MEVLANA’NIN TEFEKKÜR ANLAYIŞI VE BİZLER!
Konya’da bir yalanın hazin hikayesi! Çamur at izi kalır Yalan yaz bilmeyen inanır
Dil Giderse Hafıza Susar…
YASAL KUMAR (!), YASA DIŞI KUMAR.
Faiz dışı fazla vermeye daha fazla odaklanmalıyız
Modern ihtiyar heyetleri: Sosyal medya ve ilişki danışmanları
DÜNYA İMTİHAN YERİ
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
SANDWİCH -EKMEK ARASI
Ağaların Arasında Bir Maraba
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
KIBRIS NEREYE KOŞUYOR?
Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
"Oku!” denildi insana ilk önce, hem de iki kez "oku!”
"Yaz” denildi üçüncüsünde kaleme yemin edilerek…
Kâinatı oku, kendini oku ve yazarak okumanı gözden geçir.
Okuduğunu yaz, yazdığını yaşa, yeniden oku, yeniden yaz.
Bu serüvende ihtiyaç olursa da; arada zorunda kalırsan konuş!
Okumak üretimdir, yazmak üreticiliktir, yaşamak üretimdir, konuşmak tüketim.
İnsan bir bal arısı gibi; kâinattan, insanlardan ve kitaplardan derlediği nektarları bal yapmak için kovanına sık sık çekilmeli.
İnsanın nektar için kâinat, insanlar ve kitaplardan derlemek için ayırdığı vakit %49'u geçmemeli.
Başka bir ifade ile toplanan nektarlardan bal yapabilmek için en az %51 vaktini kovanında, kendi iç dünyasında geçirmelidir.
"İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen,
Bu nice okumaktır.”
Sözleriyle Yunus Emre bu sırra işaret etmektedir.
Günümüzde bazı insanlar ağzı ishal olmuşçasına konuşuyor.
Dağarcıkta bir şey olmayınca kişiliğinden, şerefinden, namusundan, haysiyetinden, vakarından, saygınlığından kısaca; insanı insan yapan değerlerden harcayarak konuşuyor.
Çok konuşan okuyamaz!
Okuyan çok konuşamaz!
Çok konuşan yazamaz!
Yazan çok konuşamaz!
Çok konuşan düşünemez!
Düşünen çok konuşamaz!
"Ya hayır konuş ya sus!” en çok hatırlamamız geren İslam'ın emri.
Yüce Allah insanın hangi sınırlarda okuyup, yazıp konuşabileceğini şöyle anlatıyor.
"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan (o peşine düştüğün şeyden) sorumlu tutulacaktır.” İsra, 17/36.
Eğitimde, siyasette, ticarette, sporda, kısaca hayatın her alanında çok konuşanlar değil, çok okuyan, yazan ve yaşayanlar başarılı oluyorlar…
Afrika'daki eşi Taranta-Babu'ya mektup yazan biri çok konuşan, durmadan konuşan Mussolini'yi bakın nasıl anlatmış;
"Mussolini çok konuşuyor Taranta-Babu!
Tek başına yapayalnız
karanlıklara
bırakılmış bir çocuk gibi
bağıra bağıra
kendi sesiyle uyanarak,
korkuyla tutuşup
korkuyla yanarak
durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor Taranta-Babu!
çok korktuğu için
çok konuşuyor!”
O halde iki okumadan, bir yazmadan üç düşünmeden konuşmayacağız.
Konuşursak! Değerlerimizi harcar, kendimizi harcar, mahvoluruz.
Hz. Peygamber bu tehlikeye şu sözüyle dikkat çekti:
"Senin en zararlı düşmanların iki dudağın arasındaki dilin ve iki bacağın arasındaki şehvetindir.”
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
Dinin Geleceği
Kendi Ekseni (Egosu) Etrafında Dönmenin Usulü
Doğa’dan Allah’a…
Hiçbir Başarının Bedeli “Şerefimiz” Olmamalı!
Sapanlar ve Sapıtanların Ağır Vebali (Nahl, 16/25)
En Büyük Engelimiz: Yazamamak
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Muayeneyi Reddeden Doktor (Doğu-Batı Arasında İslam)
Stresten Nasıl Kurtuluruz?