Münafıklık kötü müdür?
KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
İSLÂM DİNİNDE ZORLAMA VAR MI, YOK MU?
Deprem, EYT ve Kuraklık Kaynaklı Maliyetler Bütçe Dengelerini Sarsıyor
KALİTE
HECE ŞİİRLERİ VE RUBAİLERİM
Dinin Geleceği
TÜRKİYE’NİN KRİPTO KİMLİKLİ BEYAZ TÜRKLERİ
Bambaşka bir Konya geliyor
Akran Zorbalığı Merhametin Kaybı ve Din Eğitiminin Kurtarıcı Gücü
Kendi nefsinde ara..!
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Konyaspor’da Düşüş Alarmı, Sorunlar Derinleşiyor..
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
"25 Kasım Kadın'a Şiddet Haftası” sebebi ile Aile Bakanlığı'nın da desteklediği "Şiddeti engellemek insani ve vicdani bir sorumluluktur. Unutma, Sen Varsan Şiddet'e Yer Yok!” sloganı ile bir kampanya başlatıldı.
Bu slogan kulağa hoş geliyor. Ama içi boş.
İstanbul Sözleşmesi uygulanırken kadına şiddeti bitirmek mümkün değildir. Zira; İstanbul sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan kanunlara dayanarak kadının tek taraflı beyanıyla yargı kararına bile gerek duyulmadan karakol tarafından koca evden uzaklaştırılabiliyor. Bu uzaklaştırma kararına kocanın yaptığı itirazların hemen hemen tamamı reddediliyor. Bu uzaklaştırma kararı hiçbir delil olmasa da birkaç defa tekrarlanabiliyor.
Böylece koca hiçbir sözlü veya fiziksel şiddet uygulamamış olsa bile, aylarca evinden, eşinden çocuklarından ayrılmak, sokakta veya otel köşelerinde yaşamak zorunda kalıyor. Bu hal, kocanın karısına olan sevgisini bitiriyor, hatta karısından nefret etmesine yol açıyor.
Dahası, boşanma davası açıldığında evden uzaklaştırma kararı kadın lehine delil olarak kabul ediliyor. Zaten mevcut kanunlar çerçevesinde tabir yerindeyse maça 1-0 yenik başlayan koca, bu uzaklaştırmalar sonucunda 2-0 hatta 3-0 mağlup başlıyor.
İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW'ın arkasına saklanılarak erkeğe karşı şiddetle ailenin köküne dinamit konulmaya çalışılıyor. Aile terörize ediliyor. Kadın erkeğe karşı kışkırtılıyor.
Bu mağduriyet duygusu erkeğin karısına karşı diş bilemesine neden oluyor. Kanunun kendisine sağladığı bu avantajların farkında olan kadın, barışma ve uzlaşma tekliflerine kendisini kapatıyor. Tabir yerinde ise kocasının "burnunu sürtme” ve "kocasından intikam alma” yarışına giriyor.
İstanbul sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan kanunların evli çifter arasında yol açtığı bu vahim tablo karşısında "Şiddeti engellemek insani ve vicdani bir sorumluluktur. Unutma, Sen Varsan Şiddet'e Yer Yok!” gibi içi boş sloganlarla bu durumu tersine çevirmek mümkün değildir.
Kutlanan "anneler gününün” anneye sevgiyi artırmadığı, "orman gününün” orman ve ağaç sevgisine yönlendirmediği, benzer gün ve haftaların dostlar alışverişte görsün kabilinden törensel bir boyuttan öteye geçmediği tüm toplumun malumudur.
Toplumsal şiddet problemi sadece kadınla da sınırlı değildir. Trafikte yaptığımız en ufak hatada levyeyi kapıp saldıracak, hoşgörü, sabır ve tolerans gibi kavramlardan habersiz milyonlar vardır. Uyuşturucu, cinayet, hırsızlık, gasp vb. yüzlerce suçu işleyen veya işlemeye meyilli insanları yetiştiren sistemle kadına karşı şiddet uygulayan insanları yetiştiren sistem aynıdır.
İnsanımızın neden bu hale geldiğinin, neden her iki evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığının irdelenmesi, başta eğitim sistemi olmak üzere, her türlü ekonomik, kültürel, sosyal yapımızın tarihi köklerimize temel değerlerimize ve inancımıza dayanacak biçimde yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
KIBRIS SEÇİM SONUCU VE KIBRIS TÜRK DEVLETİ
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
AZERBAYCAN GEZİSİ İZLENİMLERİ
ER YA DA GEÇ, MAZLUM KAZANIR, ZALİM KAYBEDER
DOHA SALDIRISI İSLAM ÂLEMİ’NİN 11 EYLÜL’ÜDÜR.
“EĞİTİM REFORMU” TEKLİFİMDİR.
AMAN BALIKLAR ÜRKMESİN, AMA…
MALAZGİRT ZAFERİNİ KUTLAMAYI HAK EDİYOR MUYUZ?
FİLLER TEPİŞTİ, ÇİMLER EZİLDİ.