İKİ GÜZELLİĞİ BİRLİKTE YAŞAMAK

Dün iki güzelliği bir arada yaşadık. Güzelliğin birisi; aylardır evden dışarı çıkamayıp iyice sıkıldığımız bir anda; "nefes izni”. İzin haberini duyunca sanki bayram ettik. Bir an önce Pazar gelse, saat 11.00 olsa da bir çıkabilsek. Parklara, bahçelere maskeli de olsa gidip, banklara oturarak nefeslenebilsek. Hava güneşli de olunca artık bu güzellikten yararlanılmaz mıydı? Bir anda her taraf maskeli 65 yaş üstü insanlarla doldu. Hepsinin yüzü gülüyordu, hepsinde sokağa çıkma, nefeslenme sevinci vardı. Aylardır görüşemeyen arkadaşlar, dostlar, ahbapların muhabbetine diyecek yoktu. Her ne kadar sosyal mesafeli de olsa muhabbet mesafe tanımıyordu. Kısa süreli de olsa nefes alarak, güneşten yararlanarak, etrafı seyrederek, güzellikleri temaşa etmenin tadına doyulmazdı.

Bir diğer güzellik, yıllarca kutlanan ama bu yıl biraz buruk, biraz sıkıntılı olan "Anneler günü.” Kimse annesine sarılamadı, telefonlarla, uzaktan, sanal yolla; "canım anneciğim, seni çok seviyorum…” diyerek hasret giderdi. Her zaman söyleriz, yazar çizeriz; "Anneler günü” bir güne sığmaz. O, evrensel bir güzelliktir. Anne sevgisinin tarifi olmaz. Doğduğumuz andan itibaren ölünceye kadar anne sevgisi vardır. Dünyanın düzeni annelerle sağlanır. Annesiz canlı olmaz. Sözü fazla uzatmadan şiirlerimle annelere hitap edelim;

Anacığım

 

Düşmanlığı yok eder, dosta kapılar açar,

Kadınların baş tacı, sevgili anacığım,

Merhameti çok eder, cana muhabbet saçar,

O bir şefkat aracı, sevgili anacığım!

 

Ana gibi yar olmaz, o bir başka anadır,

Yalanlardan haz almaz, doğruluktan yanadır,

Rabbine nazsız kalmaz, tüm niyazlar onadır,

Âlem sana duacı, sevgili anacığım!

 

Hayattan haz almadı, dert başından gitmedi,

Kitap kâğıt bilmedi, eli kalem tutmadı,

Üzüntüsüz olmadı, sıkıntısı bitmedi,

Yaşadığı hep acı, sevgili anacığım!

 

 

 

 

 

 

 

Süslüyordu durmadan, kalpleri her haliyle,

Besliyordu canları, nimetin helaliyle,

Sarıyordu şefkatle, rahmanın cemaliyle,

Gönüllerin ilacı, sevgili anacığım!

 

 

Onlarsızım!

 

Bir yaz günü ansızın, bırakıp da gittiniz,

Annesiz babasızım, şimdi ben onlarsızım,

Öksüz yetim koydunuz, boynu bükük ettiniz,

Annesiz babasızım, şimdi ben onlarsızım!

 

Yüzünüzü unuttum, hayalle yaşıyorum,

Öksüzlük yangınıyla, ateşler taşıyorum,

Babasızlık derdiyle, yılları aşıyorum,

Sol yanımda ağrı var, gönlümde onlar sızım!

 

Yıllarını sabırla, fakirce geçirdiler,

Hastalıkla kahırla, şakirce geçirdiler,

Hiç isyan etmediler, zakirce geçirdiler,

Sabır timsaliydiler, ben şu an onlarsızım!

 

 

Dört çocuk büyüttüler, Hakka kul olsun diye,

Okuttu eğittiler, hayra el olsun diye,

Cana aşk akıttılar, bitmez sel olsun diye,

Bunlar mazide kaldı, ben şimdi onlarsızım!

 

Gel de Bana Sor

 

Dokuz yüz altmış üç, dert boyum aştı,

Mevsim yazdı, lakin yüreğim kıştı.

Annem öldüğünde feleğim şaştı,

Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

Araları kısa, üç aylık zaman,

Bir anda öldüler, halim pek yaman,

Dört kardeş döküldük, aman ki aman,

Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

Yaş o zaman on beş, çocuktum belki,

Yediğim darbenin ilkiydi ilki,

Unutulmaz, derin yara bu yılki,

Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

Üzüntüm ruhuma bir "akar” oldu,

Gariplik boynumu hep yıkar oldu,

Tattığım acılar pek yakar oldu,

Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.


Yazarın Diğer Yazıları