DÖRDÜNCÜ KUVVET

   Dünya basın özgürlüğü gününde;  küçük bir kalem olarak merhaba.

   Basın ; uzun yıllardır "dördüncü kuvvet” olarak reddedilmez şekilde hayatımızın gerçeğidir ve” ben ilgilenmiyorum” diyen insanımızın bile; sandığının aksine düşüncelerine yön veren bir etkiye sahiptir. 

     İnsan evladının mayasında öğrenme, ilgilenme, haber alma,alâka kurma isteği vardır.  Basın; haber toplama , yorumlama ve yayma müessesesi olarak bu isteğin dile gelmiş halidir. 

    Basın; bir aynadır ama hileli bir ayna… Her zaman doğruyu olduğu gibi göstermek yerine güzeli çirkin,  çirkini güzel,  zayıfı şişman, şişmanı zayıf,  haklıyı haksız, zalimi mazlum yapabilir. 

   Malcolm X ‘in” Eğer dikkat etmezseniz medya,  mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri çok sevmenize sebep olur” dediği bir gücü vardır.  Eğer böyle bir gücü olmasaydı adına "küçük bebek” dediği atom bombalarıyla Japonya'da 1 dakikada yüz binlerce insanı yok ediyor yüz binlercesinin de etkisini yıllarca çekeceği kalıcı hasarlar almasına sebep olan Amerika'nın barış adıyla girip Vietnam'da Afganistan'da,  Irak'ta,  Sudan'da halen Suriye'de kendi çıkarları için kan gölü'ne çevirip yakıp yıktıktan sonra” özgürlükler ülkesi” diye anılması mümkün olabilir miydi? 

    İnsanın öğrenmekle algısı değişir.  Gördüklerimiz ve duyduklarımızla inandıklarımız yeniden yapılanır. O yüzden doğru bir kaynaktan bir olayı tüm yönleriyle öğrenemezsen ; sana aktarılmış şeklini yani yoruma teslim olursun.  Bazen de bir görüntü fotoğraf seni öyle bir meşgul eder ki;  olayın arkasındaki suçluyu unutturur.  Bunun en bariz örneği;  1994'te Amerika'lı gazeteci Kevin Carter'in Sudan'da birleşmiş milletler kampının yakınlarında çektiği fotoğraftır.  Kampın 1 km dışına çıkan gazeteci yemek kampına ulaşmaya çalışan,  açlıktan ölmek üzere olan küçücük bir kız çocuğunun başında ölmesini bekleyen ak babayı korkutmamaya çalışarak,  ölümün en acıklı halini ölümsüzleştirir.  Bu fotoğraf;  gazeteciye en prestijli ödül olan” pulitzer”'i getirir ama basıldığı andan İtibaren herkes "neden o çocuğu orada bıraktığı,  çocuğa ne olduğu”  gibi sorgulamalar yapınca; gazeteci de ruhunu saran utançla intihar eder.  Hiç kimse Sudan'ın sırf petrol varlıklarına el koymak için ülkeyi açlığa sürükleyen,  iç savaşlarla darmadağın eden arkadaki kuvvetleri konuşmaz. Tıpkı Aylan bebeğin görüntüsü ile biraz kanayan merhametimizin” neden bu göçmenlere bir çözüm bulunmuyor” deyip, Suriye halkını dünyanın göçmeni eyleyen arkadaki güçleri konuşmadığımız gibi …

   Bonapart” ben üç gazeteden yüz bin süngüden daha çok korkarım” der.  Basının reddedilmez bu gücü evet özgür olmalıdır ama hakkın, hakikatin bir aynası ve kimsenin dinine kutsalına ırkına laf etmeyen bir özgürlük olarak.

   Danimarka; sınır tanımayan gazeteciler tarafından bu yıl basın özgürlüğü olan  üçüncü ülke seçilmiş. Bu basın özgürlüğü reel midir?. Dünyanın beşte birinin dini olan İslam'ın peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa(s.a.v)'in  kendi çirkinliklerini gözler önüne serecek şekilde karikatürize edilmesi özgürlük müdür?. Aksine kendi dayatmalarının en bariz örneğidir.

    Basın sadece haber vermek değildir. Yapılan haberle bazen kızdırarak ,bazen özendirerek insanlara yorumlarımız sunulmuştur. Bunun sorumluluğu ile her haberin hakikat tarafı ve ahlaki yapısı tek gerçeğimiz olarak insanlara ulaştırılmalıdır.

   GERÇEK ÖZGÜRLÜK HAKİKATİNDİR…                                         


Yazarın Diğer Yazıları