Kendi Ekseni (Egosu) Etrafında Dönmenin Usulü
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
Konyaspor’da korkutan düşüş
Güzel insanlar güzel yerde ölürler! Güzel insandı, güzel yerde öldü
12. KONYA KİTAP GÜNLERİ
Tekstil patronları her şeyi devletten beklemek yerine biraz özeleştiri yapmalı
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İKİ DEYİM
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Dinimiz İslâm'a göre; haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamamız emredilmiştir. İslâm; içki, kumar, zina, rüşvet, faiz, haksız yere adam öldürmek, domuz eti yemek, yalan, gıybet, iftira gibi hususları haram kılmıştır. Helâller dairesi çok geniştir. İslâm içkiyi haram kılarken su, süt, salep, çay, kahve ve enva-i çeşit meyvelerin sularını içmemizi helâl kılmıştır. Yasaklanan sadece içinde alkol bulunan içeceklerdir. Haksız kazancın kaynağı faiz haram, ticaret ise helâl kılınmıştır. Gayri meşru birliktelikler yani zina haram, evlilik ise emredilmiş ve helâl kılınmıştır. Domuz eti ile birlikte yırtıcı ve binek hayvanlarının yenilmesi haram, birçok kuş eti, kuzu, koyun, keçi gibi küçükbaş ve deve, inek gibi büyük baş hayvanlar helâl kılınmıştır. Rüşvet haram, alın teri ile elde edilen kazanç helâl ve kutsal sayılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Yani İslâm; yararlı ve faydalı olan hiçbir şeyi haram, zararlı olanları da helâl kılmamıştır.
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker "İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek, sakındırmak" anlamına gelmektedir. Emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil-münker; İslâm davetinin, tebliğinin temelini teşkil eden, dini, ahlâki ve hukuki bir tabirdir. İslâm'ın, iyi, doğru, güzel kabul ettiği hususlara Ma'ruf, kötü, çirkin, yanlış kabul ettiği hususlara da Münker denilir. İyilik ve kötülük kavramlarının ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir. Allah (c.c.) ve Resulü Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)'in iyi dedikleri iyi, kötü dedikleri de kötüdür. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerîm'de: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran Sûresi âyet:104) "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız…” (Ali İmran Sûresi âyet:110)
Müfessirler, Ali İmran 104. âyet emri uyarınca, Müslümanlar içinde, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir içtimaî kontrol müessesesinin bulunmasının farz olduğunu belirtmişler; ancak, bu görevi üstlenen kişilerde, görevin iyi ve hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesini mümkün kılacak bazı şartların bulunması gerektiğine de işaret etmişlerdir. İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak görevini hiçbir Müslüman yapmazsa, farz-ı ayn olan görevi yapmamalarından dolayı bütün Müslümanlar sorumludurlar. Her birimiz öncelikle kendimizden sorumluyuz. Ancak ferdin sadece kendini ıslah etmesi ve kendisi ile meşgul olması yeterli değildir. Her fert ailesinden, yakınlarından ve aynı zamanda toplumun ıslahından da sorumludur. Yapılan yanlışlıklar karşısında, ehil olan kişilerin ikazları ve insanları kötülüklerden sakındırıp vazgeçirmeye çalışmaları dini bir görevdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hadis-i şeriflerinde: "İçinizden her kim bir münker ; (yani kötülük) görürse onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle ona karşı çıksın. Bunu da yapamayan kalben buğzedip kötülüğe öfke duysun ki, artık bu İman'ın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman,78; Tirmizi, Fiten,11) "Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.”( Buhâri, Büyû, 15 ) "Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe daha layıktır” (Tirmizî, Cum'a, 79) buyurmaktadır.
Çok önemli ve kutsal olan tebliğ görevini ehil kişilerin, cebir, şiddet, güç, baskı ve zorlama olmaksızın, yumuşak, tatlı ve güzel sözler söyleyerek, iyiliği emredip, kötülükten sakındırma hususunda İslâm'ın emir ve yasaklarına riayet edilerek yapılması gerekir. Sosyal hayatın düzeni, gerçeklerin duyurulması ve yanlışların düzeltilmesi esasına bağlıdır. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in tebliğ metodu örnek alınmalıdır. İslâm ile insan arasındaki bütün engellerin gerçek anlamda kaldırıldığı bir dünya da yaşamayı hedeflemek en büyük arzumuz olmalıdır.
Her zaman haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamalıyız. Helâl ve bereketli rızıklar peşinden koşup, haramlardan uzak durarak güzel ahlâk sahibi Mü'minlerden olmayı Rabbimiz, her birimize nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Dinimiz İslâm'a göre; haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamamız emredilmiştir. İslâm; içki, kumar, zina, rüşvet, faiz, haksız yere adam öldürmek, domuz eti yemek, yalan, gıybet, iftira gibi hususları haram kılmıştır. Helâller dairesi çok geniştir. İslâm içkiyi haram kılarken su, süt, salep, çay, kahve ve enva-i çeşit meyvelerin sularını içmemizi helâl kılmıştır. Yasaklanan sadece içinde alkol bulunan içeceklerdir. Haksız kazancın kaynağı faiz haram, ticaret ise helâl kılınmıştır. Gayri meşru birliktelikler yani zina haram, evlilik ise emredilmiş ve helâl kılınmıştır. Domuz eti ile birlikte yırtıcı ve binek hayvanlarının yenilmesi haram, birçok kuş eti, kuzu, koyun, keçi gibi küçükbaş ve deve, inek gibi büyük baş hayvanlar helâl kılınmıştır. Rüşvet haram, alın teri ile elde edilen kazanç helâl ve kutsal sayılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Yani İslâm; yararlı ve faydalı olan hiçbir şeyi haram, zararlı olanları da helâl kılmamıştır.
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker "İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek, sakındırmak" anlamına gelmektedir. Emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil-münker; İslâm davetinin, tebliğinin temelini teşkil eden, dini, ahlâki ve hukuki bir tabirdir. İslâm'ın, iyi, doğru, güzel kabul ettiği hususlara Ma'ruf, kötü, çirkin, yanlış kabul ettiği hususlara da Münker denilir. İyilik ve kötülük kavramlarının ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir. Allah (c.c.) ve Resulü Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)'in iyi dedikleri iyi, kötü dedikleri de kötüdür. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerîm'de: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran Sûresi âyet:104) "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız…” (Ali İmran Sûresi âyet:110)
Müfessirler, Ali İmran 104. âyet emri uyarınca, Müslümanlar içinde, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir içtimaî kontrol müessesesinin bulunmasının farz olduğunu belirtmişler; ancak, bu görevi üstlenen kişilerde, görevin iyi ve hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesini mümkün kılacak bazı şartların bulunması gerektiğine de işaret etmişlerdir. İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak görevini hiçbir Müslüman yapmazsa, farz-ı ayn olan görevi yapmamalarından dolayı bütün Müslümanlar sorumludurlar. Her birimiz öncelikle kendimizden sorumluyuz. Ancak ferdin sadece kendini ıslah etmesi ve kendisi ile meşgul olması yeterli değildir. Her fert ailesinden, yakınlarından ve aynı zamanda toplumun ıslahından da sorumludur. Yapılan yanlışlıklar karşısında, ehil olan kişilerin ikazları ve insanları kötülüklerden sakındırıp vazgeçirmeye çalışmaları dini bir görevdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hadis-i şeriflerinde: "İçinizden her kim bir münker ; (yani kötülük) görürse onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle ona karşı çıksın. Bunu da yapamayan kalben buğzedip kötülüğe öfke duysun ki, artık bu İman'ın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman,78; Tirmizi, Fiten,11) "Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.”( Buhâri, Büyû, 15 ) "Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe daha layıktır” (Tirmizî, Cum'a, 79) buyurmaktadır.
Çok önemli ve kutsal olan tebliğ görevini ehil kişilerin, cebir, şiddet, güç, baskı ve zorlama olmaksızın, yumuşak, tatlı ve güzel sözler söyleyerek, iyiliği emredip, kötülükten sakındırma hususunda İslâm'ın emir ve yasaklarına riayet edilerek yapılması gerekir. Sosyal hayatın düzeni, gerçeklerin duyurulması ve yanlışların düzeltilmesi esasına bağlıdır. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in tebliğ metodu örnek alınmalıdır. İslâm ile insan arasındaki bütün engellerin gerçek anlamda kaldırıldığı bir dünya da yaşamayı hedeflemek en büyük arzumuz olmalıdır.
Her zaman haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamalıyız. Helâl ve bereketli rızıklar peşinden koşup, haramlardan uzak durarak güzel ahlâk sahibi Mü'minlerden olmayı Rabbimiz, her birimize nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Dinimiz İslâm'a göre; haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamamız emredilmiştir. İslâm; içki, kumar, zina, rüşvet, faiz, haksız yere adam öldürmek, domuz eti yemek, yalan, gıybet, iftira gibi hususları haram kılmıştır. Helâller dairesi çok geniştir. İslâm içkiyi haram kılarken su, süt, salep, çay, kahve ve enva-i çeşit meyvelerin sularını içmemizi helâl kılmıştır. Yasaklanan sadece içinde alkol bulunan içeceklerdir. Haksız kazancın kaynağı faiz haram, ticaret ise helâl kılınmıştır. Gayri meşru birliktelikler yani zina haram, evlilik ise emredilmiş ve helâl kılınmıştır. Domuz eti ile birlikte yırtıcı ve binek hayvanlarının yenilmesi haram, birçok kuş eti, kuzu, koyun, keçi gibi küçükbaş ve deve, inek gibi büyük baş hayvanlar helâl kılınmıştır. Rüşvet haram, alın teri ile elde edilen kazanç helâl ve kutsal sayılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Yani İslâm; yararlı ve faydalı olan hiçbir şeyi haram, zararlı olanları da helâl kılmamıştır.
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker "İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek, sakındırmak" anlamına gelmektedir. Emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil-münker; İslâm davetinin, tebliğinin temelini teşkil eden, dini, ahlâki ve hukuki bir tabirdir. İslâm'ın, iyi, doğru, güzel kabul ettiği hususlara Ma'ruf, kötü, çirkin, yanlış kabul ettiği hususlara da Münker denilir. İyilik ve kötülük kavramlarının ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir. Allah (c.c.) ve Resulü Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)'in iyi dedikleri iyi, kötü dedikleri de kötüdür. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerîm'de: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran Sûresi âyet:104) "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız…” (Ali İmran Sûresi âyet:110)
Müfessirler, Ali İmran 104. âyet emri uyarınca, Müslümanlar içinde, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir içtimaî kontrol müessesesinin bulunmasının farz olduğunu belirtmişler; ancak, bu görevi üstlenen kişilerde, görevin iyi ve hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesini mümkün kılacak bazı şartların bulunması gerektiğine de işaret etmişlerdir. İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak görevini hiçbir Müslüman yapmazsa, farz-ı ayn olan görevi yapmamalarından dolayı bütün Müslümanlar sorumludurlar. Her birimiz öncelikle kendimizden sorumluyuz. Ancak ferdin sadece kendini ıslah etmesi ve kendisi ile meşgul olması yeterli değildir. Her fert ailesinden, yakınlarından ve aynı zamanda toplumun ıslahından da sorumludur. Yapılan yanlışlıklar karşısında, ehil olan kişilerin ikazları ve insanları kötülüklerden sakındırıp vazgeçirmeye çalışmaları dini bir görevdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hadis-i şeriflerinde: "İçinizden her kim bir münker ; (yani kötülük) görürse onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle ona karşı çıksın. Bunu da yapamayan kalben buğzedip kötülüğe öfke duysun ki, artık bu İman'ın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman,78; Tirmizi, Fiten,11) "Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.”( Buhâri, Büyû, 15 ) "Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe daha layıktır” (Tirmizî, Cum'a, 79) buyurmaktadır.
Çok önemli ve kutsal olan tebliğ görevini ehil kişilerin, cebir, şiddet, güç, baskı ve zorlama olmaksızın, yumuşak, tatlı ve güzel sözler söyleyerek, iyiliği emredip, kötülükten sakındırma hususunda İslâm'ın emir ve yasaklarına riayet edilerek yapılması gerekir. Sosyal hayatın düzeni, gerçeklerin duyurulması ve yanlışların düzeltilmesi esasına bağlıdır. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in tebliğ metodu örnek alınmalıdır. İslâm ile insan arasındaki bütün engellerin gerçek anlamda kaldırıldığı bir dünya da yaşamayı hedeflemek en büyük arzumuz olmalıdır.
Her zaman haramlardan uzak durup helâller dairesinde yaşamalıyız. Helâl ve bereketli rızıklar peşinden koşup, haramlardan uzak durarak güzel ahlâk sahibi Mü'minlerden olmayı Rabbimiz, her birimize nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
SİYONİST İSRAİL’İN YIKILACAĞI GÜNLER YAKINDIR
DOĞU İLE BATIYI, MADDE İLE MANAYI, MODERNLE GELENEĞİ, AKILLA VAHYİ, DÜNYA İLE ÂHİRETİ BİRLEŞTİREN YENİ NESİLLER YETİŞTİRMELİYİZ
İNSANLAR, AHİRETTE DÜNYADA YAPTIKLARININ KARŞILIĞINI BULACAKTIR
AİLE; GÖZ AYDINLIĞI VE CENNET VESİLESİDİR
NUMUNE-İ İMTİSAL PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.AS.)’İN DOĞUMU
İNSAN İÇİN ANCAK ÇALIŞTIĞININ KARŞILIĞI VARDIR
ZALİMİN GÜCÜNE BAKILMAKSIZIN KARŞI KONULMALIDIR
GAZZE’YE UMUT OL
ÖZELLİKLE SON AYLARDAKİ HUTBELER; MÜKEMMEL