Esnaf ve Zenaatkârların Örgütlenmesi

Bu çarşının kapıcılarına ve temizlikçilerine ilişkin olarak Yeni Cami Vaktiyesinde yer verilmiş bulunan kurallar ilginçtir: "Çarşının kapıcılığını dindarlıkta, doğrulukta ve koruyuculukta herkese örnek iki kişi yapacak; bunlar nöbetle çarşı kapılarını akşam kapayıp sabah namazı vaktinde açacaklar. Gerek esnaftan gerekse müşterilerden hiç kimsenin az ya da çok bir nesnesinin zayi olmaması için gereken titizliği gösterecekler.Dürüst ve doğru bir kişi de çarşıya açılan kale kapısını açıp kapayacak.Ayağına çabuk ve çok güvenilir başka altı görevliden ikisi çarşıyı süpürüp temizleyecekler. Dördü de nöbetleşe çarşının helâlarını her zaman temiz tutacaklar. Bir kişi de süprüntüleri toplayıp çöplüğe dökecek." Mısır Çarşısının vakıf koşullarına uygun işleyiş düzeni ve arasta özelliği zamanla bozularak her çeşit mal ve eşyanın pazarlandığı bir çarşıya dönüşmesinin yanında iç ve dış mimari özellikleri de bozulmuş, doğal olarak eski esnaf gelenekleri de tamamen terk edilmiştir. 

 

18. Yüzyıl'da İstanbul'un yazarı İncicyan, Mısır Çarşısı için şunları yazmaktadır: "Bu çarşıda Hindistan'dan ve Mısır'dan getirilen baharat, boya ve bunlara benzer şeyler satılır. Sultan 

(IV) Mehmed'in validesi (Turhan Sultan) tarafindan yaptırılan bu çarşının altı kapısı vardır. 1689'da çıkan yangında bu çarşının hemen hemen bütün ahşap dükkânları yanmış ve on Mısır hazinesi kıymetinde eşya mahvolmuştur." 

 

Taht şehirleri olan İstanbul, Edirne ve Bursa dışındaki kentlerde de özgün mimarileri ve gelenekleriyle dikkate değer arastatar vardı. Sokullu  Mehmed Paşa'nın (öl.1579) Mimar Sinan'a yaptırttığı Lüleburgaz  Arastası aynı yerdeki külliyenin bir öğesiydi. Üstü açık arastaların en güzeli olan burası, çarşı işleviyle günümüze değin korunmuştur. Ortada görkemli bir dua kubbesi vardır. Yine, Sokollu'nun, ölen oğlu Kurt Kasım Paşa için Havsa'da yaptırttığı külliyede de açık bir arasta bulunuyordu. Sonradan yıkılan bu arastanın dört ayak ve kemer üstünde yükselen dua kubbesi günümüze ulaşmıştır.Sokollu Mehmed Paşa'nın yaptırttığı üçüncü büyük arasta Payas'taki Selim-i Sani Külliyesinin bir öğesidir. Payas kalesinin karşısındaki bu arastanın iç sokağı kemerler ve beşik tonazla örtülüdür. Doğal olarak burada da bir dua kubbesi vardır. 

 

Osmanlı Avrupasındaki arastaların en büyüklerinden biri Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Külliyesi kapsamındadır. Buraya kapalıçarşı da denilmektedir. 16. yy ortalarına doğru Bosna Valisi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmıştır.Saraybosna'nın bir Osmanlı kenti olarak gelişip şenlenmesinde büyük hizmeti olan Hüsrev Bey, arastadaki 72 dükkânla bir mutaf karhanesinin gelirlerini külliyesinin hizmetlerine vakfetmiştir. Bitişiğinde de Taşlı Han vardır. 

 

Lala Mustafa Paşa'nın 1584'te Ilgın'da, Öküz Mehmed Paşa'nın l6l6'da Ulukışla'da, Kara Mustafa Paşa'nın l670'te İncesu'da yaptırttıkları külliyelerin arasta planlı çarşıları da tipinin en gelişmiş örnekleridir. Evliya Çelebi, Kanuni Sultan Süleyman'ın (1520-1566) şehzadeliğinde kuyumculuk öğrendiğini, padişah olunca da bu zenaat sahiplerini kalkındırma amacıyla bunlara, İstanbul'da Sakaçeşmesi'ni, karşısına, bağlı bahçeli bir cami ile hamam, ayrıca "müteaddit hücreli, uzun divanhane gibi ortayollu, iki tarafı kuyumcu kalfalarının işleyeceği hücrelerle araste bir kargirhane (arasta) bina ettirdiğini " yazmaktadır. 

 

HANLAR 

 

Osmanlı ticaret yaşamındaki önemi tartışmasız olan hanların zenaatlerle olan ilgisi, bedesten ve arastalar düzeyinde olmamıştır. Daha yaygın işleviyle birer konaklama yapısı olan hanların büyüklerine sultan hani, kervansaray deniliyordu. Büyük kentlerde ise, bunlardan ayrı olarak bir yandan konaklamaya diğer yandan ticaret ve depolama işlerine hizmet eden hanların yanında belirli zenaatlerin ya da ticaretle uğraşan esnaf kesimlerinin yerleştikleri hanlar vardı. Bunlar, plan benzerlikleri olsa da işlevleri ve iç düzenleriyle yol ve konaklama hanlarından farklı yapılardı. çoğunca da işlevlerine göre -örneğin kürkçüler hanı, iplikçiler hanı, koza hani vb.- adlar alırlardı. Genellikle dörtgen planlı ve iç avlulu olan bu hanların alt ve üst kat hücrelerine "oda" denir; her han oda sayısı kadar da mahzen (depo) içerirdi. 


Yazarın Diğer Yazıları