BÂD-I SABÂ HAKKINDA

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Merhaba cânlar, bu yazıda topluma dayatılan "pandemi travması” üzerinden, sizlerle paylaşayım istedim sözcüklerimi. En akıllımızı bile depresif kılan, en teslimiyet sahiplerini bile çaresiz bırakan bir süreç bu. Ve unutturan, unutulmaması gerekli değerleri…

 

Yakın tarihe kadar "hüzün” en asil duygulardan biriydi. İçinde bıkkınlık, yorgunluk, yenilgi ve vaz geçiş barındırmazdı. Müsebbibi bir gizemli "felek” idi, vakit ise sabahın ilk ışıklarının dünyamızı aydınlattığı saatler idi. Bir de hafiften esinti vardı.

 

Rahmetli üstadımız, Cinuçen Tanrıkorur'un bestelerine aşina kulaklar iyi bilirler. Artık ud ya da ney gibi sazlara ilgi duyan kaldı mı bilmiyorum. Meşk etmekle âlem yapmak arasındaki farkı yitireli çok oldu. Melodi ve ritim temelli müzik ise maalesef yerini bambaşka bir kültüre terk etti. Sayın Tanrıkorur, Yahya Kemal gibi, Mahmud Hüdaî gibi değerlerin eserlerinden süzermiş bestelerini. Şimdi beste de yalan oldu, güfte de yalan oldu. Muhterem Adnan Kılıçaslan gibi hocalarımız derslerinde aktarmasa, Z neslinde esamesi okunmayacak.

 

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

Ne çalar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

 

Bezm-i aşk içre fuzûli nice âh eylemeyem

Ne temettu' bulunur neyde sedâdan gayrı.

 

Bu vesile ile Mehmed Fuzûlî'yi de yâd etmiş olalım. Sabah rüzgarını kapısını çalan dost olarak görmek ne zordur kim bilir! Rahmetli anneannem derdi: "El aman kuzum, rabbimiz dip köşede yatırıp, kapılara baktırmasın…”

 

Çoğunuzun farkettiği gibi sabah esintisi bahane dostlar. Birbirimizle muhabbet etmeyeli nice zaman oldu. Gönül kapılarımız ıssız oldu. Çocuklarımızın kalpleri savunmasız kaldı. Zihinlerimiz bulanık ve akıllarımız karışık son dönemde, çevremde hep duyuyorum: "Nerede o eski…” diye başlayan cümleleri.

 

Sevgilinin kokusunu getiren bâd-ı sabâdan beklentilerimizi kaybetmeyelim. Akıp giden zamanın bizi kendimize hapsetmesine izin vermeyelim. Yalnızlık paylaşılmıyor malumunuz, bâd-ı sabâ da epeydir esmiyor. Konyamızın meşhur "gedavet” esintisi bile unutulmak üzere. Soranlara, "bir semt adı” yanıtını veriyoruz, işin aslından habersiz.

 

Sözlerimi bitirirken; sizden ricam, yarın sabah kalkar kalkmaz bir şiir yazın, bir şarkı mırıldanın. Kimse okumasa da kimse duymasa da onun esintisi ulaşır yüreklere.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları