KÖPRÜ

Geçenlerde bir arkadaşım derdi ile dikkatimi çekti... "Ben annemi aramak istemiyorum. Ne zaman arasam; "Annen aklına geldi çok şükür” diye başlayıp; bir sürü sitem ediyor, hastalıklarını anlatıyor; telefonu açarken İçim sıkılıyor, kapatınca sıkıntım, kederim daha da artıyor” dedi... 

Bir ihtiyar teyzem de şöyle dile getirmişti kalp ağrısını "kızım; evlatlarım geldi mi bütün ağrılarım bitiyor sanki; ama onlar karşıma oturuyorlar telefonu ellerine alıp, hiç başlarını kaldırmıyorlar... Ben de belki dikkatlerini çekerim diye hastalıklarımı anlatıyorum, sitem ediyorum ama nafile... Başlarını sallayıp duruyorlar... 

Bu iki neslin; büyüklerle gençlerin arasındaki iletişim çabaları her dönemde "kuşak farkı” diye dile getirilmiştir. Ama galiba hiçbir asırda şimdiki kadar köprüler uzamıştı. "Müslümanları parçalamak, zayıflatmak istiyorsanız; onları devlete, âlime ve aileye düşman edin” diyen zihniyet çalışmalarının meyvelerini topluyor sanki... 

Devlet adamları ne yapsa takdir etmeyen; hırsızdır, yalancıdır diye düşünen; alimleri küçümseyip, hor gören; ailesi ile olan muhabbeti kafelerde, nargilede, AVM'lerde arayan bir topluluk... 

Yeni nesil hız istiyor tamam ama onlara hayırlı işlerin de hızlı davranırken; bir oyunda gösterdikleri kadar sabrı aileye göstermelerini öğretmeliyiz. İmam-ı Azam'ın annesi; camiye giderken bir soruyu cami imamına sormasını ister. İmamı Azam; cami çıkışında imamın yanına gider ve annesinin sorusunu sorar. Cami imamı kıpkırmızı olur. "Aman efendim; siz bütün alimlerin ilim pınarı iken; ve biz bu sualin cevabına sizden öğrenmişken bize mi soruyorsunuz” der. İmam-ı Azam'ın cevabı çetindir... "Ben anneme muhalefet etmem” Yani; ben büyük bir alimde olsam onun gözünde hala küçük evladıyım. Sana sormamı istedi, itiraz etmem.” Ne müthiş ders... 

Anne babasına "Sen ne anlarsın ya”, "sen anlamazsın”, "şimdi kim uzun uzun sana anlatacak” diyen gençlik olarak bir daha düşünmeliyiz... Köprüleri tekrar kuralım; can köprüsü olsun... yakınlaşalım; evlatlarla büyüklerimiz bir araya geldiğinde elimizdeki cep telefonu bilgisayar ne varsa göremeyeceğimiz bir yere kaldıralım; büyüklerimizin gözlerinin içine bakarak onlarla konuşalım; bize eskileri anlatsınlar; sabredelim... Çünkü; belki de aradığın ve hiç bulamadım lezzeti yudumlamaya başlarsın... 

Büyükler olarak ta evlatlara evlatlar aradığında ya da geldiğinde ne kadar sevindiğimizi söyleyelim onlara sitemler değil sevgiler bırakalım kulaklarına... 

Unutmayalım ki insan kulaktan beslenir...


Yazarın Diğer Yazıları