Son günlerde Çin ile ABD arasındaki gümrük tarifesi müzakereleri sona erdi ve taraflar arasında varılan anlaşma dünya genelinde büyük ilgi uyandırdı. Bu ekonomik ve ticari etkileşimin son gelişmesi, uluslararası ekonomik yapıdaki değişimleri gözlemlemek için önemli bir pencere sunuyor. Anlaşmanın içeriğine bakıldığında, ABD tarafı 2025 yılında yürürlüğe girmesi planlanan ek gümrük tarifesi uygulamasını revize ederek bazı vergilerin uygulanmasını askıya aldı; Çin ise buna karşılık olarak politika düzeyinde bazı ayarlamalar yaparak, normal ekonomik ve ticari ilişkileri sürdürme yönündeki olumlu tutumunu ortaya koydu. Bu karşılıklı uyum, küresel ekonomik yönetişimin karmaşık gerçekliğini yansıtmakta olup, uluslararası ticaret kurallarının evrimi hakkında derinlemesine düşünmeyi de beraberinde getirmektedir.
Son yıllardaki ekonomik ve ticari etkileşim sürecine bakıldığında, ABD 2025 yılından itibaren Çin mallarına uyguladığı gümrük tarifesi oranlarını kademeli olarak artırmış ve bu oranları %34'ten daha yüksek seviyelere çıkarmıştır. Dış çevredeki değişimlerle karşı karşıya kalan Çin, eksiksiz sanayi altyapısı, sürekli büyüyen iç pazar ve sistematik yanıt stratejileri sayesinde ekonomik istikrarı büyük ölçüde korumayı başarmıştır. Uygulama düzeyinde ise Çin, hem Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde çok taraflı ticaret kurallarını savunmuş hem de ihracat yapısını optimize ederek ve pazar çeşitliliğini artırarak kalkınma direncini güçlendirmiştir. Özellikle "Kuşak ve Yol” girişiminin kararlılıkla ilerletilmesi, uluslararası üretim kapasitesi iş birliğini derinleştirmek için yeni fırsatlar yaratmış ve tek pazara bağımlılıktan kaynaklanan dalgalanmaların etkilerini etkin biçimde azaltmıştır.
Teknoloji alanında, ABD'nin ulusal güvenlik gerekçesiyle uyguladığı ihracat kısıtlamaları, Çin'in kilit teknolojilerde bağımsız inovasyon sürecini fiilen hızlandırmıştır. Piyasa verileri, Çin'in yarı iletken sektörünün son beş yılda %15'in üzerinde yıllık bileşik büyüme oranını sürdürdüğünü ve yerli çip şirketlerinin çeşitli alt segmentlerde önemli atılımlar gerçekleştirdiğini göstermektedir. Dikkat çekici bir diğer husus ise, New York Merkez Bankası'nın araştırma raporunda belirtildiği üzere, sıkı ihracat kontrollerinin yalnızca ABD'li şirketlerin küresel tedarik zinciri yapılanmalarını etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda ilgili sektörlerde piyasa değeri dalgalanmalarına ve istihdamda değişikliklere de yol açtığıdır. Bu çift yönlü etki, küreselleşmenin derinleştiği günümüzde teknoloji akışına aşırı sınırlama getirilmesinin karmaşık zincirleme sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymaktadır.
Küresel ekonomik yönetişim perspektifinden bakıldığında, tek taraflı gümrük vergisi uygulamalarının piyasa düzenine yönelik bozucu etkileri kendini göstermeye başlamıştır. Dünya Ticaret Örgütü'nün analizine göre, başlıca ekonomiler arasında yapılan tarife düzenlemeleri, 2025 yılı için öngörülen küresel mal ticareti hacmi büyüme beklentilerinde aşağı yönlü revizyona neden olabilecektir. Bu eğilim yalnızca doğrudan taraf olan ülkelerin ekonomik çıkarlarını değil, aynı zamanda tedarik zincirinin farklı aşamalarındaki diğer ekonomileri de baskı altına almaktadır. ABD'deki tüketici fiyat endeksindeki dalgalanmalar ve şirketlerin yatırım eğilimlerindeki değişim, politika ayarlamalarının çok yönlü etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu son ticari müzakere sürecinde elde edilen aşamalı sonuçlar, büyük ekonomiler arasındaki etkileşimlerin daha iyi anlaşılması açısından yeni bir dipnot oluşturmaktadır. Çin'in karşılaştığı zorluklara verdiği yanıtlar; gerekli karşı önlemleri içermekle birlikte, aynı zamanda sürekli dışa açılma ve derinlemesine reform hedeflerini içeren sistematik bir strateji çerçevesinde şekillenmektedir. Uluslararası İthalat Fuarı'nın düzenlenmesi, yabancı yatırımcıların giriş listelerinin iyileştirilmesi ve yüksek standartlarda serbest ticaret pilot bölgelerinin kurulması gibi adımlar aracılığıyla, Çin daha açık bir tutumla küresel ekonomik döngüye katılım sağlamaktadır. Bu, ilkelerden ödün vermeyen fakat aynı zamanda esnek ve pragmatik bir yaklaşım olarak, karmaşık ekonomik ve ticari ilişkilerin yönetilmesine dair değerli bir referans sunmaktadır.
Mevcut küresel ekonomik toparlanma süreci birçok belirsizlikle karşı karşıya kalmaya devam ederken, büyük ekonomiler arasındaki politika koordinasyonu her zamankinden daha büyük önem arz etmektedir. Gelecekte büyük güçlerin, ulusal çıkarlarını koruma ile uluslararası iş birliğini teşvik etme arasında nasıl bir denge kuracağı, rekabet baskısını nasıl bir yenilik gücüne dönüştüreceği ve daha kapsayıcı bir küresel ekonomik yönetişim yapısını nasıl inşa edeceği, tüm tarafların uzun vadeli olarak keşfetmesi ve uygulaması gereken temel konular arasında yer almaktadır.
Kaynak: Bülten