YÜREK SEVDASI

Orada gibiyim… Ellleriyle toprağı binbir umutla kazan Gence' de o babanın yanındayım… Toprağın altında kalan çocuğunu kurtarma derdi ile canhıraş kazıyor; bombalarla yıkılan evinin harabelerini… Yangını, yangınım olmuş; söner mi bilmiyorum ama umutla akıtıyorum gözyaşlarımı….

Bu savaş değil. Savaş; denkliktir. Askerle yapılır ,denk silahlarla yapılır, karşındaki silahını atarsa

Sen de elinde tutmazsın . Asilliğin, onurun gereği atarsın. Bu zalimlik! Uyuyan ,evinde oturan, parkta oynayan, yolda yürüyen sivil halkın, kadınların, çocukların, daha on aylık bebeklerin üzerine scud tipi Elbruslar fırlatıp yerle bir etmek…

Allah'a inanmayı reddeden insan hiçbir şeye inanmaz değil; ota, böceğe, kediye, ineğe, her şeye tapar hale gelir .

Filistin de, Suriye'de, Karabağ' da, Gence ve Mengeçevir de bu katliamları yapan zalimlerde böyle … Güzel olan Allah'ı bıraktıklarından beri paranın , maddenin, gücün esiri olup; bunu elde tutmak için her zülmü kendileri adına hak gördüler.

27 Eylül'den beri sivil halkın üstüne bombalar yağdıran Ermeniler; 30 yıldır işgal ettikleri ve her fırsatta zülüm yaptıkları Azerbaycan topraklarında pervasızca saldırırken, onlara karşı üç maymunu oynayan Batı'ya ve Rusya'ya güveniyorlar. Bunca katliam yapılırken tek bir yazı, tek bir görsel paylaşmayan Dünya haber ajansları Türkiye'yi savaşa dahil edip, Azerbaycan'ı kışkırtıp, savaşı dağlık Karabağ'ın dışına çekmek istiyorlar.

Türkiye art arda Karadeniz'de zenginlik kaynakları bulurken, kardeşlerini ve tüm mazlum coğrafyaları bu zenginliklerle diriltecekken; ona saldırmak için bir sebep istiyorlar. Gaye taptıkları parayı ve gücü müslümanların elinde görmemek..

Dedem, Erzurum'da Kazım Karabekir paşa ile birlikte Ermenilere karşı savaşmış bir kurtuluş gazisi idi. Ben hatıralarını dilinden dinleyemedim ama babam onun Kazım Karabekir paşanın adını duyunca bile nasıl heyecanlandığını anlatır bize. Ve

Erzurum'da gördükleri Ermeni çetelerinin halka yaptığı akılalmaz zulümü… Sonradan; küçükken Erzurum'da ben de bulundum. Sürekli yağan karın ve toprağı kaplayan bembeyaz örtünün; belki de bu zulmün İzlerini silmek için bu kadar yağdığı gelirdi aklıma.

Peki; bir zamanlar kız verdiğimiz, kız aldığımız, yanyana ,iç içe yaşadığımız ,”sadık halk” dediğimiz bu insanlar neden arkadan vurmayı seçtiler acaba? Dünyada gücü ellerinde bulundurmak isteyen "izm " li zihniyetler; bir arada yaşayan halkların zayıf taraflarını , milliyetçiliklerini kullanarak onları parçalamayı ve ayrı ayrı güçsüz kılmayı hep tercih etmişlerdir. Ermeniler gibi bunlara uyan pek çok tarafta bulmuşlardır. Ah! ama hepsi aynı mıdır? Hayır.. Önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Küçüklüğümde İstanbul'da karşı komşumuz Ermeni bakkal amca, tam bir Türk- Müslüman hayranı dosttu. Tıpkı geçenlerde kaybettiğimiz Markar Esayan gibi. Eğer güzel bir insan iseniz; milliyetinizin önemi yok. Gördüğünüz iyiliklere nankör değilseniz, hakkı ve hakikati ayakta tutmayı tercih ediyorsanız ve bunu tüm dışlanmalara rağmen dile getirebiliyorsanız; siz sevilmeye layıksınız…

Markar Esayan ; içimizdeki pek çok adı Türk olupta, aidiyeti olmayan insanlardan daha fazla Türkiye sevdalısıydı. Bu vatanın suyunu , ekmeğini, her türlü imkanını kullanıp; hâlâ bize saldıran kendi gafillerimize inat sâdıktı. Çünkü vatan hissiyatı yürek sevdasıdır…

Türkiye yükselirken, zenginlik kaynakları bulup dirilirken, tüm mazlumlara umut olurken, bize alkış tutan dostlar ve yürekler ver Allahım…


Yazarın Diğer Yazıları