HAMADRAYADLAR

Yıllar boyu sizi izledim. Sıkıcılarınıza, eğlencelilerinize, gariplerinize ve kötülerinize rastladım. Burada yaşamaya da hala neşe ve eğlence ile devam ediyorum. Hatta bir gün hiç unutmuyorum bir aile gelmişti buraya piknik yapıyorlardı. 6 kişilik bir aileydi. Sanırım en küçük olan çocuk sürekli üzerime çıkıyordu. Büyük olansa bana resim çizmişti. Hala duruyor en görkemli yerde saklıyorum. Şimdi düşünüyorum da buraya nasıl geldiğimi. Daha birkaç yüzyıl önce yanımda Pan ve diğerleri dans ediyorlardı. Güzel günlerdi neyse geçmiş geçmişte kaldı değil mi. Biliyor musunuz biz Hamadrayadlar aa tabi ilk size bizi tanıtmak lazım. Ben bir Hamadrayadım biz ağaçların içinde yaşarız ve genel olarak hayatımızı orada geçiririz ve insanlara gözükmeyiz bizim ağacımızı kesmek bir Hamadrayad öldürmek demektir. Bu olay benim başıma iyi ki hiç gelmedi ama yeni nesil dünyada insanlar kendi küçük sevkleri uğrana bizi kesip bizde yaşayan kuşlar, sincaplar ve baykuşları evlerinden ediyorlar. Ama ben korunan bir Hamadrayadım bu herkesin başına gelmez ama ben 50 bin yaşındayım ve buda korunmamı sağlıyor.

Bir arkadaşım var adı Syrinks hikayesi çok hoş. Bir gün Pan onu görüp aşık olmuş ama bizim kızımız kimseye kalbini açmadı Pan'ın görünüşü de buna çok yardımcı olmadı. Ama Pan vazgeçmek istemedi ve kızın yanında kalıp onu övdü sonunda kurtulmak isteyen kız kaçarken Pan'da onun peşinden koştu tam sarılacakken kız bir saza dönüştü. Pan tabi ki de hayal kırıklığına uğradı ama kızdan vazgeçmedi ve sazlıklardan birkaçını toplayıp hepsini farklı uzunluklarda kesti ve çoban kavalı gibi birbirine bağlamış ve çaldığında sazlardan en yumuşak ve içli sezgiler çıkmış. Ve Pan kızın onuruna adına Syrinx demiş. Bence çok hoş bir aşk hikayesi tabi ben sadece duydum ama olsun.

Bizi kesmenin yanı sıra çiçeklerde bu olaya örnek verilebilir. Bir çiçeği kabaca sökmek ya da umursamadan ezmek pek akıllıca bir hareket değil. Çünkü o narin görünüşün altında bir orman yaratığının ruhu yatıyor olabilirdi. Bu olayı yaşayan bir kişide komşum Dryope. Eskiden güzel ve genç bir prensesti. Güçlü bir kralın ve altın saçlı bir çocuğun annesiydi. Her gün çocuğu ile beraber saray yakınlarındaki göle götürür oradaki rengarenk çiçeklerden toplamasına izin verirmiş. Bir gün gölün kıyısında bir nilüfer gördü ve çocuğa işaret etti. Çocuk uzanamayınca o uzanıp çiçeği kökünden kopardı. Dryope şaşkınlık ile kökten yavaş yavaş akan kanı gördü. Çocuk heyecan ile çiçeği aldı ve elinden aşağı süzülen kan ile korku ile çığlık atıp saraya koştu. Kadın şaşkınlık ile yerinde dona kaldı o sırada bir ses ona ‘ Ona aşık olan adamdan kaçmak için bir nilüfere dönüşen Lotisi öldürdüğünü' söyledi. Dyrope korku ile bembeyaz kesilmişti tam gidecekken bir şey onu tutuyor gibi hissetti ve ayaklarına baktığında kabuk kapladığını gördü. Kocasına ve arkadaşlarına seslendi ama nafileydi onlar geldiğinde güzel kadını yalnızca yüzü kalmış şekilde bir ağaç olarak gördüler ve çok geçmeden yüzü de sert ağaç kabuğuna dönüştü. Dönüşmeden önce oğluna dalların gölgesinde oynaması için tembihlemeleri için yalvardı. Bunlara tanık olan oğlan her gün ağacın yanında saatlerce oturdu. Bazen yapraklar hışırdadığında oradan geçenler ‘ Dyrope çocuğuna fısıldıyor' derdi.

Peki benim hikayem mi ne? Beni bütün herkes en utangacı olarak bilir. Ama benimde kendimi gösterdiğim biri vardı. Bir gün bir delikanlı rüzgardan kopmuş dalımı sarmış ve onarmıştı ona o kadar minnettar olmuştum çünkü ölümümü bekliyordum. Tam gidecekken arakasından yumuşak bir ses tonu ile seslendim. Ona herhangi bir hediye isteyip istemediğini sordum oda benim aşkımı istediğini söyledi bende onunla her gün günbatımında buluşmak üzere kabul ettim. Buluşma için ona bir arı göndereceğimi söyledim. Aylarımız mutlu bir şekilde ilerledi bir gün bana zar oyununa başladığını anlattı. Tekrar rutin olarak arıyı yolladığımda zar oyunu oynuyordu bir kere, iki kere derken sadık yardımcım olan ve dallarımdan birinde yaşayan arıyı öldürdü kalbim çok kırılmıştı sonra bana seslendiğini duydum ve geri gelmem için yalvarıyordu ama bu kez karşısına yüzüm belirmedi onun yerine meşe ağcının derinliklerinden ona seslendim ve hüzün ile veda ettim. Bütün gece başımda oturdu ama ona geri dönmedim.


Yazarın Diğer Yazıları