SİHİRLİ DÜNYA SİNEMA!

Efendim! Sinemanın doğum günü 1 Şubat olmasına rağmen, Türk sinemasının başlangıç tarihi 14 Kasım 1914 olarak kabul edilir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’na girdiği ilk günlerde Ayestefanos’taki (Yeşilköy) Rus Anıtı yıkılırken, yedek subay Fuat Uzkınay tarafından görüntülenen “Ayestefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı tarihi belgesel ilk Türk filmi olarak kabul edilir.

Türk sinemasında en fazla film 1914-1973 yılları arasında üretilir, bu dönemde tam 3359 film çekilir. Filmler dönemlere uygun olarak ya tiyatro eserleri ve romanların uyarlamaları ya da yabancı filmlerin Türkçe versiyonu olarak piyasaya çıkar.

Türk halkının sinema perdesine ilgisinin artmasıyla da film çekimleri gün geçtikçe artar. Cumhuriyetin ilanı ve sinema tekniklerinin gelişmesiyle Türk sinemasının “Yeşilçam Dönemi” başlar. 1960 sonrası Yeşilçam’da çekilen film sayısı her geçen yıl hızla artar.

Ancak 1970’li yıllarda televizyonun ortaya çıkmasından sonra sinema sektörü seyirci bulmakta güçlük çeker. Cumhuriyet ile atağa geçen, ancak 1980’lerde çöküş dönemine giren Türk sineması, 1990’larda yeniden yükselişe geçer. 1990’lara doğru çekilen film sayısı ise maliyetlerin yüksekliği nedeniyle giderek düşer.

1996’da gösterime giren “Eşkıya”nın 2,5 milyon kişilik hasılata ulaşmasıyla Türk sineması için umut doğar. Bu rakam, o dönem için büyük bir izleyici rekorudur. Ardından seyirci birçok sinema filmini peş peşe görme fırsatı bulur.

Yerli yapımlar, Amerikan filmlerinin neredeyse tümüne hâkim olan pazar payını 2000’li yıllardan itibaren düşürmeye başlar. Bu tırmanış, ilk yıllarda seyirci sayısına çok fazla yansımaz. TUİK’in verilerine göre, 2001 yılı hariç, 1997’den 2003 yılına kadar yerli yapımlara 2,5 milyon civarında seyirci ilgi gösterir. Türk filmleri için asıl dönüm noktası 2004 yılı olur.

2005’te gösterime giren 27 yerli yapımı toplam 6 milyon 795 bin kişi izlerken, Türk sineması 2006’da rekor yılını yaşar. Gösterilen 33 yerli filme 10 milyon 838 bin kişi talep gösterir. Son birkaç yıldır Türk sineması gösterime giren yabancı filmlerle yarışır hale gelir, hatta onları geçer.

Bu nedenle Türk halkı “kendi sinemasını en fazla izleyen halk” olur.

Acaba Lumieres kardeşler, 1895 yılının 1 Şubat’ında sinema makinesini icat ettiklerinde, bu buluşlarının tüm dünyayı sarsıp etkisini hiç kaybetmeyen bir sektöre dönüşeceğini düşünmüşler miydi? Bu sorunun cevabı bilinmiyor tabi ki…

Ancak dünyada görünen o ki, sinema kitleleri etkilemeye başladığı günden bu yana hem eğlencenin, hem bilginin hem de ideolojilerin sunulduğu ciddi bir araç haline dönüştü. Sinema, insanların günlük yaşamdan kopmak, eğlenmek veya hoş vakit geçirmek için sık sık gittiği eğlence araçlarından biri haline geldi.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları