ÖZTÜRKÇE ŞİİRLER

Üzüm Bağında!

 

Alaca düşünce dibine varmak,

Her bir salkımdan nasipler almak

Konu, komşuya salkımlar vermek,

Çok hoş olur gezinmek, üzüm bağında!

 

Yeşil puştasında akşamı etmek,

Hakkın nimetlerinden yemek

"Haydi gel, beraber yiyelim" demek

Ne hoş olur sevinmek, üzüm bağında!

 

Puştada her cinsten çeşitli üzüm

Omcalar altında geçerdi yazım

Üzüm bağında çekilmez nazım

Ne hoş şeydir nazlanmak, üzüm bağında!

 

Sulanır ve budanır tüm omcalar

Çalışır, ter döker işçi amcalar,

Temizlenir yaban otlar, yoncalar,

Pek hoş olur çalışmak, üzüm bağında!

 

Yapraklarıyla yemek yapılır,

Üzümlerinden şıra sıkılır

Bağ bozumunda türkü yakılır,

Haz verir türkü yakmak, üzüm bağında!

 

Güz mevsiminde pekmezler kaynar

Köpükler yenir, çocuklar oynar

Akşam olunca fenerler yanar

Haz veriyor oynamak, üzüm bağında!

 

Bağlar budanır, çıbık toplanır,

Ele, ayağa otlar dolanır,

Kış aylarında puşta sulanır,

Ne hoş olur çalışmak, üzüm bağında!

 

 

 

Deprem

 

Gökyüzünde şimşekler çaktı, yıldızlar aktı

Bir anda dünyamız karardı, kıyamet koptu,

Ağlayan, inleyen canlar yürek kararttı

Yer gürledi, toprak yarıldı, cihan ağlattı.

Ya Rab, kurtar bu hengameden cümlemizi

Selden, yangından, depremlerden koru bizi

Kur'an nuruyla doldur, uyandır gönlümüzü,

Yalvarıyoruz Allahım, duy bu sesimizi

Bizler günahkar kullarız, affeyle hepimizi.

Depremler, kıyamet provası, bilinsin hep,

O günden bugüne dersler alındı mı acep?

Rüşvete, kayırmaya engel olundu mu acep?

Merhametle, sevgiyle dolundu mu acep?

Binalardaki deprem gelip geçici, ne ki?

Yıkar, yenisini sağlam yaparsın belki,

Kalıcı deprem; gönülde, imanda inan ki!

Beyin felç, ruh dumurda, akıl iflas etmişse,

İnsanlar mankurtlaşmış, iz'an elden gitmişse,

Madde manayı boğmuş, irfan özden gitmişse,

Gözleri kin bürümüş, vicdan kalpten gitmişse…

Her günümüz depremdir, her anımız deprem,

 

 

 

Ömür Dediğin

 

Ezan sala arası kısacık an,

Saatler işliyor, geçiyor zaman,

Yaklaşıyor, mezar denilen mekân,

Bir pamuk ipliği ömür dediğin!

 

Her doğan bekliyor, aday ölüme,

Her yaşayanın, gelecek önüne,

Bakmaz kimsenin; şanına, ününe,

Tez elden bitiyor ömür dediğin!

 

Dünyaya bakıp da aldanma sakın,

Ya gece, ya gündüz, ölüm çok yakın,

Genç ve yaşlı gidiyor akın akın,

Bir nefes misali ömür dediğin!

 

Ölümün; sesi, ırkı ve dengi yok,

Boyu, posu, cemali ve rengi yok,

Her kapıdan girer, öfke, kini yok,

İlahi kanundur, ömür dediğin!

 

Taht sarayı herkese bıraktırır,

Şanlar, şöhretler insanı bıktırır,

Hakkı unutmak, gözyaşı döktürür,

Haberli geliyor, ölüm dediğin!

 

Saçlar ağardı, dişlerin döküldü,

Ayak tutmaz oldu, belin büküldü,

Gözler seçemiyor, gözlük takıldı,

İşaret veriyor, ölüm dediğin!

 

Herkes binecek o gün tahta ata,

Son verilecek bir gün saltanata,

Ölümle ereceksin bu vuslata,

Bir "Şeb-i arustur” ölüm dediğin!

 

 

Çekilip Gitti!

 

Çok dost kaybettim yakın zamanda,

Hepsi bir bir çekilip gitti,

Kısmeti biten, baktım o anda,

Her şeylerini bırakıp gitti!

 

Beraber okuyup, coştuğumuz,

Oyunlar oynayıp, koştuğumuz,

Nice engelleri aştığımız,

Canlarım bir bir çekilip gitti!

 

İsimlerini sayamadığım,

Dostluklarına doyamadığım,

Bir Damlacık su veremediğim,

Dostlarım bir bir çekilip gitti!


Yazarın Diğer Yazıları