ÇANAKKALE’DE DOKTOR OLMAK

" Ne olmak istiyorsun” sorusuna her dört çocuktan birinin cevabıdır :

-Doktor olacağım…

Yer ; Çanakkale Şahindere… Açık alana kurulmuş bir sahra hastanesi.. Savaşın hangi şartlarda geçtiğinin ve bu milletin düşmanını bile hayran bırakan vatan sevgisinin destanlaştığı anlardan sadece birisi…

Yaralılar art arda gelmektedir, tıbbi malzeme ve morfin azlığından kurtulamayacak olanların tedavisi için ağrı kesici ve morfin kullanılmaz .Savaşa katılan doktor sayımız azdır; çünkü genellikle azınlıkların çocukları refah içinde Tıbbiye'ye gider ve savaşa katılmazlar. Savaşa katılan onlarca doktorumuz da günde 200 yaralıya yetişmek için insan üstü çaba gösterir.

Doktor Tarık Nusret'in önüne konan yaralılar birbiri ardınca gelmektedir.

- Bunu alın ,morfin verin, ameliyata geliyorum!

O sırada bir yaralı daha gelir, yüzü gözü kanlar içinde tanınmaz vaziyette, bağırsakları dışarda, her organı paramparçadır. Doktor Nusret; umutsuz durumdaki askerin şiddetli acısını az sayıdaki morfini feda ederek dindiremeyeceği için

-" Bunu alın, ağacın altına yatırın” der. O sırada asker acıyla” baba” diye inler. Tanınmaz durumdaki asker doktor Nusret'in oğludur. Bir anda acıyla kıvranan doktor; yardımcı askerlere

"- O ,benim oğlumdur, gölgeye yatırın, geliyorum” der ve ameliyat ederek kurtarabileceği durumdaki yaralılara yönelir. Doktor Nusret ,oğlunun yanına ancak gün

ağrıdığında, ertesi gün varabilir. Oğlu şehit olmuştur. Ağlayarak” beni affet oğlum, o morfini sana veremezdim, hakkın değildi, hakkın değildi” der…

Savaşlar; aynı zamanda milletlerin ve insanların karakterlerinin yansıdığı İzzet veya zillet olduğu yerdir. Çanakkale'de biz yaralı İngiliz askerlerini omuzlayarak, siperlerine bırakıp dönerken İngilizler bizi sırtımızdan kurşunlamışlardır. Kandırarak savaşmaya getirdikleri Anzak askerlerinin günlüklerinde İngilizlerin bir ahırda 100 tane Türk askerini canlı canlı ateşe verişleri ve bunu kahkahalarla izleyişleri anlatılır.” Oysa biz susadığımızda, suyumuz bittiğinde Türkler bize su veriyorlardı” diye notlarına devam eder Anzak askeri .

Her ânı bir kahramanlık olan Çanakkale'nin askerlerinden biri de Feyzi Çakmak Paşa'nın komutasında Kanlıdere ‘de çarpışan dedem …Siperlerine top atılınca; üzerine yığılan şehit vücutlarının altında öldü sanılarak terk ediliyor. Neden sonra ayıldığında, şehitleri üzerinden aralayıp yürüye yürüye tümenine yetişiyor.

Kanlıdere …Âkif'in şiirindeki gibi:

” O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer…

Kafa, göz ,gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ,ayak

Boşanır sırtlara, vadilere, sağanak sağanak…

Yıllarca çeşmelerindeki suyun bile kanlı aktığı şahit olunan kanlıdere.

Sanırım merhametin, vatan ve insan sevgisinin en güzel ifade edilebildiği, fedakarlığın bayraklaştığı bir meslek olduğu için doktorluk biz de bu kadar çok seviliyor . Mesleğine sevdalı her insana duyduğumuz saygı; doktorlar söz konusu olduğunda daha da katlanıyor.

Pandemi döneminde en çok duamız sağlık görevlilerine oldu. Onların Çanakkale'deki doktor Nusret gibi kendi evlatlarını bırakıp hastalarına koşması, sağlık ekiplerinin, hemşirelerin yerlerde ,ranzalarda kan ter içinde kıvrılarak uyumaları, herkes en yakınının yanına yaklaşamazken onların hastaların en yakınında ihtiyaçlarını gidermeleri, vatan bekleyen askerimizle birlikte hepsini dualarımızda ilk sıraya koydu…

Bu dünyaya feda ettiğimiz ömrümüz toprakla buluştuğunda; aldığımız hiçbir şey bizimle gelmeyecek. Sadece; sevgi ile yoğrulmuş, fedakarca yapılmış ,dürüst hizmetlerimiz..

Değil yüz yıl, binlerce yıl geçse de iyilik ağacı hep yeşerecek…


Yazarın Diğer Yazıları