FAHRİ KÂİNAT HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.) EFENDİMİZ -4-

ÜZERİNDE HİÇBİR KUL HAKKI YOKTUR

Hz. İbn-i Abbas (Radıyallahü Anh)'den nakil: Abdullah vefat edince melekler Allah'a dediler ki:

- Resulün öksüz kaldı yâ Rabbi. Allah buyurdu:

-Onun koruyucusu ve yardımcısı benim.

Câfer-i Sadık'tan soruyorlar:

-Allah Resûlü'nün, hem baba, hem anne tarafından yetim kalmasındaki hikmet nedir?

Cevap veriyor:

- Üzerinde kul hakkı diye hiçbir şey kalmaması için böyle oldu. İşte bu noktadaydı hikmet.

- Böyle atalarında olmayan bir ismi vermekten muradın ne?

- Muradım şu ki, O'nu yerde halk ve ulvîlikler âleminde Hak, pek çok övsün…

Zaten "Muhammed” övülmüş, sevilmiş ve güzelleştirilmiş kimse mânâsına…

Varlık nuru olan mukaddes yavru, göbeği kesilmiş ve hilkaten sün¬netli doğdu… Hz. Âdem, Şîd, İdris, Lût, Yusuf, Musa, Süleyman, Yahya ve Hûd gibi peygamberler de sünnetli olarak doğmuşlardı… Allah sevgilisinin sıtında da Nebîlik mührü vardı…

Gönlünce iç fezanın pınarından su şimdi, Çünkü: Nur, rahmet, kerem… Gökler dolusu şimdi. Dağların eteğine yıldızlar yuva kurdu, Titrer her bir zerrenin yaşı-kurusu şimdi!

O GECE MEYDANA GELEN HARİKALAR

İran'da, Kisrâların sarayından 12 burç… Birden -bire gürül gürül çöktü.

Ateşe tapanların bin yıldır yanan ocakları… Sönüverdi…

Taberiye gölü… Akılları kamaştırıcı bir sarsıntıyla yerin dibine geçti…

Semâve vadisi… Sanki içinde yüzlerce okyanus varmış gibi kaynayıp taştı ve sular altında kaldı.

Nûr-u cihanın dünyaya geldiği demde bütün bunlar… İlâhî tecelliye bakınız:

Kisrâların sarayında 12 burç mu çöktü? İşte bu on iki burç, on iki sultanı işaretliyor… Zira İslâm'ın karşısına dikilen Kisrâlar İmparatorluğu, on iki sultan daha verdikten sonra, iman okyanusu önünde eriyip gidecek ve Tevhîd bestesi Kisrâlar yurdunun semâsında gürül gürül çağlayacak…

Ve yine o demde Kabe'de bulunan putlar yüzüstü yerleri öptü… Dünya doğduna batıyadek damar damar bu tecellîden nasibini aldı…

Ve İranlıların kadısı müthiş bir rüya gördü:

Bir sürü azgın deve bir alay cins Arap atıyla beraber, Dicle suyunu geçip İran illerine dalmış…

Sözün kısası

Dünyaya varlığın mânâsı geldi; dünya yüzü öyle bir güldü, öyle bir feyiz ye bereketlere sahne oldu ki, Arap kabileleri hazinelerini doldurdular… İnsanlığın çehresi birden değişti, irfan pınarları bir ırmak gibi gönül tarlalarına aktı…

Can ve cihan sultânı yeşil ipekler içinde beşiğinde pırıl pırıl nurlar saçarken, gökteki melekler de hayran hayran, Allah'ın "Sevgilim!” diye şan ve şerefini övdüğü son nebinin cemâline bakmaktalar… Zira O'nun ayağının bir tozu, âlemin güneşinden daha iyidir… O'nun başı üzerinde, "Sen olmasa idin, gökleri yaratmazdım,” İltifat-ı İlâhîyesinden bir taç vardır… O'nun güzel yüzünün nurlarına âlemi ziyadar eden güneş imrenmektedir. Cihanı nûrlândıran ay, O'nun çehresinin parlaklığından bahsedicidir…

O'nun ayağının tozu padişahların tacını süsler. O'nun ağlayışı buluta iş buyur.


Yazarın Diğer Yazıları