Programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü okul dışı bilgilerini 1971'de İstanbul'a gittikten sonra MTTB bünyesinde aldığını kaydederek "Necip Fazıl üstadımız, bir yanımız köylü olması münasebetiyle bizi hicvedip (Sizin köylülüğünüz bizi berbat ediyor) derdi. Konya Yurdunda kaldığımız o dönemde aramıza yeni birkaç kişi geldi. Onlardan biri de Ahmet Alkan'dı. Prezanteblesi bize göre yüksek, konuşması düzgün ve şehirli bir duruşu vardı” dedi.
Konya'nın vizyon meselesi olduğuna dikkat çeken Güçlü "Oysa Türkiye'de bütün şehirler Konya'dan misyon edinir. Bütün şehirlerde Karaman soyadına rastlayabiliriz ve bunlar Karaman, yani o dönemin Konya'sından göç etmiş insanlardır. Güçlü misyona rağmen, göç ve sürgünler sebebiyle vizyon kaybına uğramış. Yöneticilerin vizyoner insanları koruması, istifade etmesi, onların ulusal düzeyde Konya'yı temsil etmelerine imkân sağlaması ve onore etmesi lazım” diyerek sözlerini tamamladı.
Daha sonra kürsüye gelen Prof. Dr. Ahmet Alkan sözlerine, şahsına münhasır düzenlenen Saygı Gecesinden dolayı Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kuruluna teşekkür ederek başladı. Konuşmasını, anlattığı konuyla ilintili şiirleriyle de süsleyen Alkan "Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyetine geçiş sürecinde Anadolu'nun romanını yazmak çocukluktan bu yana bir arzumdu. Bu hayali gerçekleştirmek iççin 60 yaşın üzerine çıkmam gerekiyormuş, ancak o zaman yazabildim” dedi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında toprağı işleyecek insan kalmaması sebebiyle göçler yaşandığını ve babasının da Seydişehir'e göç kararı alanlardan olduğunu anlatan Alkan "Ayakkabıcı olan babam kalıp almak için geldiği Konya'da, bir yönlendirme ile Şeker Fabrikasında çalışmaya başladığında yıl 1954'tür. Bizim Konya'ya yerleşmemiz de bu vesile ile oldu. Liseye kadar herhangi bir derneğe üye olmamıştım ama o dönemde mahallede yeniden Milli Mücadele Cemiyeti adına toplantılar yaptık. faaliyetlerde bulunduk. Hatta solcularla birlikte bir ara Duvar gazetesi de çıkardık. Neden solcularla birlikte olduğumu soranlara da (Duvar gazetesini onlara bırakacak değildim) diye cevap vermiştim) O dönemde Türk tarihinin kırılma anlarından birini yaşadık. Dursun Önkuzu şehit edilmiş, kamplar ayrışmalar oluşmuş, uçurumlar derinleşme başlamıştı” diyerek devam etti.
İstanbul'u ilk defa Liseyi bitirdikten sonra gördüğünü de kaydeden Alkan "Orada Konya Yurdunda kaldım ve Prof. Dr. Sami Güçlü ile kardeşi Dr. Mustafa Güçlü'yü orada tanıdım. İdeallerimiz, sevdalarımız vardı ama hepsinden ötesi vatan sevgimiz vardı. Gurbette okumanın zorlukları sebebiyle Konya devlet Mimarlık Mühendislik Akademisine devam ettim. Sami Güçlü'nün teklifi ile de Akademi Talebe derneğini kurduk. Böylece siyasi hayatımda ilk tercihimi de yapmış oldum” diye konuştu.
Akademiden mezun olduktan sona hocasının tavsiyesi ile Yüksek lisansını İTÜ veya Yıldız Teknik Üniversitesinde tamamlamak istediğini bir hatıra olarak nakleden Alkan "Sınav salonunda Muammer Batı ile önlü arkalı oturuyorduk. Hoca hanım herkese nereden geldiğini soruyordu. Muammer ve ben Konya'dan geldiğimizi söyleyince arkadaşına seslenerek (Duydunuz mu, çocuklar Konya'dan gelmişler, biz de yüksek lisans yapacaklarmış) deyip alaycı bir şekilde gülmüştü. Kırk iki öğrencinin okula alındığı o sınavı ben yedinci sırada kazandım. Doktora yapabilmek için danışman hoca bulmanın çok zor olduğu dönemlerde kendi ölçeği ve çapında mücadeleler vererek bugünlere geldiğim. İlk imtihanda jüri kararı, aleyhimde 3-2 oldu ama ikincisinde lehime oldu ” dedi.
Siyasi hayatıyla ilgili de konuşan Alkan "1989 yerel seçimleri öncesinde ilk olarak DYP bana Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı teklif etti ama kabul etmedim. Sonra, İstanbul'dan tanıdığım Halil Ürün, RP'den Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olunca bana, istediğim merkez ilçeden başkan adayı olmamı teklif etti ve kendisine fahri danışmalık yaptım. 1994 seçimlerinde ise süreç hızlı gelişti. ANAP'ın Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını kabul ettim. Bu en önemli hatalarımdan biriydi am bir başka açıdan bakınca, kırk aylık milletvekilliği dönemimde öğrendiklerimden daha fazlasını o iki aylık adaylık sürecinde öğrendiğimi görüyorum. Başkanlığa aday olduğum zaman Konya'nın en büyük inşaat firmasının ortağıydım ve ofisim proje ile doluydu. Fakat seçimin ertesi günü proje sayısı sıfıra indi. Hurdan da görüyoruz ki her tercih aynı zamanda bir vazgeçiştir” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Konya milletvekili olduğu dönemde dair de konuşan Alkan "Bir toplantıda Genel Başkan Mesut Yılmaz milletvekillerinin görüşünü alıyordu. Kaya erdem ile başladı ve o (Paraları yok, Refahyol Hükümeti kılı çıkaramaz) dedi. Sıra bana gelince (Hükümet bahara kadar yetecek parayı buldu) dedim. Sonra da Genel Başkanın, parti politikalarını İstanbul'da üç-beş kişi ile belirlemesine muhalefet edip (Politikalar bizim tarafımızda belirlenmeli) dedim. Çıkışta tecrübeli bir milletvekili arkadaşımız (Bugün veda hutbeni okudun) dedi. Hükmet olduğumuz zaman, Vakıfbank hadisesi yaşandı ve iki devlet bakanımızın Yüce Divanda yargılanmasına sebep oldum” dedi.
Mecliste bulunduğu zaman zarfında Konya için güzel işler yaptığını da işaret eden Alkan "İnşası sonraki süreçte olsa da; Çumra Şeker Fabrikasının kurulma kararını Bakanlar Kurulu sürecine kadar yakından takip ettim. Seydişehir'de Organize Sanayi kurulması için karar aldık. İstihdam için kadrolar çıkardık. Büyük güç olan parlamento üyeliğimi memleketimin lehine iyi kullanmaya çalıştım. Fakat talihsiz bir dönemde milletvekili oldum. Susurluk kazası yaşandı, 28 Şubat süreci yaşandı. Partimiz içinde Turgut Özal'a en yakın düşünceye sahip insan olmama rağmen parti içinde kabul görmedim” diyerek devam etti.
Milletvekilliği sonrasında, hayallerini gerçekleştirmek üzere üniversiteye geri döndüğünü anlatan Alkan "Mimarlık Bölümünü Fakülte yapmak en büyük hayalimdi. Bunu gerçekleştirdik ve şimdi Büyükşehir Belediyesine tahsis edilerek Taş Bina adı verilen Kız Muallim Mektebini Mimarlık Fakültesi binası yaptık. Fakat sonra Mimarlık şehirden koparıldı. Oysa mimar şehirde yetişir. Öğrenci, eğitimin yüzde 25'ini okulda, yüzde 75'ini şehri yaşayarak alır” dedi.
Yazı hayatına dair de konuşan Alkan "Toplum olarak yazılı kültürü tam gerçekleştirmiş değiliz. Dostlarıma yaşadıklarını kayda geçmelerini tavsiye ediyorum. Ben eğip bükmeden bir dönemi kayda geçmek için gerçekçi olarak yazmaya gayret ediyorum. Şiir roman ve biyografya olarak sekiz kitabım yayımlandı. Bir o kadar da mesleki kitabım bulunuyor. Ömrüm oldukça ve zihnim elverdikçe de yazmaya devam edeceğim” diyerek konuşmasını tamamladı.
Program sonunda Prof. Dr. Ahmet Alkan'ın hediyesini Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü Konya eski İl Kültür Müdürleri Abdüssettar Yarar ve Salih Sedat Ersöz ile birlikte takdim etti.
Kaynak: Haber Merkezi