Vali Akın’ın Konyalılara yakıştıramadığı durum
Kurban Bayramı geldi-geçti, memleketin yolları yine doldu taştı. Kimisi sılayırahim için düştü yollara, kimisi bayramı tatille birleştirmenin telaşında oldu. Fakat bu sene, yollar sadece arabaları değil, ceza makbuzlarını da taşıdı beraberinde.
Bayram öncesi ülke genelinde başlatılan kapsamlı trafik uygulamalarıyla birlikte bir kesim sürücüler "haksız cezaya uğradık” diye feveran etti. Sosyal medyada, kahve köşelerinde, otobüs muavininden taksi şoförüne herkesin bir hikayesi var. Ama verilerle yüzleştiğimizde tablo farklı: Ceza yazılanların sayısı, yola çıkanların toplamına oranla devede kulak bile değil.
Peki bu şikâyetler neden bu kadar yüksek sesle yankılanıyor? Cevabı basit: Bu topraklarda denetim, genelde "istenmeyen misafir” sayılır. Ama mesele sadece bu değil. Mesele, trafik kültürümüzün iflas etmiş olması.
Bakın, hükümet kanadından gelen resmi açıklamaya göre, Türkiye'de son birkaç yıldan bu tarafa ortalama 6.500 civarında insan trafik kazalarında hayatını kaybetmiş. Bu sayı Avrupa ile kıyaslandığında dudak uçuklatan cinsten. Ve işin ilginci, kazaların çoğu otobanlarda değil, hız sınırının 70-90 km olduğu yollarda oluyor.
Kırmızı ışıkta geçmek, aşırı hız, dikkatsiz şerit değiştirmek, makas atmak, takip mesafesini yok saymak kazaların başlıca sebebi…. Bunlara son yıllarda motosiklet facialarını da eklemek lazım. Son bir yılda meydana gelen kazaların üçte biri motosikletlerin karıştığı kazalar.
Hepimiz görüyoruz ama görmezden geliyoruz. Kimse kendini kusurlu saymıyor. Oysa her kural ihlali, doğrudan başka birinin yaşam hakkına müdahaledir. Başkasının hakkına tecavüzdür. Daha açık söyleyeyim: Trafik kurallarını ihlal etmek, kul hakkıdır.
Geçtiğimiz günlerde Konya Valisi Sayın İbrahim Akın'ın Anmeg Vakfı ziyaretinde bu konu gündeme geldi. Vali Akın'a, adaşı Kontv Haber Müdürü İbrahim Arıcı ilginç bir soru sordu. Arıcı,” Sayın valim bir süredir Konya'dasınız. Konya'nın en beğenmediğiniz yönü hangisi?” diye sordu. Vali Bey bu soruya nasıl bir cevap verecek diye meraklandık. Akın, " Beğenmemek yanlış olur. Konya'yı da, Konyalıları da sevdim-beğendim ” dedi. Sonra ekledi: "Şikâyet edeceksem, trafikten ederim.” Ve ekledi: "Konya gibi bir medeniyet şehrine bu trafik kültürü yakışmıyor. Konyalılar trafik kurallarına yeterince uymuyor.”
Burası çok önemli.
Konya, Mevlâna'nın şehri. Hoşgörünün, edebin, vakarın başkenti. Ama direksiyon başına geçince birden "öfke, bencillik ve hoyratlık” ön koltuğa oturuyorsa, bir şeyler ters gidiyor demektir.
Her yıl ortalama 260-270 can kaybı sadece Konya'da yaşanıyor. Bunun üstüne yaralılar, sakat kalanlar, hasarlar, psikolojik travmalar… Bu tabloya "fıtrat” deyip geçemeyiz. Bu tabloyu ancak ortak bir seferberlikle düzeltebiliriz. Medyası, STK'sı, okulu, belediyesi, amiri, memuru,imamı işin ucundan tutmalı. Çünkü bu sadece bir "trafik meselesi” değil; bu, bir medeniyet testi.
Unutmayalım: Direksiyon bir araçtır ama aynı zamanda bir aynadır. İnsan, trafikte kim olduğunu aynen gösterir. Saygılı mı, sabırlı mı, bencil mi, dürtüsel mi? Bunu görmek için başka teste gerek yok.
Ve bir not daha: Denetim artıyor, cezalar sertleşiyor, Meclis'te yeni bir trafik düzenlemesi hazırlanıyor. Kimi bunu "devletin sopası” diye görür, kimi "yaşam güvencesi.” Ben ikincisinden yanayım. Çünkü biz hâlâ bir kazayı konuşurken "araba perte çıktı mı?” sorusunu "insan kurtuldu mu?”dan önce soruyorsak, daha çok yolumuz var demektir.
Velhasıl, yol medeniyettir.
Direksiyon da, hız da, sabır da, şefkat de… Hepsi bir sınav. Trafik kuralları ise bir hak…Hem de kul hakkı.
Ve kimse kul hakkıyla ahirete gitmek istemez.
Yazarın Diğer Yazıları