Hayalden-Gerçeğe

Yıl 1990  HAZİRAN AYININ  sonlarıydı İlk haccımız olduğu için meraklıydık, Mekke’ye gelen hacılarla, tanışmak,anlamak, görüş ve düşünceler i paylaşmak. dilimiz çok iyi değildi fakat yine de yarım yamalak bir Arapça, biraz da Tarzanca  bütün aklımıza gelenleri soruyorduk.  Derken hac günleri rüzgar gibi akıp gidiyordu.
 Üç kişilik bir arkadaş gurubuyla yazıldığımız için sürekli üçümüz beraber  hareme  gidip geliyor  bütün ibadetlere beraber gidiyorduk. bir gün akşam namazı için biraz erken harem e dahil olduk ,namaza bir saat falan varken tavafımızı yaptık ve Kâbe ye sıfır üçümüzde seccadelerimizi serdik bağdaş kurduk oturduk. namaz vaktini beklemeye başladık.vakit yaklaştıkça yerler dolmaya başladı derken yan gözle acaba yer veren olur mu diye bakan hacılar la göz göze geliyorduk,bizim arkadaşlar biraz rahat sever olduklarında n pek rahatlarının bozulmasını  istemiyorlardı. birde baktım tavaftan çıkmış geriye  çıkmakta zor, yer isteyen iki yabancı gözüme takıldı arkadaşlarıma yer açın dedim onlarda isteğimi makul karşılayıp diz  çöker duruma gelince 3 seccadelik yere beş kişi namaz kılabilecek  bir konuma geldik.
 Hoş beş selamdan sonra nereli olduklarını ve ne işler yaptıklarını sorduk. isimlerini hatırlamıyorum. birisinin  Endonezya lı  ve  mesleğinin öğretmenlik olduğunu söyledi, Diğeri Mısırlı  el ezherde öğretim görevlisi olduğunu  söyledi.onlarda bize sordular nereliniz göreviniz ne diye  bizde  Türkiye li olduğumuzu Konya da ikamet ettiğimizi ve ticaretle meşgul olduğumu zu ,işlerimizin iyi olduğunu  ve  Rabbimize  çok şükrettiğimizi  söyledik. Onlar da bizim yer vermemizden dolayı  teşekkür ettiler,
Sohbetimiz devam ederken mevzu ümmetin  sorunların a çözümün ne olacağına, nasıl yardımlaşılması gerektiğine , birlik  ve beraberliğin sağlanılması nasıl olacak gibi mevzular dı , Endonezyalı öğretmen  bireysel olarak İslam’ın samimi  ve ihlaslı yaşanılması, ümmetin kardeşlik bilincinin geliştirilmesi, ve rabbimiz den yardım talep edilmesi gibi istekleri sıraladı. Bizde teşekkür ettik.
Mısırlı öğretim görevlisi mevzu ya girince  ümmetin sorununun  başında  BAŞSIZLIK olduğunu vurguladı. ardında Osmanlının  400 - 500 yıl gibi İslam’ın sancaktarlığını yaptığını ve mısırın da Halifelik tecrübesi olduğu nu söyledi.  Ve ilave etti bundan sonra şayet bir hilafet görevi üstlenilecekse  ya bizim Mısırdan  olur fakat bu görevi hakkıyla yürütecek bir ülke  diyorsak bu illa ki   TÜRKİYE   olur veya olmalı, çünkü  bu tecrübe  sizde  var diyordu.  
 Aradan bunca yıl geçti, o gün hayal dahi edilemeyen  ülkeler bugün  tıpkı Rabbimizin ان يشاْ يذهبكم ايّهاا لنّاس وياْت بأخرين. (İyyeşe e yüzhibküm  eyyühennasü  ve yeeti bi ahariyn ) nisa 133    Ey insanlar   isterse sizi giderir ve yerinize başka  topluluklar getirir. ayetini  tecelli ettirir  hem Türkiye’miz , hem Mısır için çok şok gelişmeler yaşandı. bu arada  Mısır cumhurbaşkanı  Muhammed Mursi’yi çalışması, azmi , gayret, cesareti ve ferasetinden dolayı tebrik ve takdir eder  Allahın her zaman  yardımcısı  olması için duacısıyız.
 Rabbim ümmetin  dertlerini  dert edinecek, sorunlarının çözümü için  çalışacak  bir  BAŞ ,  hangi millet  ve ırktan olursa olsun,yeter ki Allah a kul , rasulüne ümmet  , iman ı kamil,ibadeti halis birisini  nasip etsin ,tüm Müslümanlar bu  uğurda gayret  içinde olsunlar. Rabbimin rahmetinden ümitlerini kesmesinler, ve onun rahmeti  tüm Müslümanları kuşatır İnşaallah, Allah  tüm müminlerin yar ve yardımcıları olsun.  


Yazarın Diğer Yazıları