Şehrin Kimliği

İnsanı kamil tabiri; kişiliği şekillenmiş, oluşmuş, oturmuş, yanlıştan etkilenmeyen, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilen, insanlara faydalı olmak için faydalı bilgilerle dolu, kişilikli insanlar için kullanılır. Bu kişiler hep örnek olan, örnek alınan, örnek gösterilen kişiliklerdir. Şehirlerinde kimlikleri, kişilikleri vardır. Bu yüzden dünya üzerindeki her insan, gördüğü şehri kendince yorumlar.
Şehirlerin; kimliklerinin şekillenmesinin ve oluşmasının en büyük ve temel etkeni mimari yapılarıdır. Bütün şehirlerin; kültürden, gelişmişlikten, yaşam tarzından, ideolojiden önce, mimari yapıları ile değerlendirildiği herkesçe kabul edilen, bilinen bir gerçektir.
Geçenlerde bir mimar meslektaşımın Konya'yı ziyaretinde kendisine eşlik edip şehri gezdirdim. Yıllardır yaşadığım bu şehri, mimar gözüyle dikkatlice gezince, sanki ilk defa görür gibi yeniden keşfettim.


Konya sıradan bir şehir değil, Ahmed Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi "Bir şehir başşehir olmuşsa, o artık her zaman başşehirdir." Konya bir dünya kentidir, ecdadımız Anadolu Selçuklu Devletine 211 yıl (1097-1308 yılları arasında) başşehirlik yapmış bir şehirdir. Anadolu Selçuklu Devletinin devamı olan ecdadımız Osmanlı Devleti zamanında da Konya önemli şehirlerden birisidir. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yani 800 yıl öncesinde yapılmış yapıların bu kadar hor kullanmaya, bazı dönemlerde özellikle yağmalama yıkmaya rağmen hala ayakta duranlarının olduğunu görmek ve bunlara Konya büyükşehir belediyemizin ve Selçuklu belediyemizin sahip çıktığını görmek sevindiricidir.


İnsanlık için faydalı hizmetler üretilebilmesi, öz eleştiri yapmaktan kaçınılmaması gerekir. Konya'mızda 800 yıllık Selçuklu mimari yapıları ile Osmanlı mimari yapıları hala ayakta iken, cumhuriyet dönemi mimarisinden herhangi bir eserin olmaması oldukça düşündürücüdür.
Ben bir mimar olarak; Selçuklu ve Osmanlı ecdadımızın mimari anlayışına birebir bağlı kalınmasından yana değil, bu mimari anlayışın aynen kabulü ile teknolojiyi ve dünyayı da takip ederek, onun üzerine bir şeyler koyup geliştirmenin, güzelleştirmenin, daha sağlam, daha kullanışlı ve şehirlerimize kimlik veren bir mimari anlayıştan yanayım.


Konya'mızın mimari kimliği açısından belediyelerimizin ve mimarlarımızın da; özellikle ana arterler ve şehrin girişlerindeki binaların, kamu binalarının, özellikli bazı binaların mimari yapıların da bu ruhun oluşması, verilmesi, ve yaşatılması gerektiğini düşündükleri kanaatindeyim.
Mimar dostumla gezerken gördüm ki Konya mimaride bir özgürlük (!) şehri. Mimari tasarımı, şekilleri, kullanılan malzemesi, renk uyumu ve diğer görülen görülmeyen özellikler açısından birbiriyle uyumlu iki bina bulmak neredeyse mümkün değil. Bu eksikliğe, yasal boşluğun yanı sıra görevli ve yetkililerin tasarruf ve denetimlerindeki uygulamalarının neden olduğu kanaatindeyim.    
Hiçbir konuda hiçbir zaman geç kalınmış değildir. Kıyametin kopacağı an bile olsa yapılacak mutlaka bir şeylerin olduğuna inanan bir anlayışın temsilcileriyiz. Şehrimize mimari kimlik kazandırmak için kendimizi görevli saymalıyız… MİMAR TAHA ÖZER


Yazarın Diğer Yazıları