Asım’ın Neslini Yetiştirmek İçin Mücadele Etmiş Bir Güzel İnsan, Mehmet Akif Ersoy-1-

Mehmet Akif Ersoy, yakın tarihimizin en önemli edebi şahsiyetlerinden biridir. O’nun çok önemli bir şahsiyet olması milletimizin inancını, acısını, heyecanını kalbinde duyarak, yazdığı şiirlerle gönül bağını oluşturup, hislerine tercüman olmasından kaynaklanmaktadır.
     Mehmet Akif Ersoy, sağlam karakterli, olgun şahsiyeti ile Milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Her birimize örnek bir Müslüman hayatı sergilemiştir. Çok güzel ve önemli olan eseri, SAFAHAT’ ı, kıymet bilen Milletimiz bu güne kadar sahiplenmiştir. Özlediği Asım’ın nesli gençler, inanıyorum ki, ideallerine bağlı kalarak gereken önemi verecekler ve sahip çıkmaya devam edeceklerdir. Merhum Üstad Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Şehitlerine isimli Şiirinin bir bölümünde Asım’ın Neslinden veciz olarak şöyle bahsetmiştir:
     Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek,
     İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek. 
     Mehmet Akif Ersoy 1873 (H.1289) yılının Aralık (Şevval) Ay’ında Fatih’te Sarı güzel Mahallesinde doğmuştur. Babası Arnavutluk’un İpek Kasabasından Tahir Efendi’dir. Annesi Emine Şerife Hanım ise, aslen Buharalı bir ailedendir. Aile Buhara’dan Anadolu’ya, önce Boyabat’ta yerleşmiş, sonra da Tokat’a göçmüştür.  Öğrenim hayatına henüz dört yaşında, Fatih Muvakkithânesi’nin yanındaki ibtidaî mektepte başlamış, iki yıl sonra da Emir Buhari Mekteb-i İptidaisi’ne geçmiştir. Bir yandan Maarif Nezareti’ne bağlı bu okula giderken, bir yandan da babasından Arapça dersleri almış, sonra Fatih’te Otlakçılar Yokuşu’ndaki Fatih Merkez Rüştiyesi ‘ne yazılmıştır. Bu okulda unutamadığı ve en çok etkilendiği şahsiyet Hoca Kadri Efendidir.
     Mehmet Akif Ersoy, rüştiye yıllarında Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca derslerinde daima okul seviyesinin üzerinde bir not almıştır. Bu yüksek not alışı, hem kendi becerisinden, hem de Selânikli Esad Dededen Farsça, Hoca Halis Efendiden Arapça dersleri almasından kaynaklanmaktadır. Edebiyata ilgisi de bu yıllarda başlar. Hafız’ın Divan'ını, Sadi’nin Gülistan'ını, Mevlâna’nın Mesnevi'sini, Fuzuli’nin Leylâ vü Mecnun’unu bu yıllarda okumuştur.
    Mehmet Akif Ersoy, rüştiyeyi bitirince, babası Tahir Efendi, gideceği okulu kendisinin seçmesini ister. O da Mülkiye Mektebi’ne kaydolur. Üç yıllık idadiyi bitirince Mülkiye’nin iki yıllık yüksek kısmına geçer. Buranın birinci sınıfına devam ederken iki büyük felâket yaşar: Babası Tahir Efendi vefat eder ve Sarı Güzel’deki evleri yanar. 1888’deki bu felâketlerden sonra gündüzlü olarak okuması zorlaşır. Bir bakıma Mülkiye’yi terk etmek zorunda kalır. O yıl açılan Mülkiye Baytar Mektebi'ne yatılı öğrenci olarak girer. Bu okul iki yıl gündüz öğretimi, iki yıl da gece öğretimi olmak üzere dört yıllıktır. İki yıllık ilk kısımdan sonra Halkalıdaki gece öğretimini de okuyan Mehmet Akif, buradan 1893 yılında birincilikle mezun olur. Buradaki hocalarının büyük ekseriyeti doktordur. Mehmet Akif in Şiir’e olan meyli de, Baytar Mektebi’nin özellikle son iki yılında hız kazanır.
     Mehmet Akif ‘in memuriyet hayatındaki ilk görevi Ziraat Nezareti Umûr-ı Baytariye ve Islah-ı Hayvanat Umum Müfettiş Muavinliğidir. Bu görev yerinin merkezi İstanbul’dur. Ancak, başta Edirne ve Adana olmak üzere Anadolu, Rumeli ve Arabistan’ın kasaba ve köylerinde sâri hayvan hastalıkları ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Böylece  Mehmet Akif Ersoy, köylü ve çiftçiyi daha yakından tanıma imkânı bulmuştur. 1897 yılında Tophane-i Amire Veznedarı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlenmiştir.
     Mehmet Akif in, memuriyet hayatı 1893’ten 1913’c kadar devam etmiştir. İstanbul’da kaldığı dönemler içerisinde 1906’da Halkalı Ziraat Mektebi'nde, 1907’de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde kitabe-i resmiye muallimliği yapar. 1908’den itibaren Darülfünun Edebiyat Şubesi Birinci Sene Edebiyat-ı Osmaniye muallimi olur. Bu yıllar içerisinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Şehzadebaşı’ndaki İlmiye Mahfelinde Arap Edebiyatı dersleri verir. Ara sıra da Fatih, Bayezid ve Süleymaniye camilerinin kürsülerinde çeşitli konularda vaizlik yapmıştır.1913’te, halkı aydınlatmak gayesine yönelik kurulan Müdafaa-i Milliye Heyet-i Neşriyat Şubesi'nde; Recai zade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif ve Cenab Şehabettin’le birlikte çalışmıştır.
     Mehmet Akif Ersoy 1913’te, devlet memuriyetindeki son görevi olan Umur-ı Baytariye Müdür Muavinliği'nden ayrılır. 1914’te Harbiye Nezareti’nin kurduğu Teşkilat-ı Mahsusanın verdiği bir görevle Berlin’e gider. 1917’de yine aynı teşkilâtın verdiği görevle Arabistan’dadır. Bu seyahatlerin birincisini Berlin Hatıraları, İkincisini Necid Çöllerinden Medine'ye, adlarıyla şiir haline getirmiştir. 1918’de Şeyhülislâmlığa bağlı olarak kurulan Darü ’l-Hikmet-i İslamiye Cemiyeti'nin başkâtipliğini yapar. 16 Mayıs 1920’ye kadar bu görevdedir. (Devam edecek.)

Yazarın Diğer Yazıları