RUSYA – UKRAYNA BAĞLAMINDA KÜRESEL OYUNLAR

Yaşadığımız dünyada küresel güç odakları olarak adlandırabileceğimiz çeteler var. Bu çeteler tüm dünyayı kendilerine ait bir şirket olarak görüyorlar. Ülkeleri de bu şirketin şubeleri olarak algılıyorlar. Bu nedenle de tüm ülkelerin devlet başkanlarının bu şirketin genel müdürü gibi davranmalarını istiyorlar. Hangi devlet başkanı bu beklentilerine cevap verir, onların talimatlarına noksansız uyarsa onları destekliyor hangi devlet başkanı bu beklentilere karşı muhalif tavır takınırsa o devlet başkanına ellerinde bulundurdukları terör, ekonomi, darbe, medya gibi güçler vasıtasıyla saldırarak alaşağı etmeye çalışıyorlar. Ukrayna'da da her şey aslında Soros vakıflarının finanse ettiği "Turuncu Devrim”le başladı.

Günümüz küreselci aklı dünyada özgürlük, barış, daha çok hürriyet, refah kavramları üzerinden toplumları hareketlendiriyor. Bu hareketlenmenin neticesinde sokaklara dökülmeye hazır konuma gelmiş olan toplumların önüne genç, tecrübesiz, siyasi deneyimi olmayan, tarih bilgisi bulunmayan, toplumsal kazanımlara, değerlere yabancı insanları rol model olarak çıkartıyor. Macron, Jastin Tredaue, Zelenski gibi. Çünkü bu insanlar eliyle dünya siyasetini dilediği gibi manipüle edebiliyor, dilediği gibi yönlendirme imkânı buluyor. Yine aynı sebepten dolayı deneyimli, önder nitelikli, karizmatik liderlerden de nefret ediyorlar. Bu tarz liderleri genelde kararlı ve stratejik siyasi zekâlarından dolayı taviz vermeden takip ettikleri siyasetlerinden dolayı her zaman diktatör tanımlamalarıyla yıpratmaya, düşürmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla onlar W. Putin'siz bir Rusya, Şe Ping'siz bir Çin ve Erdoğan'sız bir Türkiye arzuluyorlar.

Aslında Rusya Çeçenlerin direnişine karşı Çeçenistan'da bundan çok daha ağır ve kanlı bir müdahalede bulunmuş, Grozni'de adeta katliam yapmıştı. Ancak tüm bunlar olurken Batı'nın kılı bile oynamadı. Çünkü onlar Müslümandılar.

Günümüzde sosyal medya platformlarının yazılımını yapanlar, bu platformlar ile sanal bir âlem inşa edenler, gençlerimize belli şartlar karşılığında internet, oyun konsolları, cep telefonları pazarlıyorlar. Amaçları hiçbir deneyimi, tecrübesi olmayan bir nesli kendi aile, sosyal ortam ve değerlerinden uzaklaştırarak kendi tasarladıkları şekilde yönlendirmek. Son zamanlarda "Z Kuşağı” olarak tanımlanan genç kitle üzerinden ülkelerin siyasetini kontrol altına almak istiyorlar. Bu amaçlarına ulaşmak için en çok kullandıkları kavramlarda özgürlük, hürriyet, daha kolay elde edilebilecek kazanç, yolsuzluk, diktatörlük oluyor. Batı ne zaman bir ülkeye demokrasi ve özgürlük götürmüşse o ülke yerle yeksan olmuştur. Bunun en güzel örneği Irak, Suriye, Mısır, Libya'dır. "Bağdü Harbül Basra” diye bir kavram vardır medeniyetimizde. Gariban bir adam Bağdat'a yolu düşer. Kapı kapı dolaşıp yardım ister. Ancak kimse yardım etmez. Bunun üzerine cebindeki son kuruşla gider bir parça et alır. Ancak eti pişirecek ateş bulamaz. Kimse de ateş vermez. Bunun üzerine etini pişirecek ateşi dua ile Allah'tan diler ve Bağdat halkını şikâyet eder. Bunun üzerine Moğol istilası gerçekleşir ve Bağdat'ın her yeri yanar, yıkılır. Gariban adam, "Bağdat harap olduktan sonra benim etimin piştiğinin ne kıymeti var.” Der.

Bir Afrikalı Reis, "Beyaz adam bizim ülkemize geldiğinde onların elinde sadece bir İncil vardı. Bizimse uçsuz bucaksız zengin topraklarımız. Şimdi ise bizim elimizde İncil onların elindeyse bizim verimli topraklarımız var.” Der. Tüm bu tecrübeler biz göstermektedir ki nerede yapay, sıradışı istikrarsızlık yaşanıyorsa orada küreselci aklın senaryo haline getirdiği bir oyun sahnelenmeye başlanmış demektir.

Bu güne kadar küreselciler her nerede bir ayaklanma düzenlemişlerse o ülke harap oldu. Irak, Mısır, Suriye bunun en çarpıcı örnekleridir. Bu planı gerek Gezi Eylemlerinde gerekse 15 Temmuz Darbe Girişiminde bizim ülkemizde de denediler. Diğer tüm ülkelerde başarıya ulaşan planları sadece Türkiye'de amacına ulaşamadı.

Gençlerimiz sanal bir âlemin kazandırdığı değerler ve konfor alanında değerlendirmeler yapıyor ve hiçbir yaşanmışlığa dayanmayan bilgi birikimi üzerinden dünyayı yorumlamaya çalışıyor. Buy yorumları yaparken en önemli ölçü birimleri de kendilerine alışkanlık haline getirtilmiş olan sanal ortamın konforu oluyor. Nihayetinde tüm bu çabalarının neticesinde bizim gibi geçmişin tecrübesini taşıyan insanların en büyük sorunu gençlere tecrübelerini aktarmakta zorlanmalarıdır. Dolayısıyla küresel stratejilerin gençler üzerinden yol almaya çalıştığı bu günlerde mutlaka eğitim anlayışımızı da yeniden gözden geçirmeye şiddetle ihtiyaç var.


Yazarın Diğer Yazıları