BAKÜ GEZİ NOTLARI – 3 –

ŞOKE OLDUĞUM AN…

 

Nereye gidersem gideyim mutlaka taksicilerle sohbet ederim. Taksiciler ülkenin aynasıdır. Çok sayıda insanla temas halinde olduklarından, her şeyden de haberdardırlar. İlk bindiğim taksilerden birinde yine gençten bir Azeri kardeşimiz ile başladık sohbete, ekonomik durum, geçim derdi, bize karşı bakış açıları vs vs konuşurken çocuk demez mi " siz bizi Yunan harbinizde Ruslara sattınız ama yene de sizi çox sevirik”. Duyduklarıma inanamadım inanın. Bu mevzuyu Türkiye' de bırakınız avam, üniversite tahsili yapılmışlar, tarihçiler bile tam olarak bilmezler. Türkiye' de yüz üniversite mezununa sorsanız bu konuda size belki bir kişiden cevap gelir, yani bu mevzuyu bizim tarih kitapları yazmaz. Tarihe meraklı bir insan olarak ben bu konuyu detaylı biliyordum ama Azerbaycan' da bir taksi şoförü gencin bunu bilmesi beni şoke etti, hayretler içerisinde bıraktı. Çocuğa dedim; "ne dedin sen, bir daha söyle bakayım”… çocuk tekrarladı cümlesini… İnanın tüylerim diken diken oldu. Çocuk detaylara çok vakıf değildi, bir yerlerden duymuş olmalı idi. Başladım kendisine bu hadiseyi anlatmaya, Yunan harbinde Ruslardan yardım görme efsanesinin bir galat olduğunu, Enver Paşa' nın amcası olacak Halil paşa isimli zavallının bu işteki rolünü, yine Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Paşa'nın Gence'deki mücadelesini, Dr. Rıza Nur'un Moskova anlaşması detaylarını, Yeşil Ordu projesini, Nuri Conker'i, Osman Kocaoğlu'nu vs vs. tüm detayı ile anlattım. Kendilerinden o zaman yapılan hatalar için özür diledim. Ama bu gencin, bu konuyu kulaktan duyma da olsa biliyor olması beni dehşete düşürdü…

Başka bir taksici inşaat mühendisi imiş, ama Azeri okullarından mezun yerli inşaat mühendislerine düşük maaş verdiklerini, en fazla 400 manat yani 800 TL maaş ödediklerini, o yüzden taksi şoförlüğü yaptığını anlatıp, biraz dert yandı. Bir başka şoför ise aslında ressam olduğunu, ama resim alan kimse olmadığını, alsalar bile az para ödediklerini anlatıp, bu yüzden taksicilik yaptığımı söyledi.

Başka bir taksici ile konumuz daha derindi. Aslında genelde sohbet konuları hep Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, Türkiye'de yaşanan referandum süreci, Avrupalıların bu agresif hareketlerinin nedeni ve Ermeni meselesi çerçevesinde dönüp dolaşıyordu. Bir ara sohbet konusu Şiilik meselesine geldi, adam Şii olduğunu, ama bunun bir önemi olmadığını, kendisini Şii olan İran'dan (fars diyorlar hep) ziyade Sünni olan Türkiye' ye daha yakın hissettiğini, bu Şiilik-Sünnilik meselesinin Siyonist oyunu olduğunu söyledi ve kendisinin de namaz kıldığını, peygamberimize olan muhabbetini vs anlatıp, torpidodan bir mendile sarılı olan küçük, oval formdaki bir taş parçasını bana gösterip; "Aga sizden tek fargımız bu daş işte, biz secdede bu daşa başımızı goyuruk o qadar…” dedi, Yani Şiilerde alnın secdede toprağa temas etmesi gerekiyor, bu avuç içi büyüklüğündeki taş bunu sağlıyor hepsi o kadar… Çok beğendim ve etkilendim işin açığı.. mezhep birliğine rağmen, İran yerine bin defa Türkiye' yi tercih eden bu samimi insanlar beni hem mutlu etti, hem de çok umutlandırdı.

Taksicilerden bila istisna edindiğim ortak intibalar;

• Azerilerin dünyada tek dostu Türkiye'dir, 

• İki devlet tek millet olmamız yetmez, tek devlet de olmalıyız. Burada bir halkoylaması yapılsa yüzde doksandan fazla Türkiye ile birleşme kararı çıkar,

• Recep Tayyip Erdoğan asrın lideridir, sadece sizin değil bizim de bu coğrafyada varlığımızın teminatıdır,

• Türkiye olmasa bizi burada Ruslar, Farslar, İngilizler ve Ermeniler durdurmazlar.

 


Yazarın Diğer Yazıları