DOLAR
39,55
EURO
45,60
STERLİN
53,73
GRAM
4.382,97
ÇEYREK
7.197,55
YARIM ALTIN
14.396,10
CUMHURİYET ALTINI
28.658,54

İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3

 

Yakın geçmişte Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde ülkenin içinde bulunduğu zor şartlarda bıkmadan usanmadan vatan için mücadele eden İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, gerek ideolojik argümanlardan dolayı potansiyel suçlu görülerek takip edilmesi gerekse iradesi dışında edindiği etnik aidiyetinden dolayı dışlanması ve dönemin resmî gazetesinde "Hadi sen git, artık kumda oyna” ifadeleri sonucunda çok sevdiği vatanından ayrılmak zorunda kalmıştır.

Esasen Akif Mısır'a gitmese de pek çok insan gibi yabancısı olduğu değerlerin ülkeye hâkimiyetiyle birlikte teneffüste zorlanmış fiziken bulunmak zorunda kaldığı ortamdan çoktan ruhen göç etmişti. Akif ve onun gibi İslâm aşığı şahsiyetlerin gurbeti, bu dünyadaki herhangi bir spesifik mekân değil bütünüyle dünyadır. Sıla ise yüce yaratıcıya kavuşulacak yer olan öteki dünyadır.

Akif'in Süleymaniye Kürsüsü'nde konuşturduğu vaiz olan, benzer bir hayat çerçevesinde, davası uğruna Rusya'da Çarlık yönetimiyle ters düştüğünden Rusya'dan göç etmek zorunda kalan, neredeyse hayatının tamamını inandığı dava uğruna mücadele ile geçiren, başta Japonya olmak üzere seyahat ettiği birçok ülkede İslam'ı yaymak için var gücüyle çalışan, hayata bakış açısıyla bize bir model oluşturmasının yanı sıra gezdiği ülkelerle ilgili yaptığı tespit ve yorumlarla gelecek kuşaklara önemli sosyolojik, tarihsel ve kültürel bilgiler aktaran aksiyon insanı Abdurreşid İbrahim de Akif gibi seyahatler dolu bir hayat yaşamıştır. Bir dönem zor şartlar içerisinde hemen yanı başımızda Böğrüdelik köyünde ikamet eden Abdurreşid İbrahim'in Âlem-i İslam adlı eseri bütün bu çilekeş ve ulvi yolculukları anlatır.

Bir ilahî mesajı insanlığa ulaştırmak, ilim öğrenmek, zulme ve haksızlığa karşı dik bir duruş sergilemek ve daha birçok sebeple göç etmek zorunda kalan bu coğrafyanın çilekeş insanlarının günümüzdeki torunları aynı sıkıntıyı ne yazık ki yaşamaktadırlar.

Batılıların bitmeyen hırsları ve tamahları ve onlarla iş birliği yapan diktacı yönetimlerin zulümleri veya ekonomik sıkıntılar sonucunda başta komşularımız Suriye, Afganistan ve Irak'tan binlerce insan ülkemize göç etmişlerdir. Kendilerini muhacir ve bizleri de ensar olarak gören bu insanlar sığınabilecekleri bir kapı olarak Türkiye'yi görmüşlerdir. Kendilerini medeni bizleri barbar olarak gören Batı dünyası ne yazık ki bu konuda da duyarsız kalıp kimin medeni kimin barbar olduğunu göstermiştir.

Belki tamamına şamil kılmasak da büyük bir çoğunluğu evini barkını terk edip hiç bilmediği tanımadığı bir ortama göç etmek zorunda kalmaları çok zor bir durum. Onların duyguları ancak benzer bir durum bizzat yaşanınca anlaşılabileceğini düşünüyorum. Ayrıca bizlerin herhangi bir olağanüstü bir durumda gidebileceği sığınabileceği bir başka ülke de sanki yok gibi.

Ekonomik durumların zorlaştığı günümüz şartlarında isteğe bağlı farklı yerleri gezip görme amaçlı seyahatlerin sayısı gittikçe azalmıştır. Bunda seyahat bilincinin gittikçe yok olması da etkili olmuştur. Derdi dünya olan günümüz insanın dünya kadar derdi var. Farklı ülkeleri farklı insanları görme farklı pencerelerden bakabilme imkanını elde edemiyor. Bu da sosyal ilişkilerinde iletişim kurabilme yeteneğini düşürmektedir. Daha az sabırlı daha az hoşgörülü kılmakta empati yapabilme becerisini adeta yok etmektedir.

Rabbim günün sonunda hepimizin zorunlu olarak seyahat edeceği ahiret yolculuğunda heybelerinin dolu kalplerinin imanlı olmasını sağlasın. Amin…


Yazarın Diğer Yazıları