Allah (C.C.), Her Şeyi Bildiği Gibi Gaybı da Bilir (2)

“De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”  (Neml Sûresi âyet:65)
“O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. «Ol!» dediği gün her şey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.” (En'am Sûresi âyet:73)
“(Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.”(Tevbe Sûresi âyet:94)
“De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Resûlü de Mü'minler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” ( Tevbe Sûresi âyet:105)
“Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir. O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.” (Rad Sûresi âyet:8-9)
“Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.” (Mü'minun Sûresi âyet:92)
   “İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.” (Secde Sûresi âyet:6)
“De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.” (Zümer Sûresi âyet:46)


“O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.”  (Haşr Sûresi âyet:22)
“ De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma Sûresi âyet:8)
“Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.” (Teğabün Sûresi âyet:18)
“Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik: Musa'yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil'e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim. Hani, kız kardeşin gidip «Ona bakacak birini size bulayım mı?» diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!” (Taha Sûresi âyet:38-40)  buyrulmuştur.


  Musa (a.s.)'ın annesi, Firavun'un, diğer erkek çocuklar gibi kendi oğlunu da öldürmesinden endişe ediyordu. Bu yüzden, bu âyette belirtilen ilâhî işarete uyarak oğlunu denize veya Nil nehrine bıraktı. Karısı Âsiye ile bahçesinde gezinen Firavun, suda gördüğü sandığı çıkarttırıp içindeki çocuğu görünce şaşırdı; âyette belirtildiği gibi, Allah'ın Musa'ya bir lütfu olarak, çocuğa karşı garip bir sevgi hissi duydu. Hz. Musa'nın ablası, kardeşine ne olduğunu araştırıp soruştururken, ona bir süt annesi arandığını öğrendi. Bunu fırsat bilerek Firavun'un sarayına gitti.Sonuçta annesine geri dönüşü.. Aktarmaya çalıştığım bütün âyetlerden ;Allah (c.c.) gaybı kesin olarak bildiğini çok net olarak öğrenmiş olmaktayız.
 Musa (a.s.) ile Hızır (a.s.)'ın beraber arkadaşlıkları, yaşananlar ve benzeri anlatılanlar sayesinde, Allah (c.c.) tarafından gayb ile ilgili bazı bilgilerin, bildirmiş olduğu hususlarını öğreniyoruz. Kısacası Allah (c.c.)'ın bildirdikleri müstesna olmak üzere; Allah (c.c.)'den başkası gaybı bilemez. Gaybı sadece ve sadece Allah (c.c.) bilir.


Kur'an-ı Kerim, noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf  mükemmel bir Allah'a inanmaya çağırıp davet etmektedir. Haşa, Allah (c.c.)'ın, gaybı bilmediği, kişinin kiminle evleneceğini, cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğini bilmez diyerek cehalet isnat edenlere gerçekten şaşırıyorum. Kendi cahilliklerine bakmadan hadlerini aşmaktadırlar. Bizlere İslâm'ı gerçek anlamda anlayıp yaşamayı, bu sıratı müstakim yoldan sapmamayı lütfeyle Ya Rabbi! Sıhhat ve afiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları