Esnaf ve Zenaatkârların Örgütlenmesi

Özellikle temel gıda maddesi olan ekmeğin cinsleri ve standardı devletin de önemle üzerinde durduğu bir husustu. Savaş ve kıtlık hallerinde francala gibi lüks sayılan türlerin imaline izin verilmezken, bu yasağı çiğneyenler olurdu. Bunlar da lonca mensupları tarafından belirlenirse cezalandırılırdı. Ayrıca kalitesiz ya da eksik tartılı ekmek çıkartan fırınlar hakkında da meslekten çıkartmaya varan cezalar uygulanmıştır. Yalnızca üretilen malda değil, hizmetlerde de kaliteye önem verilmiş, aksi durumların önlenmesine çalışılmıştır. Örneğin 1653 'te yıkanmak üzere verilen çamaşır ve elbiselerin iyi yıkanmadıkları, yıpratıldıkları gibi şikayetler üzerine çamaşırcılar kethüdası Divan-ı Hümayun'a başvurarak ehil olmayanların bu işi yapmalarının önlenmesi için daha önce verilen buyruğun yinelenmesini talep etmişti. En sık rastlanan olaylar ise narhın ihlaliydi. Bu tek fiyatlı bir malı belirlenenin üstünde satmak yanında kalitesine göre farklı fiyatları olan mallardan, kalitesizini kaliteli mal fiyatıyla pazarlamaya çalışmak biçiminde de ortaya çıkıyordu. Ayrıca tartıda yapılan hilelerle de narh ihlal ediliyordu. Bu türden olayları çarşı, pazar denetimi yoluyla önlemek devletin de önem verdiği bir husus olmakla birlikte haksız rekabet açısından loncaları da ilgilendiriyor, kethüdalar bu gibi durumlarda mensuplarını ayrıca cezalandırıyordu. Loncaların dışarıdan aldıkları yarı mamul ya da ham maddelerin dağıtımı sırasında eşitlik kuralına uyulmaması, gizlice tekel oluşturma çabaları da iç denetim yoluyla önlenmeye çalışılmıştır. Örneğin 1787'de İngiltere ve İsveç'ten ithal edilen kristal eşya Galata'da Yako ve ortaklarınca şişeciler kethüdasının haberi olmaksızın toptan satın alınmıştı. Durumun öğrenilmesi üzerine mallara el konulmuş, suçlular da bir daha "hilaf-ı nizam" hareket etmeyeceklerine söz vermişlerdi. İnce zenaatlarde patent hakkı da loncaların önem verdiği bir husustu. Öyle ki bazı ustaların imal ettiği eşyaya özel fiyat verilir ve başkalarınca taklit edilmesi ceza sebebi olurdu. Örneğin 1640 tarihli narh defterinde İstanbul'da divit imal eden Kumkumcuzade İbrahim ve Üstad Mehmed'in, bakırcı Üstad İsa'nın, mühürcü Müezzin Mehmed Çelebi, Abbadi Abdullah ve Üstad Mahmud'un, saatçi Kasbar, Petro, Bünyamin, Adem ve Kiryo ustaların işleri için özel fiyatlar tespit edilmişti. Lonca mensupları da lonca yöneticilerini denetler, uygunsuz davrananların cezalandırılmasını talep edebilirdi. Şeriye sicillerinde görevini kötüye kullanan, esnaf arasında ayrım yapan, gelen ham maddeyi bir grup esnafa peşkeş çeken kethüdalarla ilgili hayli kayıt vardır. Alt kademedeki görevlilerin yolsuz davranışları ise kethüda tarafından cezalandırılırdı. Loncalar arası denetim de özellikle uğraş alanları birbirine yakın loncalar bakımından önem taşıyordu. İmalat ve satış gibi birbirini tamamlayan alanlarda faaliyet gösteren loncalar aralarında anlaşmalar yaparak birbirlerini desteklerlerdi. Bunu uyulmaması durumunda şikayette bulunulabilir, anlaşmanın bozulması yoluna gidilebilirdi. Belirli esnafa tanınmış satış hakkının başka bir esnaf tarafından kullanılması da şikayet konusuydu. Örneğin yaş meyve ve sebze yalnızca manav dükkanlarında satılması gerekirken, 1722'deki bir başvuruda bakkal, helvacı, kadayıfçı gibi esnafın dükkanları önüne tezgah açarak sebze ve meyve sattıkları, bunun önlenmesi istenmiştir.  
DEVLET DENETİMİ
Narh ve İhtisab Narh bir mal ya da hizmet için devlet tarafından kararlaştırılan en yüksek fiyattır. İhtisab ise narha uyulup uyulmadığının, malların kalitesinin, ölçü ve tartıların gene devlet eliyle denetlenmesidir. Osmanlılardan önceki İslam toplumlarında narhın yararı ve hukukiliği hayli tartışılmıştır. Genel eğilim İslam hukukunda alım-satımın iki tarafın rızasına dayalı olduğu, buna dışarıdan müdahalenin hukuka aykırı olacağı yolundadır. Bazı hukukçular ise narha olağanüstü durumlarda geçici sürelerle izin verilebileceği görüşündedirler. Bunun yanında malların belirlenen kalitede üretiminin, ölçü ve tartı aletlerinin doğruluğunun, alış-verişte düşük ayarlı paranın kullanılmasını önlemenin yolu olarak ihtisab eskiden beri İslam toplumlarında geniş uygulama alanı bulunmuştur. 

Yazarın Diğer Yazıları