KONYA ve Hz.MEVLÂNÂ DENİZİNDEN...

Şiir: "Tanrı erlerinin nuru doğuyu ve batıyı kapladı. Gökler, hayretinden bunların önünde secde etmiştir. "( 9 ) (9) Mesnevî, C. VI. s. 390/2069 (56) Yine nakledilmiştir ki: Bir gün, bilginlerden birisi, Belh şehrinde, cuma mescilinde cübbesinin etekleri omuzunda ve ellerini de yenlerinden dışarı çıkarmamış olduğu halde namaz kılıyordu. Bahâ Veled hazretleri: "Ellerini yeninden çıkar, sonra namaza dur da bir huzur hâsıl olsun" diye buyurdu. Bu adam akılsızlığından: "Böyle olursa ne olur" diye cevap vermeğe uğraştı. Bahâ Veled hazretleri: "Dediğim gibi yap ki, pis nefsin ölsün ve emre itaat eden olsun" dedi. Bunun üzerine o adam hemen yere yıkılıp öldü. Buna gören halktan bir feryat ve figan yükseldi. Derler ki, o gün bilginlerden, fakîrlerden, dini bütünlerden binlerce insan tam bir samimiyetle Bahâ Veled'in müridi oldular ve velilerin kerametlerinin, yepgamberlerin mucizelerinden doğduğuna inanıp çoğu tövbe ettiler. (57) Hikâye: Rivayet ederler ki: Konya'nın surları yapılmadan evvel Bahâ Veled hazretlerinin bugün mezarı olan yerde bir tepecik vardı. Bir gün Bahâ Veled katıra binerek oraya gitmiş, bir müddet burada durduktan sonra: "Benim, benim çocuklarımın ve onların evlât ve ahfadının mezarı burada olacaktır" buyurmuştur. (58). Sultan Alâaddin (Tann rahmet etsin) şehrin kalesini tamamlayınca, Bahâ Veled hazretlerinin de bir kere bakıp bu kalenin etrafını gezip seyretmesini rica etti. Bahâ Veled hazretleri: "Sellere ve düşmana süvarilerine karşı çok güzel ve kuvvetli bir kale yaptın. Fakat mazlumların dua oklarına karşı ne yapabilirsin? Çünkü bunlar, yüz binlerce kale burçlarını, bedenlerini delip geçerler ve dünyayı harabederler. Allah! Allah! Sen adalet ve ihsan kalesi yapmağa, hayırlı dualardan askerler vücuda getirmeğe çalışıp gayret et. Zira bu, böyle binlerce kuvvetli surlardan senin için daha iyidir. Halkın ve dünyanın emniyeti ve amanı ondadır." buyurdu. Sultan, Bahâ Veled hazretlerinin bu işareti üzerine tam bir doğrulukla bunun için hazırlandı. Ölünceye kadar adalet ve ihsan yaymaktan ayrılmadı ve mutlu oldu. Şiir: "Kırk hazineye mâlik olan Karun yok olup yerin dibine geçti. Nuşinrevan ise ölmemiştir. Çünkü o iyi bir ad bırakmıştır. " (59) Yine rivayet olunur ki: Bir gün Keykubâd, Bahâ Veled'in ziyaretine gelmişti. Mevlâna Bahâ Veled ona eli yerine mübarek asasını uzattı. Sultan asayı öptü, fakat içinden: "Bu ne kadar mütekebbir bir bilgin" dedi. Bahâ Veled, hemen: "0 gönül alçaklığını dilenci bilginler yaparlar, din ve dünya sultanları değil. Çünkü onlar aslı elde etmişlerdir, o âlemde dolaşırlar" buyurdu. Seyyid- i Sırdan, Burhan -ül -hak ve'd -dîn -el - Hüseyin -et -Tirmizî'nin (Tanrı, onun aziz olan ruhunu kutlasın menkıbeleri hakkındadır. (1) Tarih haberlerini bildirenlerin en hayırlıları (Tanrı onların mezarlarını nurlandırsın) Horasan, Tirmiz, Buhara ve sâir ülkelerde bu Seyyid hazretlerine "Seyyid -i Sırdan" dediklerini bildirdiler. Bu unvanla şöhret bulmuştu. Daima kalblerde bulunan sırları, bilinmiyen yüce ve aşağılık şeyleri söylerdi. Bahâ Veled hazretleri, Belh'ten hicret ettiği vakit bu Seyyid -i Sırdan da Tirmîz tarafına gitmiş, orada inzivaya çekilmişti. Aradan bir müddet geçtikten sonra bir gün bilgi (marifet) vermekle meşguldu. 18 rebiyülahir 618 / 18 Haziran 1221 günü kuşluk vaktinde birdenbire: "Yazık, yazık! şeyhim, bu toprak âleminden temiz âleme göçtü" diyerek şiddetle feryad edip çokça ağladı. Orada bulunan cemaat, bu olayın gününü ve yılını hemen tesbit ettiler. Bundan sonra Rum diyarına geldiğine Bahâ Veled hazretlerinin kendisinin bildirdiği günde öldüğünü öğrendi. Kalkıp cenaze namazını kıldı. Taziyet törenini yerine getirdi. O ülkenin bütün uluları kırk gün matem tuttular. Kırkıncı günü ursundan sonra (yani ölümünden kırk gün geçtikten sonra) Seyyid -i Sırdan: "Benim şeyhimin oğlu Celâleddin Muhammed'im yalnız kalmıştır, beni beklemektedir. Rum diyarına gitmek, yüzümü onun ayakları toprağına sürmek, onun hizmetinde kalmak ve şeyhimin bana bıraktığı bu emaneti ona teslim etmek bizzat bana farz olmuştur" dedi. Tirmiz'in ulu kişleri Seyyid hazretlerinin ayrıldığından ötürü ağlayıp sızladılar. Seyyid hazretleri samimî birkaç dostu ile birlikte yola koyuldu. Dereleri, tepeleri aştılar. Konya başkentine ulaştıkları vakit, şeyhin öldüğü bir sene olmuştu. O sırada Hudâvendigâr hazretleri Larende şehrine gitmişlerdi. Seyyid hazretleri birkaç ay Sincârî mescidinde inzivaya çekildikten sonra iki hizmetçi dervişle Mevlâna hazretlerine hikmetler ihtiva eden bir mektup gönderdi. Bu mektupta, Mevlâna'nın her halde Konya'ya gelmesini ve babasının mezarında bu bağrı yanık garibi bulmasını, Larende şehrinin uzun zaman kalınacak bir yer olmadığını, çünkü o dağdan Konya'ya ateşler yağacağını bildirdi. Seyyid'in mektubu Mevlâna'nın eline ulaşınca, önce çok üzüldü, Fakat sonradan Seyyid'in gelmesine sevindi. Onun mektubunu gözlerine sürdü ve defalarca öptü ve dedi: 

Yazarın Diğer Yazıları