SAVAŞ VE ZAFER

Ağustos ayının, Türkler için zaferlerle dolu bir ay olduğunu hepimiz biliyoruz. Tarih, Türklerin başarılarıyla dolu. Bendeniz bu yazımda Ağustos aylarındaki savaşları ve zaferleri sıralayacak değilim. Ancak ana hat olarak, asıl meseleye parmak basmak, başarıya giden yolları, savaşların nasıl zaferle sonuçlandığını, savaşın değil, barışın esas olduğunu belirten kaynaklardan bazı bilgiler sunmak, sanırım daha doğru olur gibime geliyor.

"Ağustos, zaferler ayı” diyerek kuru kuruya böbürlenmenin bir anlamı olup olmadığını, Türk'ün damarındaki bu muzafferiyet duygusunun nereden geldiğini, nasıl bir yol izlendiği takdirde bu yolun devam edeceğini iyi bilmek, felsefesini iyi yapmak, özüne inmek gerekir.

Türk kültür ve düşünce tarihinin en önemli kaynaklarından biri olan Kutadgu Bilig, her iki dünyada da ‘kut'a/saadete eriştirmeye yarayan bilgileri konu edinen bir eserdir. Bu eserde insan için en değerli hazine olan bilgi ve anlayışla düzeltilememesi durumunda savaşın kaçınılmaz olduğuna dikkat çekilerek ordu veya asker celbi, konak yeri ve sefer güzergâhının tespiti, muharebe şekilleri, harp zamanında orduların nasıl tanzim edileceği ve düşman ordusunu mağlup etmek için başvurulacak çarelere de temas edildiği görülmektedir.

Türk devlet ve toplum hayatının birçok cephesini aydınlatan Kutadgu Bilig, Türk savaşsanatı hakkında da önemli bilgiler içermektedir. Beğliğe (Liderliğe) layık bir beğin ve kumandanın nasıl olması gerektiği hakkında verdiği öğütler olmak üzere, eserin muhtelif bölümlerinde bu bilgiler incelendiğinde, savaşın; "bilgisizlere, kötülere, adaletsizlik yapanlara ve anlaşma ve barışı kabul etmeyen düşmana karşı başvurulacak son çare” olduğu fikrinin hâkim olduğu görülür.

Bununla beraber savaşın memleket düzeni için tek başına yeterli olmadığına dikkat çekilmişve memleketin düzeni ve beğliğin devamı için kanunun ve adaletli yönetimin şart olduğu, kötülere haşmet ve siyaset uygulanırken iyilere daima hürmetle muamele edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu cümleden olmak üzere kanun ve adil yönetim, yaklaşanı yakan bir ateşe benzetilen zulmü (küç) söndürecek su olarak nitelendirilmişve beğin hâkimiyetinin devam etmesi, ülkenin genişletilmesi ve düzenin sağlanması, kanunların doğru tatbik edilmesine bağlanmıştır.

 

 

Devletin cebrî gücünü temsil eden ordu kumandanı "kılıç”, idari gücü temsil eden vezir de "kalem” olarak nitelendirilerek memleket nizamı ve dizginin bunların elinde bulunduğu, bu iki "ululuk atı”nın el ele vererek memlekete büyük faydalar sağlayacakları belirtilmiştir.

Bir memleketi ele geçirmek için kılıç, elde tutmak için ise kalem lazımdır. Zira bir ülkeyi kılıç ve kuvvet yoluyla ele geçirmek mümkündür; fakat hiçbir ülke şiddet ve savaşla uzun yıllar yönetilemez. Ele geçirilen bir ülke kalemle idare edilmelidir ki orada düzen ve huzur hâkim olsun. Her fırsatta hükümdarın akıllı, bilgili ve hiddetten uzak olması gerektiği söylenir.

Şanlı Ağustos!

Hak sözlerle başladı, bu mübarek şahlanış,

Malazgirt'te taçlandı, bu rahmani haykırış.

Mana erleri gönülleri oya gibi işledi,

Anadolu'muzun fethi gönüllerde başladı!

 

Haçlıların tepesine inildi Anadolu'da,

Düşmanların imajı çizildi Anadolu'da,

Bizans'ın oyunu bozuldu Anadolu'da,

Unutulmaz tarih yazıldı Anadolu'da!

 

Ağustos'ta alındı müjdeler birer birer,

Malazgirt'ten geldi, sevindirici haber,

Kesilmedi, arttıkça arttı yiğidimin nefesi,

Sakarya'da duyuldu Mehmetçiğin gür sesi,

 

Çanakkale, Dumlupınar, her biri Anadolu,

Her karış toprak Malazgirt, her yeri ana dolu.

Toprağımız kan kokar, adım adım şehit var,

Vatan uğruna ölecek, sayısızca yiğit var!

 

Ağustos'ta şamar yediler, yine yiyecekler,

Türk'ün tokadı serttir, birer birer gidecekler.

Bu ay, şanlı Ağustos, bu, yiğitlerimin ayı,

Hiçbir zaman yılmazlar, gelse üstüne alayı!

 

Bağımsızlık ateşimiz, Malazgirt'te yakıldı,

Yunan denize döküldü, İzmir'e de çıkıldı,

Şerefiye madalyamız, tüm dünyaya takıldı,

Elestteki Hak mührü, yanılmayan akıldı!


Yazarın Diğer Yazıları