AYASOFYA FETHİN SEMBOLÜDÜR VE DERHAL CAMİ OLARAK İBADETE AÇILMALDIR

Ayasofya Camiinin hüviyet-i aslisine rücu ettirilmesi için bir sivil toplum örgütümüz tarafından Anayasa Mahkemesine açılan dava, ne yazık ki milletimizin kemal-i hahişle yapmış olduğu beklentiye nazaran, reddedilmiştir. Ret gerekçesinin, dava açan derneğin ehliyetsizliğine bina edilmiş olması tek tesellimizdir. Ümit ediyoruz ki, ehliyet sahibi her kim ise ya da hangi müessese ise tekrar dava açar da, bu milletin yüz karası olan bu cürüm mahkeme kararıyla sona erer.

Ayasofya Harap Haldeydi, Fatih Tarafından Yeniden İnşa Edildi…

Ayasofya Camisi, MS 532-537 arasında beş sene zarfında inşa edilmiş, Bizans mimarisinin şah eserlerinden birisidir. İstanbul'un, 1453 senesinde fethine kadar, 915 sene, 5 ay 5 gün kilise olarak kullanıldıktan sonra, Fatih tarafından fethin sembolü olarak camiye çevrilmiştir.

Fatih sultan Mehmet Han, Ayasofya'ya girdiğinde bu muhteşem yapının harap vaziyette olduğunu göründe derhal tamir edilmesine ve camiye tebdil edilmesine hükmetmiştir. Yani Ayasofya'ya yeniden hayat veren Osmanlı olmuştur. Fatih'in Ayasofya'ya girdikten sonra, şükür secdesine vardığı ve ondan sonra da iki rekât namaz kıldığı ve ilk ezanın da işte o sırada okunduğu tarihi bir vakıadır. Ayasofya katedrali işte bu tarihi andan itibaren cami haline gelerek büsbütün harap olmaktan kurtulmuştur.

Ayasofya Fethin Sembolüdür

Ayasofya'nın Camiye tebdil edilmesi sadece bir idari karar ile olmamıştır. Bunda şüphesiz Peygamber efendimizin "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” şeklindeki müjdesinin de hissesi vardır. Bu ilahi mesaj ile Ayasofya gibi, Ortodoksluğun sembolü haline gelmiş bir mabedin, İslam'ın sembolü haline dönüştürülmesi de kastedilmiştir.

İslam hukukunda iki tür fetih vardır: Sulh yoluyla yapılan fetihler ve cihat ile yapılan fetihler. Sulh yoluyla yapılan fetihlerde halkın mabetlerine dokunulmaz, ancak kuvvet kullanılarak, cihat edilerek yapılan fetihlerde, şehrin en büyük mabedinin camiye dönüştürülmesi ve Fetih Mescidi olarak kullanılması "Kılıç Hakkı”nın bir gereğidir. Ayasofya'nın camiye tebdili, Osmanlı'nın yaptığı, çağ kapatıp çağ açan bu müthiş fethinin kılıç hakkıdır ve fethin sembolüdür.

Fatih'in Laneti Halen Üzerimizdedir…

Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesinden sonra, Molla Hüsrev tarafından kaleme alınan ve uzunluğu 70 metreyi bulan Vakıfnamesinde; bu vakıfları eksiltmek, bozmak, tağyir etmek, tamamen ya da kısmen ortadan kaldırmak, fonksiyonlarını değiştirmek men edilmiştir. Bu amaçla kanun, ferman, karar ya da tomar çıkarmak yasaklanmıştır. Fatih Vakıfnamesinin son kısmında bu cürümleri işleyenler için "Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti üzerine olsun"şeklinde lanetlemiştir.

1934 senesinde, bu vakıfnameye rağmen, Ayasofya Camiini müzeye çeviren irade ve bu karara ses çıkarmayarak inkıyat eden milletimiz ne yazık ki halen Fatih Sultan Mehmet Han'ın lanetine muhataptır.

Müzeye Çeviren Bakanlar Kurulu Kararı Geçersizdir

1934 senesinde, Ayasofya Camiini müzeye çeviren Bakanlar Kurulu kararı resmi gazetede yayınlanmamıştır. Bu yüzden hukuken de batıldır, geçersizdir. Mahut kararnamenin, fethin sembolü olan Ayasofya Camiini müzeye çevirme gerekçeleri ise tamamen traji komiktir. Bu gerekçeleri milletimizin bilmesi gerekir: Şark milletlerine memnuniyet meydana getirmek, caminin bakımını yapacak kaynaklara sahip olmamak… ve Balkan Paktı hatırına komşumuz Yunanistan ile iyi ilişkiler içinde olmak… Allah aşkına bunlar nasıl gerekçelerdir. Buna bizim lisanımızda özrü kabahatinden beter denilmez mi?... Bu gerekçelerle Müzeye çevrilen Aya Sofya Camii, 1 Şubat 1935 tarihinde resmen müze olarak küşad edilmiştir.

İşgal Döneminde Bile Cami Olarak Kullanılan Ayasofya Hangi Pazarlığın Sonucu Kapatılmıştır?

İstanbul'un işgal senelerinde bile1 İngilizlerce kapatılmamış olan ve ibadete açık olan Ayasofya Camiimizin, sulh döneminde hangi sözde makul gerekçeler tahtında ibadete kapatıldığının bu millete izah edilmesi gerekir. Yoksa milletimiz nezdinde, Yunanistan ile yapılan bir kısım gizli pazarlıklar sonucu kapatıldığına dair soru işaretleri olması kaçınılmazdır.

Ayasofya İstanbul'un tapusudur, İslam'ın simgesidir. Ancak Ayasofya 84 senedir, öksüzdür, yetimdir… İslam'ın sembollerinden olan Ayasofya bize Fatih'in ve peygamber Efendimizin emanetidir. Yıldız Sarayı'nın müzeye çevrilmiş olması ile Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi kabil-i kıyas olamaz. Yıldız saltanatın simgesidir, ancak Ayasofya İslam'ın simgesidir.

Milletimizin haklı beklenti ve arzularının dikkate alınarak, idari bir tasarrufla, kanun yoluyla veya mahkeme kararı ile, her ne suretle kısa zamanda kabil-i tatbik olacaksa o surette acilen, amasız, fakatsız, fütursuz bir şekilde Ayasofya Camimizin ibadete açılması, ülkemiz üzerinde emelleri bulunan emperyalist batılılara verilecek en güzel cevap olacaktır. Aksi takdirde milletimiz, bu işin altında başka maksatlar arayacaktır. Bu arayış ise milli birlik ve bütünlüğe en fazla ihtiyacımız olan böylesi bir dönemde ayrışmaların sebebini teşkil edebilecektir. Buna fırsat vermemek, toplumun tüm kesimlerinin ortak hedefi ve ideali olmalıdır.

 

1- Binbaşı Tevfik Bey, işgalcilerin Ayasofya Camii'ne girmeye teşebbüs etmeleri halinde ateş açacağını, durdurmaya muvaffak olamadığı takdirde, Cami'yi, dört bir köşesine yerleştirdikleri patlayıcılarla havaya uçuracağını söylemiştir. Kaynak. Ilhan Akçay, Ayasofya Camii, Ankara 1968, sayfa 60-68

1


Yazarın Diğer Yazıları