Onun Ardından

Şehirlerin ve mekânların belirleyicileri vardır. Bursa'nın Ulu camisi, Konya'nın Mevlana'sı, İstanbul'un Süleymaniye'si, Ayasofya'sı, Kız kulesi, vs,vs gibi…

Hayata verdiğimiz ses bizi temsil eder. Fuzuli demek su kasidesini, Mecelle demek; Ahmet Cevdet Paşa'yı, İhya demek İmam Gazali'yi, Abdüssamet demek Kur'an'ın güzel okunuşunu çağrıştırır. Müslümanın bu dünyaya geliş gayesini "dosdoğru yol” üzerinde vakarlı bir duruş olarak görenlerin kimliklerindeki isimlerinin ne olduğu önemini yitirir. Onların yaşadıkları çağa ve kıyamete kadar gelecek nesillere isimlerini ezberleten "Hak” uğurunda verdikleri kavgadır. Tıpkı Şule Yüksel Şenler gibi. O'nun hakkında küçük-büyük herkesi konuşmaya iten güç; hayranlık uyandıran mücadelesidir.

Zor zamanlar sağlam insanlar yetiştirir. Mekke'de ki ilk Müslümanlar gibi… Hayatlarından geçerek Hakk'ı savunur onlar… Bir Yasir, bir Bilal, bir Sümeyye edasıyla… Ve arkalarından gelen, binler, yüz binler onların bıraktıkları izi takip ederek bulurlar yollarını. Gemileri limana kavuşturan, sahile çıkartan deniz feneri gibidir onlar. Hayatlarıyla size yön verirler.

Şeyh Şamil, Abdülkadir el Cezairi, Ömer muhtar, Hasan el Benna, Zeyneb el Gazali, İskilipli Ahmet efendi, Şule Yüksel Şenler ve daha niceleri…

Açtıkları çığırda iyiliği yapan ilk oldukları için onların yolundan gelenlerin hepsinin sevabından onlara bir pay gelir. Müslümanın kimliğini, vakarını savunan kadın olarak hapse girer Şenler. Hak davasında öyle asildir ki; "Seni affediyoruz” şeklinde çıkacak özel beraate bile karşı çıkar. O'na göre "Haklının hakkı savunduğu için haksızlığı yapanlar tarafından af edilmeye ihtiyacı yoktur”

Hapiste yatan ilk Müslüman türk kadın mücahide olarak çığır açar. Arkasından gelenler olacaktır elbet… Yüzlerce, binlerce genç erkek ve kadın onun ilim öğrenme, inandığı gibi yaşama, hakkı söyleme aşkını örnek alacaktır kendine. Duruşundaki vakar, sadelik ve huzur saygı görecektir.

Çok genç bir yaşta daha 25'inde iken adalet partisinden milletvekili olma teklifi alır. Ama dejenere olmuş mümin kimliğinin tekrar diriltilmesi, aslına kavuşması yolunda konferansları ve kalemiyle mücadele eden Şule Yüksel bu makamları hiç düşünmeden reddeder. Her konferansında salonu dolduran kalabalığı gördükçe "Sizler benim hayalimdiniz, gerçeğe dönüştünüz. Allah sayınızı ve imanınızı artırsın. Sizlerin oluşması yolunda çekilen bütün çileler, ıstıraplar ve sancılar helal olsun. Başımı şükür için secdeden kaldırmasam bile azdır” diyerek dua eder.

Bugün onu –en sevgiliye- uğurlarken; neredeyse bir asırlık mücadelesinin hapis günlerinde yazdığı bir şiirin kendisine hitap ettiği mısraları döküldü dudaklarımdan;

"Sabredersen Şule eğer

Bir gün başın arşa değer”

Sabrın ebedi yolculuğunda seni uğurlayan yüzleri, binleri, topladı; tabutuna omuz veren bakanlar, Cumhurbaşkanları yetiştirdi ve aynen söylediğin gibi yer ve arş haklı mücadelene şahitlik etti…

Allah rahmet etsin güzel insan…


Yazarın Diğer Yazıları