KOCAMAN YÜREKLER

Ayakkabılarımızı çıkardığımız küçücük bir beton sahanlıktan sonra girdiğimiz yer tek göz bir oda... Çaresizliğin resmi gibi ...yıllarca hafızamda kalan görüntü: küçücük odanın bir köşesinde kömür yığını ,onun yanında bir tepsinin içinde çay , zeytin gibi bulaşık bardak ve tabaklar , bir kovada su ve yıkama yapıldığı belli küçük bir beton üzerinde suyun dışarıya akacağı bir delik ve gözünüze değdiği an yıkıldığınız uzun bir zincir ...zincirin ucu saçı sakalı bakımsız , üstü başı perişan 35 -40 yaşlarında bir beyin ayağına bağlı ve eski bir kilimin üzerine serili bir yatakta oturuyor . Gözlerim tüm odada dolaşıp bize kapıyı açan teyzeyi bulduğunda acım daha da katlanıyor . Bembeyaz saçları yazmasının her tarafından fırlamış, kırış kırış yüzüyle anlatıyor :
-yavrum hoşgeldiniz , oğlum 38 yaşında. Aklı olmadı garibimin . Önce gücüm yetiyordu ama şimdi ben İhtiyarladım ,o ise güçlendi . Kaçıp gidiyor , sokakta birini görse saldırıyor , bana da vuruyor. O yüzden odanın içinde gezeceği kadar bir zincirle bağladım . Ne olur beni ayıplamayın ;yemeği beraber yiyoruz ,beraber yatıyoruz ,bu odada yaşıyoruz işte ...Kelimeler boğazımda sıra sıra olmuş ama hiçbiri çıkmıyordu . Güçlükle :
-Teyzem hiç kimsen yok mu senin? dedim .
-Var kuzum ama yok işte ;iki kızım var, İstanbul'da evliler . Bizi arayıp sormazlar ,herif yıllar önce çekti gitti "ben engelli çocuk istemem , bakamam " dedi. Ne aradı, ne sordu . Ben bu acizimle başbaşayım ama korkuyorum ; önce ben ölürsem , ne olur hali ?diye ...
O gün, o evden çıkarken boğazıma yapışan yumru 20 senedir her hatırladığımda tekrar eder sanki . O günün imkanları ile bir şey yapılmaya çalışıldı ama teyzenin duası yüreğime öyle bir köz yerleştirdi ki :
-inşallah evladım benim arkama kalmaz kızım.
◦ Çektiği tüm ıstıraplara ,çaresizliğe ve güçsüzlüğüne rağmen ;yine de "evlada daha ne yapabilirim ,muhtaçlığını nasıl önleyebilirim ? "diye düşünen kocaman bir yürek..
◦ . Ne olursa olsun evladına hep bir dua mesafesinde duran yüreğin adı :Anne ...
◦ Yıllar önce bir dergide çıkan haberde olmuş bir olaydan bahsediliyordu . Japon bir mimar evini yenilerken tamirat sırasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı iç kısmında ,iki tahta arasında sıkışıp kalmış bir kertenkele bulur . Dikkat edince ,kertenkelenin canlı olduğunu fark eder. Onu kurtarmaya çalışırken kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu görür . On yıl önce yapılan evin kapısı takılırken ,dışardan çıkılan bir çivi o an kapı ile duvar arasında bulunan bu kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşünür ama asıl merak ettiği şey nasıl olmuştu da on yıldır bu kertenkele bir santim bile kıpır dayamadan bu karanlık duvar boşluğunda canlı kalabilmeyi başarmıştı . Mimar tüm işini bırakıp ,kertenkeleyi izler . B
ir müddet sonra duvar boşluğunda ,nereden çıktığını göremediği bir başka kertenkele belirir ve ağzında taşıdığı yiyeceği hareketsiz kalan kertenkeleye yedirir çünkü bu kertenkele onun annesidir . Ve bıkıp usanmadan on yıldır evladını yaşatabilmek için bu duvar boşluğuna yiyecek taşımaktadır. Annelik ,Yaradanın kadına en büyük ikramıdır ama anne olmak için illa bir evladı dünyaya getirmen gerekmez . Annesiz ,babasız bir yetimi sevindirip hizmet etmen ,onu güzel bir insan olabilmesi için desteklemen , her ihtiyaç duyduğunda baktığı yönde olman da anneliktir .
◦ El-Vedüd sırrını en çok kadına nakşeden Allah'ın verdiği yüreklerini büyütüp , yıldızlara ulaştıran tüm kadınlara selam olsun


Yazarın Diğer Yazıları