Allah (C.C.), Her Şeyi Bildiği Gibi Gaybı da Bilir -1-

Malumunuz son günlerde Allah (c.c.)’ın gaybı bilmediği ve bu hususda; Âl-i İmran 140-142; Tevbe:16 ve benzeri âyet-i kerimelerin delil olarak getirildiğini, çok büyük bir cehalet sergilendiğini görmekteyiz. İsmini vermeye gerek görmediğim ama sizlerin bildiği Prof. ünvanlı şahıs haşa; “Allah kimin cennetlik, kimin cehennemlik olacağını, Kimin kiminle evleneceğini önceden bilmez” diyerek büyük bir cehalet  ve sapıklık örneği sergilemiştir. Halbuki; Allah(c.c.)’ın ilminin sınırsızlığı ve ihata edilemezliği konusunda, geçmiş ulemanın tamamının ittifak ettiği, hiçbir şüphenin olmadığı bir konuda; haşa Allah (c.c.) gaybı bilmez demek şaşırmışlığın, sapıklığın ta kendisidir.


Öncelikle,Allah (c.c.)’ın gaybı bilmediği ile alakalı olarak öne sürülen âyetlerden bir bölümünü  aktarmak istiyorum: “Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve Mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”( Tevbe Sûresi âyet:16)  “Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez. Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âli İmran Sûresi âyet:140-142)  


  Meâlde ortaya çıkarsın şeklinde tercüme edilmiş olan, âyetteki  li-ya’leme kelimesi için, Allah’ın, ilm-i ezelîsinde var olan bilgiyi vâkıa ile ayan beyan ortaya koyması veya Mümini Münafıktan ayırdetme hükmünü vermesi şeklinde tefsirler yapılmıştır. Bu sebeple, şehitler manasına da gelen şühedâ kelimesi, meâlde şahitler karşılığı ile tercüme edilmiştir. Kısacası buradan Allah’ın gaybı bilmediği anlamı kesinlikle çıkarılamaz.
Gayb ve şehâdet, iki ayrı bilgi alanını ifade etmektedir. Gayb alanına giren hususlar, akıl ve duyu organlarının idrak gücünü aşan, bazı kabiliyetlerin bir ölçüde sezebildikleri, ancak bununla beraber, en doğru bir şekilde vahiy yolu ile bize intikal eden bilgilerdir. Gerçekte gayb alanı, bilgiden ziyade bir iman alanıdır. Bu hususla ilgili olarak Bakara Sûresinin başında da işaret edildiği gibi, Âmentü de ifadesini bulan iman esasları hakkındaki bilgilerimiz, bu tür bilgilerdir.
Şehadet ise, gaybın aksine, Kainattaki tecrübe ve müşahede sahasına giren  her şeyi ve olayları ifade etmektedir.
Allah (c.c.)’ın her şeyi bildiği gibi gaybı da  bilir olduğu hususundaki âyet-i kerimelerde:“İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır)”(Sebe Sûresi âyet:3)


“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(En’am Sûresi âyet:59)
Göklerde ve yerde insan ilminin keşf edip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki Allah bunları bilir, zamanı geldiğinde, dilediğini insanlığın istifadesine sunar, dilediğini de kendi ilminde saklı tutar. İşte gaybın anahtarlarından maksat bunlar olmalıdır.
“Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” ( Bakara Sûresi âyet: 255)


“(Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları (gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hâla anlamadılar mı?” Tevbe Sûresi âyet:78)
“Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir.”( Hucurat Sûresi âyet:18)
“O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz.” (Cin Sûresi âyet:26)


Yazarın Diğer Yazıları