşleri bunu gösteriyor. Terör örgütünün tabanı giderek kayıyor. O bölgenin halkı, milletinden, devletinden ve bayrağından yana korkusuzca tavır alıyor.

Evet, son bir yıldır ülke olarak bütün kaynaklarımızı terörün bitirilmesi için seferber ettik. Terörle mücadele edebilmek için insansız hava araçlarını bizzat ürettik, Altay tanklarını ve Atak helikopterlerini yaptık, savaş uçaklarımızın yazılımlarını kendimiz yapmaya başladık, askerin her türlü teçhizatı, silahı artık hepsi NATO orijinli değil, yüzde altmıştan fazlası yerli üretimimiz. Ordunun sevkıyatında, donanımında ilk defa bağımsız hareket edebiliyoruz, ambargolara prim vermiyoruz. FETÖ hainlerinin temizlenmesiyle ve Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanmasıyla polis -asker daha çok işbirliği yapıyor.

Terörle mücadele konseptimiz değişti. Artık saldırıyı beklemiyoruz, inlerinde, dağlarında, nerede bulursak orada imha ediyoruz. Kaynaklarını kurutmak için uyuşturucu tacirlerine de göz açtırılmıyor. Devleti yönetenler anladı ki, çözüm sürecini fırsat bilerek yığınak yapanların, hendek kazanların arkasında FETÖ mensuplarının göz yumması ve göz kırpması varmış. İşte bu açıkları kapattık bugün.

Son bir yılda yedi binden fazla terörist etkisiz kılındı. Halkın çoğunluğu ilk defa devletinin yanında yer aldı, terörün gerçek yüzünü öğrendi. Devletin şefkat eli halkın gönlüne dokundu, halk ilk defa terörist ihbarı yapmaya başladı.

Evet, terörle mücadelenin ilk şartı, arkalarındaki halk desteğini çekmek, tabanı kazanmak. Halk desteği olmazsa terör örgütleri eleman bulmakta zorlanırlar, para kaynakları kesilir, gizlenecek ve korunacak mekan bulamazlar. Bugüne kadar PKK terör örgütü ayakta kalabilmişse bunun sebebi, onlara bilerek veya bilinçsizce, belki korkuyla destek veren bir kısım halkın varlığıdır. İşte o tabandı HDP'ye Doğu ve Güneydoğu'nun büyük kısmında yüzde elliden fazla destek veren. HDP ile PKK'nın organik bağı olduğunu sağır sultan biliyor. İşte devlet bu tabanı kazandı ve büyük oranda yanına çekti bugün. Halk korku duvarını aşmış durumda.

Evet, halk özgürce, baskısızca yaşamak istiyor, halk can ve mal güvenliği istiyor, halk bir avuç çetenin baskısından ve tazyikinden kurtulmak, devletinin arkasında olduğunu görmek istiyor. Bugün devlet bu güveni vermenin çabası içinde, emarelerini, neticelerini de görüyoruz.

Terörün verdiği kayıpları da dikkate aldığımızda PKK'nın kan kaybettiği ortada. Halk bugün daha umutlu. Dış destek kesilir, kalan elebaşları da imha edilir veya yakalanırsa terör bitmek zorundadır. İmar ve inşa başladı, yakılan yıkılan şehirler adeta yeniden yapılıyor, zaman içinde yıkılan gönüller de onarılacak. Arkasından halkın dini- kültürel- sosyal bütün talepleri yeniden gözden geçirilecek. Biraz daha sabır diyoruz. Tüm Şehitlerimize rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.


Yazarın Diğer Yazıları