Payitaht Abdülhamit

Tarih, günümüz Türkiye'sinin en popüler bilimi durumunda. Sürekli tarihi kitaplar çıkıyor, tarihi diziler çekiliyor, tarih konferansları veriliyor vesaire...

TRT de bu ilginin farkında ve bu yarışın gerisinde kalmama gayretinde: Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit, yakında Kut'ul Amare...

Bu çalışmalardan biri olan Payitaht Abdülhamit... İstenildiği gibi at oynatılabilecek müthiş ve geniş bir konu. Ama ne yazık ki bazı hataları da barındırmakta. Mesela hatırlarsanız ilk başlarda Abdülhamit'in Hicaz demiryolu projesiyle ilgili bir görüşmede İngiliz elçisine tokat attığı bir sahne vardı. Dizinin yapımcıları izleyicileri cûşa getirmek için mi yaptı bilinmez ancak yapımcı firma bilmelidir ki iki sebepten dolayı Abdülhamit asla tokat atacak biri değildir: Birincisi Abdülhamit çok kibar bir beyefendidir ve sorunları tokat atarak çözmez. O, kendisine toprak satmasını isteyen Theodor Herzl'e dahi önce 3. sonra da 1. dereceden Mecidiye nişanı verip kendisine bağlama ve Avrupa'daki gazeteciliğinden istifade etme siyaseti gütmüştür. İkincisi ise belki burası daha mühimdir ki o dönemde İngiliz büyükelçisini tokatlamak kelimenin tam anlamıyla birazcık "sıkar”. Fransa ve Rusya'nın dahi çekindiği İngiltere'nin elçisini Osmanlı'nın tokatlaması söz konusu bile olamaz. Dizide bu tarz gerçek dışı hamaset gösterileri sıradan izleyicinin aklını bulandırır, konuya hâkim izleyicinin ise diziye bakış açısını değiştirir. Ha bu dizi tarih belgeseli değil ki tarihi birebir anlatsın. Doğru ama çok da abartmamak lazım.

Bir diğer sıkıntı ise Abdülhamit'in her şeyi önceden bilen, her şeye önceden tedbir alan, Batılıların bütün oyunlarını boşa çıkaran biri olarak gösterilmesi. Abdülhamit'in diplomasisi Türk tarihinin zirvesidir ancak Batılıların bütün oyunlarını da boşa çıkaramamış, bazılarında çaresiz kalmıştır. Öyle ya her şeyden önceden haberdar olması söz konusu olabilir mi? Bunun da bir sınırı var elbette. Ancak belki dizi olması sebebiyle fazla abartılıyor.

Görsellikte de sıkıntı var. Bir sahnede ilerleyen kömürlü trenin bilgisayar efekti ile yapıldığı belli. Sıkıntı yok. Lakin trenin dumanı bacadan çıkar çıkmaz yok oluyordu. Yapımcıların gerçekliği zedeleyen bu basit hataları göz ardı etmemesi lazım. Pek çok dizide yapılan bir yanlış Payitaht'ta da tekrar ediliyor. Kostümlerin dizi için yeni dikildiğini biliyoruz ancak sokak sahnelerinde sokaktan geçen herkesin kıyafeti en ufak bir lekenin, eskimişliğin olmadığı gıcır gıcır elbiseler olur mu? Sokakta oynayan çocuk, inşaatta çalışan amele, hamal, dilenci... Herkesin elbisesi belli ki yeni dikilmiş. Bırakın kostümler kirlensin. Ameleninkine biraz çamur atın, çocuğunkini biraz yırtın, ötekininkini yamayın -ki yama eskiden çok sıradan bir durumdu-. Ama asla bütün figüranları az önce mağazadan giyinmiş gibi çıkarmayın.

Çok ciddi hatalar olmamakla birlikte Payitaht Abdülhamit dizisi eski Türkiye ile yeni Türkiye'nin ayırıcı noktalarından biri olduğu kanaatindeyim. "Kızıl ve müstebit sultan”dan "gök ve kahraman sultan”a... Her şeye rağmen dizi tarih ve Abdülhamit şuuru oluşması için devam etmeli, izlenmeli. Selam ve dua ile...


Yazarın Diğer Yazıları