Sonucu Bir de Böyle Okuyalım Dedik…

Türkiye'nin uzun zamandır gündeminde olan başkanlık sistemine ilişkin referandum sonuçları belli oldu. Sonuçlara göre, evet diyenler yüzde 51, hayır diyenler ise yüzde 48 civarında oy almış oldu. Bütün anketler yanıldı. Hiç kimse oy oranlarının bu kadar birbirine yakın olacağını tahmin etmiyordu. İtiraf edeyim ben de evet oylarının açık ara önce çıkacağını ve hatta yüzde 60' ı aşacağını düşünenlerdendim. Hesabım basit olarak şu idi; AK Parti'nin seçmeninde fire olmaz 49,5 cepte, MHP' seçmeninin yarısına yakını evet verir, bu da en az 5 puan eder, son seçimlerde HDP' ye oy verenlerin bir kısmı evet der yani yaklaşık 5 puan da oradan gelir, toplamda yüzde 60 evet verir. Ama olmadı, AK Parti'den beklemediğim oranda bir kopma oldu, MHP' den de beklediğim oranda evet oyu gelmedi, Güneydoğu insanımız açığı telafi etti de zor da olsa yüzde 51 yakalanabildi.

Yüzde 51 kritik bir sonuç. Halkın yarısı bu sisteme evet dedi ama yarısı da hayır yönünde oyunu kullandı. Ancak demokrasinin özü bu işte, ekseriyet ne derse o olur. Aksi takdirde, azınlığın çoğunluğa tahakkümü ile karşı karşıya kalırız ki, bu asla kabul edilemez. Netice olarak oy kullanan seçmenin 1.3 milyon fazlası ile evet tercihi kazanmış oldu. Çıkan sonucun meşruiyetini kimse tartışamaz. Nitekim TBMM, 29 Ekim 1923' te toplam üye sayısı olan 287 milletvekiline karşılık, 158 milletvekilinin olumlu oyu ile ülkede köklü bir rejim değişikliği anlamına gelen Cumhuriyeti ilan etti, ilk Cumhurbaşkanını seçti, Ankara' yı başkent yaptı ve Lozan' ı kabul etti. Hem de doğrudan demokrasi ile değil, dolaylı demokrasi yoluyla yani milletvekilleri aracılığıyla.

Öte yandan Trumph halkın sadece yüzde 46,1' inin oyunu alarak 45. ABD başkanı seçildi. Rakibi Clinton yüzde 48,2 oy almasına rağmen, delege sayısında geriye düşünce başkan seçilemedi. Demek ki, demokrasilerde böylesi durumlar olabiliyormuş. Demokratik olgunluk, baştan konulan kurala göre hangi netice hâsıl olursa, onu kemal-i memnuniyetle kabul etmeyi zaruri kılıyor. Bu anlamda 16 Nisan halkoylamasının sonuçları tartışılamaz.

Peki bu sonuçlar ile halk ne demek istedi, sonuçları nasıl okumak gerekir…

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, geçmişe kader nokta-i nazarı ile bakmak inanan herkesin şiarıdır. O zaman bu soruyu şöyle sormakta hiçbir beis olmamalıdır; "Kader neden bu sonuca müsaade etti, daha yüksek oranda bir evet çıkmasına neden hükmetmedi ?”

Benim millet eliyle verilen ilahi mesajı okumam şu şekildedir;

1. Halkoylamasının sonuçları belli olduğu andan itibaren, aylardır hatta belki yıllardır toplumda biriken stresin azaldığını, kaybeden hayır cephesinin sonuçtan memnun olduğunu hayretle müşahede ettim. Hayır cephesinin en büyük korkusu, yüksek oranda bir evet çıkması halinde, yeni sistemde kendilerine yer olmayacağına, asla bu sistemle iktidar olma ihtimallerinin bulunmayacağına olan inançları idi. Hayır oylarının bu denli yüksek çıkması, hayır cephesini umutlandırdı ve hatta hayır dedikleri başkanlık sistemini sevmeye ve benimsemeye başladılar. Bundan sonra, hayırcıların da, en az evetciler kadar bu sistemi benimseyecekleri bir döneme girdik. Bu da yeni sistemin herkes tarafından kabullenilmesi sürecini hızlandıracak, gerginlikleri azaltacaktır. Aksi takdirde, direncin hem niteliği, hem de niceliği şiddetli olabilirdi. Toplumun geri kalan kısmını sisteme adapte etmekte zorlanabilir, enerjimizi bu iş için harcayabilirdik. Değişimi yönetmek şimdi daha kolay olacak.

2. Başkanlık sistemi uygulamalarının olduğu ülkelerde, sistemin tabiatı gereği iki temel eğilim ve iki ana akımın siyaset sahnesinde yer aldığı görülmektedir. Nasıl ABD' de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler varsa, Türkiye' de bundan sonra iki ana akım üzerinden siyasetin yeniden yapılacağına şahit olacağız. Birinci akım "Evet” partisi, ikinci akım ise "Hayır” partisi olacaktır. Birbirine yakın siyasi eğilimler, aynı çatı altında birleşeceklerdir. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde bunu göreceğiz. Referandum sonuçları, bu iki ana akım arasında rekabet ortamının olduğunu ortaya koyarak, siyasette tekelleşmenin meydana getirebileceği sıkıntıları da bertaraf etmiş gözüküyor. Yani millet diyor ki, kimse kendisini vazgeçilmez sanmasın, kimsenin oyları cepte falan değil, çalışan, hizmet eden, proje üreten, halka yakın olan kazanır. Bu durumda muhalefetin oyundan düşmesine gerek yok, iktidar gibi muhalefet de çalışmak zorunda..

3. AK Parti, referandum sonuçlarını en hassas ve titizlikle incelemesi, analiz etmesi gereken partidir. Mesaj şudur; daha fazla çalışın, sadece kalkınma ile olmaz adaleti ihmal etmeyin, başta Fetö olmak üzere terör örgütleri ile etkin bir şekilde mücadele edin ama asla kurunun yanında yaşın yanmasına izin vermeyin, kılı kırk yarın, fetö' yü bahane ederek, önüne gelene fetöcü yaftası yapıştırıp, kendi siyasi ya da ticari rakiplerini ekarte etmeye çalışan hainleri görün ve asla onlara prim vermeyin. Hem devleti, hem de partiyi yeniden yapılandırın. Parti içine çöreklenmiş, partinin ve kurucu liderinin değerlerini anlamayan, benimsemeyen AKP'lilerle yolunuza devam etmeyin. Şimdiye kadar Erdoğan çalıştı, herkes semeresinden istifade etti, milletvekili oldu, bakan oldu, başbakan oldu, belediye başkanı oldu hatta cumhurbaşkanı oldu. Ama o dönem sona erdi, artık herkes çalışacak, partiye değer katacak. Ceketimi koysam seçtiririm dönemi kapandı. Halkın bu manada partiye verdiği prim ve kredi bitti. Aday seçiminde daha dikkatli olun ve halkın istediği adaylarla yola devam edin.

4. Üçüncü maddedeki ana hususlara dikkat ederseniz ve önümüzdeki iki yılı iyi değerlendirirseniz, birinci ve ikinci maddelerdeki avantajların da kolaylaştırıcı etkisi ile Cumhurbaşkanlığı seçimini yüksek bir oy oranı ile kazanabilirsiniz.

Sonuçların bu minval üzerine olması, toplumdaki gerginliği ve stresi aldığı gibi, başta ekonomi olmak üzere birçok alanda bahar havası estirecek gibi görünüyor. İsteseniz bu ayarı yapamazdınız. Allah bu milleti seviyor, merhamet ediyor ve işlerini kolaylaştırıyor. Çünkü bu necip milleti muhteşem bir geleceğe hazırlıyor… Anahtar kelimeler; sabır, metanet ve gayret…


Yazarın Diğer Yazıları